İzmir’de 8 Mart hazırlıkları başladı. Depremin ardından yaşanan sürecin değerlendirildiği, dayanışma ve mücadele çağrılarının işçi ve emekçilere ulaştırıldığı toplantılar yapılıyor. Buca’da Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nda 8 Mart ve deprem gündemli toplantı gerçekleştirildi. Çiğli’de ise İEKK gerçekleştirdiği toplantıda planlamalar yaptı.
DEV TEKSTİL’den Buca’da 8 Mart ve deprem gündemli toplantı!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nda gerçekleştirilen işçi toplantısında yaşanan depremin ortaya çıkardığı görevler ve yaklaşan 8 Mart üzerine tartışmalar yürütüldü.
Toplantı deprem sürecinde yaşananları anlatan kısa bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Ardından yapılan konuşmada kapitalist düzenin kâr ve rant anlayışının bir afeti felakete çevirdiği vurgulandı. Yıkımın temel nedeninin kapitalist düzen ve 20 yıllık AKP iktidarı olduğunun altı çizildi. Depremin ardından yaşananlar somut gözlemler üzerinden aktarılırken iktidarın bölge insanını kendi kaderiyle baş başa bıraktığı, buna karşın toplumun geniş bir kesiminde önemli bir sosyal dayanışma tutumunun gösterildiği ifade edildi. Depremzedelerin yaraları sarmak için gösterilen bu dayanışmanın çok önemli olduğu, daha önemli olanın ise bu dayanışma ruhunu mücadele ve örgütlülüğe çevirmek olduğu vurgulandı.
Bu yıkımın sorumlularından hesap sormak için yaklaşan 8 Mart’ta toplumda oluşan öfkenin alanlara taşması gerektiği ifade edilerek 8 Mart’a katılım çağrısı yapıldı.
Örgütlü olmak vurgusunun ön plana çıktığı konuşmanın arkasından toplantıya katılan birçok işçi söz alarak düşünce ve önerilerini paylaştı. İşin siyasal yanına dönük tartışmaların yanı sıra halihazırda süren dayanışma faaliyetlerinin tablosu tartışıldı. Deprem bölgelerine gönderilecek yarım malzemelerinin yanı sıra, İzmir'e gelen depremzedeler için yapılabilecekler üzerinde duruldu. Seçimler ve 1 Mayıs'a dek uzanan sürecin örgütlü bir tarzda yürütülmesi vb. konuların da gündeme geldiği toplantıda, kapitalist düzene karşı örgütü mücadele ihtiyacı öne çıktı.
İEKK’den Çiğli’de 8 Mart ve deprem gündemli toplantı
İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları’nın Çiğli’de gerçekleştirdiği toplantı deprem gündemi ve emekçilerin taleplerinin yer aldığı kısa bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Ardından depremin ilk haftası Adıyaman’a yardıma giden bir eğitim emekçisi gözlemlerini anlattı.
Özellikle kadınların bölgede yaşadığı yıkıma dikkat çeken eğitim emekçisi, ne kadar ağır yıkım yaşasalar da feodal kültürün baskı ve geleneklerinin kadınlar üzerindeki etkisinin belirgin olduğunu ifade etti. Yardımları ulaştırırken hijyen malzemelerine ve çamaşıra çok ihtiyaç duysalar da dillendirmekten kaçındıklarını ifade etti. Ayrıca “Yardımları ulaştırırken sanki göçmen ya da sınır kapısından ihtiyaçları ulaştırıyormuşuz gibi tel örgüler arasından attık ve çok insanlık dışıydı” dedi. Orada kaldığı bir hafta boyunca kimseye çadır verilmediğini, yardım dağıtılan yerlerden ısrarla çadır istemelerine rağmen insanların soğukta açıkta bırakıldıklarını dile getirdi. Kadınların tuvalet ihtiyacını enkazların etrafında karşılamak zorunda olduğunu, kendilerinin de iki bin kişilik yardım ekibi olmalarına rağmen kadınların kullandıkları sadece tek tuvalet olduğunu söylerken, egemenlerin 21. yüzyılda insanlara vahşiliği yaşattıklarını kaydetti. Ayrıca Adıyaman valisinin ilk gün yaptığı ‘burada çok fazla yıkım yok’ açıklaması ile ilin dışarıya kapatıldığını ve yardımların, arama kurtarma ekiplerinin geç girmesine neden olduğunu ifade etti.
Deprem bölgesinden aktarılanlara dair emekçi kadınlar kendi düşüncelerini dile getirdiler ve uzun bir tartışma kürsüsü kurulmuş oldu. Yapılan tartışmalarda öne çıkan görüş, herkesin çok öfkeli olduğu, hesap sorulması gerektiği ve aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyorsak örgütlenmek gerektiği vurgusuydu.
Tartışmalarda öne çıkan diğer konu ise örgütlenmenin sorun alanları oldu. Metal işçisi bir kadın, çevrelerindeki kadınların duyarlı olmalarına rağmen çalışmalara katmakta zorlandıklarını, korku ve kaygılarının halen ağır bastığını ifade etti. Belediye işçisi kadın ise, bu sorunda işsiz kalma korkusunun önemli bir rol oynadığını, kendisinin de yalnız yaşayan ve çocuk büyüten bir kadın olduğunu ve bundan dolayı işsiz kalma korkusunun önünde bir engel olarak durduğunu ifade etti.
Dinsel gericiliğin etkisi tartışılırken, yaşanan toplumsal sorunlar karşısında emekçilerin “Sorunları kabullenir” hale getirildiği, “Bir şey yapılamaz” algısı yaratıldığı ve bu nedenle harekete geçme noktasında zorlanıldığı ifade edildi. Ayrıca AKP iktidarının kendi kitlesinin yanında genel olarak emekçi kitleleri de yozlaştırdığını, bunun da örgütlenmenin önünde büyük engel bir oluşturduğu belirtildi.
Bir diğer emekçi kadın ise, “söylenenlerin hepsi doğru ve gerçek, ancak bu depremle gördük ki bize yaşam hakkı bile yok. O yüzden korkacak bir şeyimiz de kalmadı” dedi.
8 Mart’ın, deprem sırasında yaşanan ihmallerin, insanların kaderlerine terk edilerek göz göre yapılan katliamın hesabının sorulması için önemli bir gün olacağı ve emekçilerin kitlesel bir şekilde katılması için seferber olunması gerektiği vurgulandı. 8 Mart’a katılım ve taleplerin tartışılmasından sonra eylem hazırlıkları için planlama yapıldı, ardından toplantı sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İzmir