1. Avrupa Konferansı'na sunulan Almanya ülke raporu

4. Dünya Kadın Konferansına hazırlık için Haziran 2023'te Saraybosna'da düzenlenen 1. Avrupa Konferansı'na sunulan Almanya ülke raporunu yayınlıyoruz...

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 19 Haziran 2023
  • 16:30

4. Dünya Kadın Konferansına hazırlık için Haziran 2023'te Saraybosna'da düzenlenen 1. Avrupa Konferansı'na sunulan Almanya ülke raporu:

• Almanya’da toplam 42 milyon kadın yaşıyor; erkeklerden yaklaşık bir milyon daha fazla.

• Yüksek öğrenim yapan kadınların oranı yüzde 45 (erkeklerin oranı yüzde 36), ancak yönetici pozisyonlarda kadınlar sadece yüzde 7,8 oranında temsil ediliyorlar.

• 2019 yılında 20-64 yaş arası kadınların yüzde 76,6’sı ücretli işlerde çalışırken, erkeklerin istihdam oranı yüzde 84 civarında oldu.

• Kadınların ortalama ücretleri erkeklerden yüzde 18 daha az. Erkek çalışanlar ile aynı vasıflara sahip ve eşit iş yapan kadınlar ise ortalama yüzde 7 daha düşük ücret alıyor.

• Kadınlar arasında yoksulluk oranı yüzde 17. Bunun bir nedeni, kadınların yarı zamanlı işlerde çalışması. Bu, milyonlarca kadın işçi için düşük gelir ve düşük emekli maaşı anlamına geliyor.

• Yaşlılıkta da yoksulluktan kadınlar çok daha fazla etkileniyor. Emeklilik maaşları arasındaki ortalama fark yüzde 53’e varıyor.

• Korona salgını, geleneksel toplumsal cinsiyetçi rolleri güçlendirdi. Ocak 2022'de annelerin yaklaşık yüzde 20'si çalışma saatlerini azaltırken, babalarda bu oran yalnızca yüzde 6'dır.

• Kadınların üretime ve çalışma yaşamına katılabilmesi çocuk bakımının sağlandığı koşullarda mümkün. Güvenilir çocuk bakımı, bekar ebeveynler için çok daha büyük bir öneme sahip. Ancak, Almanya'da kreş ve anaokullarında 100 ila 200 bin arası çocuk bakıcısı eksikliği var.

2021'den beri Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberallerden oluşan koalisyon hükümetinin iktidarda olduğu Almanya, bir kez daha Avrupa’nın en güçlü askeri gücü ve “sert amiri” olma peşinde. Ukrayna savaşı, bu planlarına bahane sağladı. Rejim, Alman ordusuna ve Ukrayna savaşına milyarlarca Euro kaynak sağlarken, sağlık ve bakım sektörünün yanı sıra eğitim, kültür, çocuk yetiştirme ve emeklilik alanlarında tasarrufa giderek bu alanların adeta altını oyuyor.

Almanya, korona salgını ve Ukrayna savaşıyla ağırlaşan çok boyutlu bir krizin içine girdi. Yüzde 20'ye varan fiyat artışlarıyla yükselen enflasyon, işçi sınıfı ve ailelerinin yaşamını daha da ağırlaştırdı. Almanya'da her beş çocuktan biri yoksulluk içinde büyüyor. Uygun fiyatlı konut eksikliği de yakıcı sorunlardan biri. Reel ücretler düşüyor. Aynı zamanda ilaç sanayi, enerji, gıda ve savunma tekellerinin zenginliği de akıl almaz boyutlarda artıyor.

Almanya'da kadınlar eşitsizlik, çok yönlü şiddet ve baskıyla karşı karşıya kalıyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artıyor. Her üç kadından biri yaşamı boyunca en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Her üç günde bir kadın eşi, eski eşi veya partneri tarafından katlediliyor. Almanya'da kadın sığınma evlerinin halihazırda 5 bin kişilik bir kapasitesi var ve 14 bin 600 yere ihtiyaç var. Kadınlar sokakta kalmak veya şiddet gördüğü ailesinde yaşamak zorunda kalıyor. Almanya'da kadın ticareti, fuhuşa zorlama ve cinsel sömürü de endişe verici boyutlarda seyrediyor.

