Çalışma hayatında kadın işçilerin yoğun olarak yaşadığı fakat en az dillendirilen sorunların başında cinsel taciz gelmektedir. Cinsel taciz, kolay açıklanamadığı için en fazla yok sayılan şiddet türlerinden biridir. Halbuki bu şiddet türü cinsel taleplerde bulunma, özel hayata dair yorumlar, dış görünüş üzerine uygunsuz benzetmeler, her türlü cinsel içerikli soru sormak, video-görsel paylaşımı, uygunsuz jest-mimikleri de kapsayan çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Cinsel taciz, -pek çok nedeni olmakla birlikte- cinsel saldırı boyutlarına ulaşmadığı takdirde normal sayılabilmektedir.
Yaşadığı cinsel tacizi “olağan” görmeyen kadın işçiler de bu sorunu söz konusu etmek bir yana üzerini örtme yoluna gidebilmektedir. Kadın işçilerin, tacizi ifade etmekten geri durmalarının arkasında evlilik, çalışma ve sosyal hayatta karşılaşacakları muhtemel sorunlardan çekinmeleri yatmaktadır. İşten atılma ve bir daha iş bulamama korkusu, toplum baskısı, tacizcilerin korunmasına dair örnekler vb. olgular, tacize karşı sessiz kalınmasının başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Saydığımız bu nedenler toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde çeşitlenebilmektedir.
Tacizin farkındalığı, sonrasında bunun ifade edilmesinde engeller söz konusuyken, tacizin duyulması daha ağır sonuçlar yaratabilmektedir. Taciz konusunda bin bir engele rağmen şikayetçi olabilen kadınlar tacizcilerin korunup kollandığı deneyimleri yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Hatta sergiledikleri cesarete karşılık mobbingle, sürgünle, işten atılmakla cezalandırılmaktadırlar. Tacize karşı bir yaptırım olmaması, “Şikayet etsem de bir şey çıkmaz” düşüncesini pekiştirmektedir. Tacize karşı ses çıkarma işten atılma saldırısıyla karşılandığı için kadın işçiler tacizin duyulmaması yönünde birbirlerine tavsiyelerde bulunabilmektedirler. Benzer tavsiye ve uyarılar boşanmış kadınlar için de yapılmaktadır. Dedikodusunun çıkmaması, rahatsız edilmemek için evli olmadığını söylememesi yönünde ikaz edilebilmekte, çoğunlukla da kendisi böyle bir beyanda bulunma zorunluluğu duymaktadır. Karşı koymak yerine kabullenmek ve koşulları idare etmek kadın işçiler için kaçınılmaz kılınmakta ve çalışma alanlarını onlar için cehenneme çevirmektedir.
İşçi sınıfı ve emekçilerin ciddi boyutlarda kayıplar yaşadığı, haklarından, işlerinden, sağlıklarından, yaşamlarından olduğu kriz ve pandemi süreci kadınlar için bu koşulları daha da ağırlaştırdı. Örneğin, işçi sınıfına karşı bir sopa olarak kullanılan Kod 29, kadın işçiler için bütün yaşamı daha köklü bir şekilde etkileyen bir damgaya dönüşmektedir. Tacize karşı tepki veren kadınlar ücretsiz izinlerle sindirilmeye çalışılmaktadır. İşten atma tehditleri, yaşadıkları sorunlar karşısında kadın işçileri sessiz kalmak zorunda bırakmaktadır. Toplamında bu sürecin onları tacize karşı da daha açık hale getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Kadınların yaşadıkları cinsel tacize karşı 2017'de sosyal medyada başlayan “Metoo” hareketi ve bunun Türkiye'de #SusmaBitsin” ve “#UykularınKaçsın” gibi çeşitli hashtagler altında yansımaları hatırlanacaktır. Cinsel tacizi çok boyutlu ve çok daha derinden yaşayan kadın işçiler cephesinden ise bedeli daha ağır olduğu için cinsel tacizi ifşa etmenin örneklerine pek rastlanamamaktadır.
İşyerlerinde çok yoğun olarak yaşanan cinsel tacize karşı durabilmek için kadınların güçlü ve cesur davranması gerekiyor. Güçlü olabilmek de sınıfsal bir bilinç ve örgütlenmeden geçmektedir. İşyerlerini tacizden, şiddetten arındırmak örgütlü güçle mümkün.
Bugün kadın işçilerin ön safta yer aldığı Migros Depo, SML Etiket, Sinbo direnişleri bunun en açık örneklerini yansıtıyor. Sınıfsal baskı ve sömürüye karşı kadın-erkek bir araya gelen işçiler güçleniyor ve tacize karşı da birlikte mücadele sergiliyorlar. Erkek egemen ideolojiye, kültüre, geleneklere karşı direnişle birlikte dönüşüyorlar. Tacize karşı mücadelenin bayrağı direniş alanlarında açılıyor.
“Muhtaç olmasam bu işyerinde bir saniye bile durmam” ya da “Yeni bir iş bulabileceğimi bilsem bir dakika daha burada çalışmam” gibi sözleri sarf edegelen kadın işçiler, kendilerinin eğilip bükülmesini, boyun eğmesini kabul etmeyip bir şeylerin değişmesi için mücadele ediyor. Bu koşulların değişmesi için harekete geçenler yarın bütün dünyanın değişmesinde de rol oynayacaklar.