AKP iktidarı başlattığı işgal hareketini çok yönlü bir şekilde fırsata çevirmeye çalışıyor. Sermaye devletinin bölgesel çıkarlarının yanı sıra, Erdoğan AKP’sinin öznel çıkarları da gözetiliyor. Ancak en az bunlar kadar önemli olan bir başka gerçeklik daha var. O da mevcut ekonomik krizin gittikçe ağırlaşan tablosunun sürekli olarak işçi ve emekçilerin karşısına çıkmasıdır. Yoksullar hem ekonomik krizin hem de savaşın faturasını ödemeye zorlanıyorlar.
Makina Mühendisleri Odası tarafından iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırlanan “Sanayinin Sorunları ve Analizleri” bülteninde savaş hamlesinin ekonomideki etkileri ayrıntılarıyla ele alınıyor. Türk Lirası’nın dolar ve euro karşısında değer kaybetmeye devam ettiği, Türkiye’nin risk katsayısının (CDS) hızla yükseldiği ifade edilerek, krizden çıkışın daha da zorlaştığı rakamlarla ortaya konuluyor. Yeni Ekonomi Programı’nın, bu sorunlara çözüm olmaktan ziyade, yoksullaşmayı daha da artıracağı görülüyor. Sarayın faturası ile gündeme gelen maliyetlere Hazine’nin büyüyen açıkları da ekleniyor. Bu açık, savaş harcamaları ile daha da artıyor. MMO tarafından sanayi üretiminin azalacağı, işsizliğin ve enflasyonun artacağı, iç ve dış borçların azalmak yerine artacağı ve ödenmesinin oldukça zorlaşacağı somut verilerle gösteriliyor.
Yine bir başka gerçek ise sermaye devletinin bütçe açığının devam etmesidir. 2019 yılının toplamı için 80 milyar lira açık vermesi planlanan bütçe, daha ağustos ayında 85 milyar liralık bir açığa ulaşmış durumdadır. Önümüzdeki yıl bütçenin 138 milyar lira açık vermesi şimdiden varsayılıyor. Yani bütçe açığının, 1 yılda 80 milyardan 138 milyar liraya çıkarak, yüzde 74 artması öngörülüyor. Kuşkusuz bu hesap da tutmayacak, bütçe açığı bu sene olduğu gibi 2020 yılında da hesaplanandan daha fazla olacaktır.
Kaşıkla verip kepçeyle almaya devam
Bir başka dikkat çekici gelişme ise gelir vergisi oranlarında yapılan yeni bir düzenleme oldu. İşte yeni vergi sistemi: Zenginden alınanlar yoksuldan alınanlarla birleştirilip, daha fazlası tekrar zenginlere verilecek. AKP’nin iddiasına göre ise “yüksek gelirlilerden daha fazla vergi alınacak.” Buna karşılık şirketlerin gelirleri üzerinden alınan Kurumlar Vergisi oranı da düşürülecek. Yüksek gelirliden fazla gelir vergisi almak kulağa çok hoş geliyor olabilir. Fakat ortada bir hesap hilesi var.
Yapılan düzenlemeye göre örneğin yıllık 1 milyon lira gelir elde eden bir kişi (bu, aylık maaşın yaklaşık 85 bin lira olması demek) şimdiye kadar 338 bin 460 lira vergi öderken, yeni düzenleme ile 368 bin 460 lira vergi ödeyecek. Yani vergi borcu artışı 30 bin lira olacak ve bu, %8,8 bir artışa tekabül edecek. Keza geliri 2 milyon lira olan bir kişinin vergi artışı 18,8 olurken, bu, 130 bin liraya denk gelecek. Yani 688 bin 460 lira vergi öderken, 818 bin 460 lira ödeyecek. Ancak vergi aldatmacası tam da burada başlıyor.
Vergi aldatmacasının kendini gösterdiği asıl yer ise kurumlar vergisinde yapılan indirimdir. Yani zenginden alınıp yoksula verme, zenginden daha çok yoksuldan daha az vergi kesilmesi gibi bir durum söz konusu değil. AKP hükümeti bir kez daha kapitalistlere, holdinglere yardım eli uzatmaktadır. Sermaye sınıfına mensup olan ve geliri yüksek görünen bir burjuvanın çalıştığı ya da sahibi olduğu şirket kurumlar arası vergi indiriminden faydalandırılacaktır.
Örneğin yıllık 1 milyon lira kâr eden bir şirketinden kesilen vergi indirimi %18,1 olacak. Bu sermaye kuruluşu şimdiye kadar 220 bin lira vergi öderken, bundan böyle 180 bin lira vergi ödeyecek. Vergi borcunda 40 bin lira azalma olacak. Kurumlar Vergisi oranı %22’den %18’e düşürülürken yine Erdoğan tarafından bu oran %13’e kadarda düşürülebilecek.
Tüm bunlar göstermektedir ki işçi ve emekçiler savaşların da krizlerin de faturasını ödemeye devam edecektir.