25 Kasım 2022'de Almanya kentlerinde kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti protesto eylemleri gerçekleştirildi. Courage (Cesaret), PİA, Sağa Karşı Büyükanneler gibi örgütler, sendikalı işçi kadınlar, genç kadınlar ve militan kadın hareketleri “Kadına yönelik şiddete son!”, “Kadın-Yaşam-Özgürlük!” gibi şiarlarla sokaklara çıktı. Kadına yönelik şiddeti kapitalist sistemle ilişkilendirmeyen, salt erkek şiddeti olarak gören feminist örgütler de gösteriler yaptı.

Mahsa Amini'nin öldürülmesinin ardından birçok ilde kadın örgütleri İranlı kadınlarla dayanışma eylemleri gerçekleştirdi. Berlin'de 80 bin kadın ve erkek, İran'daki baskı, eşitsizlik, ayrımcılık ve zulme karşı yürüdü.

Almanya'da yaşanan Corona sürecinin ardından sınıf mücadelesi de sendikal mücadele de yükseldi. Özellikle kadın işçiler burada, örneğin metal ve elektrik endüstrisinde, kamu sektöründe önemli bir rol oynadı, hastanelerdeki grevlerde genç kadınlar ön saflarda yer aldı. 

2023'te Almanya'yı kasıp kavuran bir grev dalgası yaşandı. Toplu sözleşme süreci geçen yıla göre daha sert ve mücadele ile geçti. Artan gıda enflasyonu ve korkunç enerji maliyetleri, reel ücretleri düşürüyor ve işçilerin öfkesini artırıyor. İşçiler daha yüksek ücret ve enflasyon düzeyinde ücret zammı taleplerinin yanı sıra daha fazla boş zaman ve daha fazla işçi alınması için mücadeleyi büyütüyor.

Postane, kamu hizmetleri, hava taşımacılığı, havaalanları, yerel toplu taşıma, demiryolları, hastaneler, perakende ve toptan satış gibi çeşitli alanlarda grevler gerçekleştirildi. İlk kez, yarım milyondan fazla kamu sektörü çalışanı belli aralıklarla iş bıraktı. Yaygın ve uzun süreli grevlere rağmen süresiz grevler son anda engellendi, bazı işkollarında sendikalar uzlaşarak, satış sözleşmelerinin altına imza attı.

3 Mart'ta yerel toplu taşıma işçileri, “Fridays for Future” (Gelecek için Cumalar) hareketiyle, yani gençlik kitleleri ile birlikte, ücret artışları ve iklimin korunması için greve gitti.

27 Mart'ta ülke genelinde bir tür genel grev gerçekleştirildi. Farklı sektörlerde örgütlü iki sendika Birleşik Hizmet Sendikası Verdi ile Demiryolu ve Taşımacılık Sendikası EVG üyelerini birlikte ortak bir greve çağırdı. 100 binden fazla sendika üyesinin katıldığı "mega grev" ülke çapında ulaşımı felç etti.

Kadınlar, sendikalarda da giderek daha güçlü bir örgütsel güç haline geliyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde sosyal ve eğitim sektörlerinin yanı sıra sağlık ve bakım sektörlerinde çalışanlar gösteri yaptı ve greve gitti. Kadın işçi ve emekçiler, insanca bir yaşam için daha fazla ücret ve kadın erkek ücretleri arasında eşitlik talep ettiler.

8 Mart ve benzeri mücadele günlerinde birçok şehirde ittifaklar kuruldu ve ortak eylemler yapıldı, ancak maalesef bu ittifaklar kalıcı hale getirilemedi. Örneğin Berlin'de kadın hareketi çok parçalı. Bununla birlikte, Courage (Cesaret) kadın derneği, birçok şehirde Enternasyonalist İttifak/MLPD, MLPD ve yeni barış hareketi REBELL gibi ittifaklarla yakın işbirliği içinde çalışıyor. Courage grupları, geniş bir kadın kitlesini birliğe dahil etmek için aktif çalışıyor.

