Birleşik Metal-İş Sendikası’nın en büyük şubesi durumundaki Gebze Şubesi’nde 27 Ekim günü Genel Kurul gerçekleşti. İki farklı listenin olduğu Genel Kurul’da, son Şube Başkanı Necmettin Aydın’ın listesi 101 oy alırken, kendini muhalif olarak adlandıran Sarkuysan Baştemsilcisi Selçuk Çiftçi’nin öncülüğündeki liste 109 oy alarak yönetime seçildi.
- Öncelikle belirtmek gerekir ki, genel kurul süreçleri, sınıf mücadelesi açısından gerçek bir muhasebeye ve hesaplaşmaya dönüştürülebilmelidir. Bu hesaplaşma, sadece kişiler ve seçimler üzerinden olmamalı, iki genel kurul arası sürecin değerlendirilmesi, dersler çıkartılması ve mücadele programlarının ortaya konulması ile birleştirilmelidir.
- Kazanım olarak ilan edilen sözleşmelere rağmen açlık sınırının biraz üstünde ancak sefalet koşullarına mahkum bırakılan, hakları ellerinden alınan, krizin faturasını ödemek zorunda bırakılan, işten atılan, sendikal bürokrasinin açık-gizli ihanetine uğrayan metal işçilerinde biriken hoşnutsuzluk, dolayısıyla Necmettin Aydın başkanlığındaki yönetime karşı oluşan tepki, muhalif olarak yıllardır şube içerisinde çalışmalar yürüten listeye desteğe dönüşmüştür.
- Bu tepkinin ve hoşnutsuzluğun kaynağı, sendika bürokratları veya şube yönetimi ile sınırlı değildir. BMİS’te hakim olan bürokratik, uzlaşmacı-icazetçi sendikal anlayışın kendisine ve bu anlayışın ortaya çıkardığı ve metal işçilerine kesilen faturaya tepkidir söz konusu olan.
- Birleşik Metal’de demokrasi can çekişmektedir. Muhalif temsilci ve öncü işçilere baskı yapılmakta, muhalefet edenler görevden alınmakta, tehdit ve baskı ile bürokratik mekanizma devam ettirilmektedir. Bunun sayısız örneği bulunmaktadır.
- TİS süreçlerinde metal işçilerinin talepleri ve iradesi yok sayılmaktadır. Grev yasaklarına karşı tutum alınmamakta, yasal sınırlara hapsolunmaktadır. İçinde bulunulan kriz döneminde BMİS Gebze Şube’nin üye sayısı 1.000 kişi azalmıştır. Bunların hemen hemen tamamı, krizin faturasının işçilere kesilmesi sonucu işten çıkartılan işçilerdir. Krizin faturası metal işçilerine kesilirken, Birleşik Metal bürokrasisi “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” demekten öteye bir şey yapmamaktadır.
- Buraya kadar söylediklerimiz sadece Gebze Şube için değil, Birleşik Metal’in merkezinden bütün şubelerine kadar ortaya çıkan bir gerçektir. TM ile imzalanan protokol gelinen son noktadır.
- Genel Kurul süreci tüm bu gerçeklerle hesaplaşılan bir süreç olabilmeliydi. Ancak, bir kısmının dillendirildiği, mevcut yönetimi veya karşıt listeyi eleştirmek sınırlarında bu gerçeklere başvurulduğu noktada gerçek bir muhasebeden ve ortaya konulmuş mücadele programından bahsetmek zordur.
- 8 yıldır şube başkanı olarak görev yapan Necmettin Aydın, yukarıda Birleşik Metal’e dair söylediğimiz her şeyin birebir muhatabı ve parçasıdır. Ancak ne Gebze Şube’de ne de Birleşik Metal merkezinde sadece kişilerin değişmesiyle sorun çözülebilir. Bürokratik sendikal anlayışın yıkılması salt kişilerin değişmesiyle olanaklı değildir. Tabandan örgütlenen süreçler ile metal işçilerinin inisiyatif alması, mücadele içinde bilinç ve eylem düzeylerinin gelişmesi ile inşa edilecek devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı sayesinde olanaklı olan gerçek bir değişim gerekmektedir.
- Bu noktada Genel Kurul’da muhalif olarak seçime katılan temsilcilerin yaptığı konuşmalarda şube politikaları, Genel Merkez genel olarak dışta tutularak işçi çıkarma süreçleri, TİS süreçleri, örgütlenme süreçleri eleştirildi. İşçi çıkarmanın hiçbir şekilde olağanlaştırılmaması, örgütlenme süreçlerinin daha sağlam ve birkaç kişiye sıkıştırılmadan oluşması, TİS süreçlerinin ve genel olarak sendikal işleyişin daha şeffaf olarak işlemesi üzerine konuşmalar yapıldı. Elbette bu konuşmaların ve değişim iddiasının tutarlılığını gelecek dönem pratikleri gösterecektir.
