Yine bir aralık ayında milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmelerine tanık oluyoruz. Evet, tanık oluyoruz, çünkü o masalarda görüşenler bizler değil, kapitalistler, sermaye iktidarı ve sözde bizi temsil eden ama on binlerce liralık maaşlarıyla ve bizim yarattığımız olanaklarla şatafat içinde geçinen sözde sendika temsilcileri.
Ekonomik kriz ve asalak patronların pandemi fırsatçılığı ve mevcut durumdaki sessiz çırpınışlarımız yaşamımızı bu denli nefes alamayacak duruma getirirken Türk-İş Başkanı’nın açıkladığı acınası asgari ücret rakamı zaten bataklıkta olan sendikaların durumunu bir kez daha ortaya koydu. AKP-MHP iktidarı seçim hazırlığının bir parçası olarak aylar öncesinden asgari ücretle ilgili kimi oyalama politikaları izlerken diğer düzen partileri ise rakam söyleme yarışlarına başladılar.
Birçok işçinin gündeminde olan bu durum elbette ki kadın işçilerin de şu sıralar temel gündemlerinden biri. Kadın işçilerin çoğu ücretin ancak asgarisini alabiliyorken kayıtdışı çalışan milyonlarca kadın ise sigortasız, fazla mesaisiz uzun çalışma saatleri ve ağır baskılarla çalışmak zorunda kalıyor. Bununla birlikte yapılan araştırmalar 10 milyon civarı kadının yoksullaştığını, bu sayının son bir yıl içinde daha da arttığını gösteriyor.
Bu durumda asalak patronlar ve emrindeki AKP iktidarının kadınları her fırsatta toplum dışına itme çabalarına rağmen kadınlar bu gündemin de doğal bir parçası elbette.
Ama milyonlarca kadın-erkek işçinin öznesi olamadıkları ama gündeminde olan bu süreçte asıl tartışılması gereken şey gerçekten ekonomik kriz derinleştikçe pula dönüşecek olan rakamlar mıdır, yoksa asgarisine mecbur olmadan kelimenin tam anlamıyla insanca yaşanacak bir ücret mi?
%200 varan enflasyon verileri ortada. Ne kadar gizlemeye çalışılsa da işçi ve emekçinin sofrasında tepeden tırnağa hissedilen yoksulluk ortada. Bu yıl içinde iki defa yapılan asgari ücret zammına rağmen hayat pahalılığının nefes aldırmayacak boyuta ulaştığı ortada. Ve elbette ki bütün bunların işçi-emekçi kadınların payına daha fazla sömürü, yoksulluk ve şiddet demek olduğu ortada.
Bir yandan krizi fırsata çevirip kârlarını katlarken bize yaşamın asgarisini reva gören asalak patronlar, bir yanda her türlü olanağı asalak patronların emrine amade eden AKP-MHP iktidarı… Tabii ki bir de sahtekarlıkları sayısız kez açığa çıkmış sendika ağaları. Kadını-erkeğiyle milyonlarca işçi ve emekçinin zincirini sıkmak için şimdi hepsi bir araya gelmiş.
İşçi ve emekçi kadınlar bu acınacak ücretlere karşı “İnsanca bir yaşam ve insanca bir ücret!” demediği müddetçe de bu sömürü ve talan düzenin böyle gideceği bir gerçek. Zamlar ve hayat pahalılığına karşı ortaya saçılan rakamlara işçiler olarak karşı konulmadığı, asgari ücret görüşmeleri oyununda kendi gücünü göstermediği sürece bir yere varılmasının ne kadar imkanı vardır? Elbette, o masaya başta kadın işçiler olmak üzere işçi yumruğu vurulmadığı sürece insanca yaşam ücreti sonucu çıkmayacak. Kadın-erkek tüm işçiler olarak “asgari değil, insanca yaşam istiyoruz” deme zamanı artık!