Örneğin, "Bethnahrin Kadınlar Birliği BFU" örgütü, bu yıl kendi grupları, diğer kadın grupları, mitingler, toplantılar, etkinlikler ile önceki yıllara göre çok daha aktifti.

Enternasyonal İşçi Kadın Platformu (PIA), özellikle kadınları sosyalizm mücadelesine kazanmayı hedefliyor. PİA, 8 Mart, 1 Mayıs ve 25 Kasım tarihlerinde düzenlenen gösterilere katılarak diğer örgütlerle birlikte sokaklara çıktı, seminerler, kampanyalar ve etkinlikler düzenledi. Yerel Courage grubu ile birlikte Türkiye'deki depremzedeler için ortak bir kampanya düzenlendi ve toplanan yardımlar depremzedelere gönderildi.

Dünya Kadın Konferansı sonrası Almanya'da birçok kentte etkinlikler gerçekleştirildi, Konferansın sonuç bildirgesi ve alınan kararlar kitlelere taşındı. Alınan kararların pratik ayaklarının oluşturulması ve kadın grupları arasında ağ kurulması, Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerle, Afganistan'daki kız okullarıyla ve Yunanistan'daki Karatepe mülteci kampıyla dayanışma gibi pratik alanda dayanışma sürdürüldü. Avrupa'daki mülteci politikasının daha fazla tartışılması ve pratik çalışmalara yansıtılması gerektiği (Örneğin Alman mülteci politikası, mülteci kadınlar için daha büyük zorluklar getiriyor) konuları öne çıktı.

Almanya'daki kadın hareketi şu anda iki ana sorunla karakterize edilebilir: 

İlki, ilerici kadın örgütlerinin anti-komünizmin bölücü etkisine maruz kalması. İkinci sorun ise, kadın hareketinin parçalı durumu, sadece kadın sorununu ele alarak, içeriğinin daraltılması ve sorunun sınıfsal mahiyetinin göz ardı edilmesi. Örneğin, kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda yalnızca aile içi şiddetle sınırlandırılıyor. Elbette buna karşı mücadele edilmesi gerekiyor ama aynı zamanda karşımızda bir kapitalist devlet ve aile düzeni de duruyor. Baskı ve şiddet sistemin doğasında vardır. Kadın hareketinin, sıkıştığı dar sınırları aşıp toplumu değiştirme hareketinin bir parçası olabilmeyi başarması gerekiyor.

Son yıllarda, özellikle çevre hareketine katılan ve hatta Almanya'da hükümeti çevre politikasında yasal yükümlülükler almaya zorlayan gençlik hareketinin içindeki genç kadınlar arasında çok önemli bir potansiyel gördük. Niteliksel, niceliksel, yetkinlik ve süreklilik açısından... Cinselliğini kendi tayin etme, hayvanları koruma, beslenme, kiralar, toplumsal cinsiyet politikaları vb. alanlarda çok önemli konuları toplumun odak noktası yapabilen bu hareketler, aynı zamanda, esas olarak büyük oranda kendiliğindenlik ve düzensizlik ile karakterize edilebilir. Bunu yaparken kendilerini solcu olarak niteliyor, buna karşın hükümetten finansal/lojistik destek alıyor ve böylece bölücü bir karaktere bürünüyorlar. Özellikle sözde Queer hareketi son yıllarda geniş bir alana yayıldı ve pek çok taraftar topladı. Ama toplumsal cinsiyet kimliğini toplumun ana sorunu ve çelişkisi haline getirmek ve heteroseksüel çoğunluğu baş düşman olarak tanımlamak, sınıf çelişkisini basitçe reddetmek anlamına da geliyor.

Şüphesiz bu hareketlerin haklı talepleri var ve bunları desteklememiz için geçerli nedenler mevcut. Ancak bu hareketler bizim militan kadın politikalarımıza dahil olmaktan uzak duruyorlar. Herhangi bir ortak çalışmaya girmiyorlar ve örgütlenmiyorlar. Bizim amacımız sınıf çelişkilerini ortaya çıkarmak, kadın sorununun kapitalizmle bağını kurmak ve onları ortak hedeflere ve birlikte mücadeleye kazanmak olmalıdır.