- Ancak bu değişimi gerçekleştirme iddiası, dolaysız olarak Birleşik Metal merkez yönetimine karşı da sözünü esirgememeyi, onu da hedef almayı gerektirmektedir. Zira, değişmesi gereken sadece şube yönetimi veya şube yönetiminin anlayışı değil, toplamında Birleşik Metal’de var olan sendikal bürokratik anlayıştır. Bu yeni yönetimin bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde geri durduğu bir noktadır ve önemli bir zayıflıktır.
- Kendilerini yıllardır muhalif olarak adlandıran Selçuk Çiftçilerin sınıf sendikacılığı şiarıyla hareket etmeleri, sendikal bürokrasiye karşı söylemleri ile sözleşmelerin işçinin onayı olmadan imzalanmayacağı vb. sözleri anlamlıdır. Ancak sınıf sendikacılığını hayata geçirmek tabanda örülecek süreçlerle mümkündür. Şube seçimlerini kazanmış olmak böylesi adımları atabilme olanağını sağlamaz. Bu olanak, taban iradesinin açığa çıkartılması ile ortaya çıkabilir.
- Denilebilir ki metal işçilerinin bilinç ve örgütlülük düzeyi zayıftır, artık yönetimdeyiz, bu adımları atacağız. Elbette bu adımları atmak fazlasıyla anlamlıdır. Ancak unutmamak gerekir ki, yeni seçilen yönetim, yıllardır Gebze Şubesi’nde önemli ve belirleyici fabrikalardaki temsilcilerden oluşmaktadır. Şimdiye kadar metal işçisinin bilinç, örgütlülük ve eylem düzeyinin gelişimi noktasında atılmayan her adımın birebir muhatabı durumundadırlar. Bu adımları sendikal bürokrasiden bekleyemeyeceğimiz noktada, sınıf sendikacılığını savunanların kendi fabrikalarından başlayarak bu adımları atma iradesi göstermiş olmaları gerekmektedir. Bizim eleştirimiz, iddianın kendisine değil, iddiayı hayata geçireceklerin şimdiye kadarki mevcut pratiğinin zayıflığınadır. Bu aşılmaz değildir elbette. Ancak şimdiye kadar seçimi kazanma endeksli yürütülen çalışmaların, bu adımların seçim sonrasına ertelenmesinin zafiyet yaratacağı açıktır.
- Gebze Şube kapsamındaki fabrikalarda yaşanan bütün süreçlerin sorumlusu olarak Necmettin Aydın’ın gösterildiği bir Genel Kurul gerçekleşti. Elbette Aydın, temel sorumlulardan biridir ve de bulunduğu konum ve temsil ettiği anlayış üzerinden ondan sınıf mücadelesini güçlendirecek adımlar atmasını beklemek hayalcilik olacaktır. Ancak bütün süreçleri Necmettin Aydın ve eski yönetimin sorumluğunda görmek, kendimizi dışta tutmak doğru bir yöntem değildir. Bu eleştirilere karşı Necmettin Aydın, “Siz de temsilcisiniz. Önüne geçseydiniz. Ben miyim tek suçlu!” diyebilmiştir. Elbette, sendikal bürokrasinin atmadığı adımları atmaya çalışmak, sermaye tarafından da sendikal bürokrasi tarafından da hedefe konulma sonucunu doğuracaktır. Bu adımları taban inisiyatifini açığa çıkartarak atmadığımız sürece bedel ödemeyi de gerektirecektir. Ancak bu, sınıf mücadelesinin bir gerçeğidir.
- Sınıf sendikacılığının söylemden ibaret kalmaması, taban inisiyatifinin açığa çıkartılmasına bağlıdır. İstisnasız her bir işçinin sendikal süreçlerin de mücadele süreçlerinin de parçası haline getirilmesi ile olanaklıdır. İşçilerin mevcut bilinç düzeyleri ile bundan uzak duruyor olmaları bir bahane olamaz. Bunu kıracak olan öncü işçilerdir aynı zamanda. Söylemimiz, bireysel iradi çabamız ne olursa olsun tek başına yeterli olmayacaktır. Bahsettiğimiz, işçileri peşimize alıp yürümek değil, yürünmesi gereken yolu, onlarla yürümektir, inisiyatif almalarını sağlamaktır. Birleşik Metal üyesi işçilerin yarıdan fazlasının sendikal eğitimlere katılmadığı, katılanların da çoğunluğunun 1-2 eğitime katıldığı gerçeği, sendikayı kendi dışında görmesi sadece işçilerin mevcut durumu ile açıklanamaz. Bunda en büyük sorumluluk bilinçli bir tercihle hareket eden sendikal bürokrasidedir. Taban iradesinin açığa çıkartılması kendi sonlarını hazırlayacaktır. İşletilen bütün eğitim süreçlerini ve komite toplantılarını da uzlaşmacı-icazetçi anlayışlarını işçilere aşılamanın, işçileri ikna etmenin araçları olarak kullanmaktadırlar. Bunu kırabilmek tekrardan tabana dönmeyi gerektirmektedir.
- Metal Fırtına bunun en somut örneğidir. Metal işçilerinin neleri başarabileceğinin, mevcut bilinç düzeylerine takılmamak gerektiğinin, doğru müdahale ile gücünün nasıl açığa çıkacağının göstergesidir. Bosch sürecinden başlayarak Metal Fırtına’da ve sonrasındaki dönemde Birleşik Metal’in aczi ve tutumu ortadayken, bunun muhasebesinin yapılmadığı bir Genel Kurul kabul edilemezdir. Metal Fırtına’dan geriye bir tek ZF Sachs’ın kaldığını, sendika değişimini burada başarıya ulaştırdıklarını ifade etmeleri, Metal Fırtına’dan hiçbir şey anlamadıklarını, Metal Fırtına’yı bir sendika değiştirme hareketi sınırlarında gördüklerinin, görmek istediklerinin kanıtıdır.
- Sendikal bürokrasinin sendikalarımızdan def edilmesi, sadece kişilerin tutum alması ile olanaklı değildir. Bu tutumun mekanizmalar ve tüzük üzerinden güvenceye alınması gerekmektedir. Bürokrasinin alt edilmesi aynı zamanda işçiye sorulmadan sözleşme imzalanamaz maddesinin tüzüğe geçmesinden, iki dönem üst üste aynı göreve gelememeye kadar önlemler alınması vb. adımlar ile olanaklıdır. Bu adımları kişilere bırakırsak, niyetlerden bağımsız güvenceye alamamış oluruz. MİB’in sendikal ilkelerini birçok vesileyle ortaya koyduk. Burada açmaya gerek olmadığını düşünüyoruz.
- Yıllardır şube içerisinde muhalif olarak bilinen Engin Kulu’nun, yıllardır eleştirdiği eski yönetimin listesinden aday olmasına da bir şeyler söylemek gerekir. Fikirleri neden değişmiştir de eleştirdikleri yönetimle hareket etmeye karar vermişlerdir? Yıllardır eleştirdikleri anlayış mı değişmiştir? Elbette hayır. Değişen tek şey bu Genel Kurul’da koltuk sahibi olma olanağıdır. Bu olanak sadece Engin Kulu’ya değil, EMEP’e sunulmuş bir olanaktır. Bu koltuk uğruna birçok fabrikada bürokratik kimliği açık olan Necmettin Aydın’ı destekleyeceklerini, bunu da artık yönetimde olma imkanları olduğu için yaptıklarını açıktan ifade etmişlerdir. Koltuk hesabı yapan, reformist anlayışların ilkesizliği Genel Kurul’da ayyuka çıkan başka bir noktadır. EMEP’li işçilerin fabrikalarda açıktan çalışmasını yapmasına rağmen, açıktan savunacak cesareti bulamıyor ve halen Genel Kurul’a dair sessizliklerini koruyor olmaları aldıkları ilkesiz tutumu savunamadıklarını göstermektedir.
- Sonuç olarak işçilerin sendikal bürokrasiye ve ihanete karşı biriken tepkinin, mevcut yönetime muhalif olarak ortaya çıkan listeye desteğe dönüştüğü bir Genel Kurul’u geride bıraktık. Bu yeni seçilen yönetim için de uyarıcı olmalıdır. Bu tepkinin genel kurul salonlarının dışına çıkması, fabrika zeminlerinde güç olması için çaba sarf edilmesi öncelikli görevimiz olmalıdır. Yeni seçilen yönetimin bu noktada alacağı tutum, sınıf sendikacılığı yönünde atacağı adımlar için de belirleyici olacaktır. Sınıf sendikacılığı söyleminin lafta kalmaması için belirttiğimiz zayıflıkların ve zafiyet alanlarının aşılması gerekmektedir. Bu da kişilerin iyi niyetiyle olanaklı değildir. Taban iradesinin açığa çıkacağı somut adımlarla olanaklıdır.
Metal İşçileri Birliği