Yağmaladıkça semirdiler, sömürdükçe büyüdüler

Erdoğan yönetimi de diğer sermaye hükümetleri gibi korumakla mükellef olduğu sermaye sınıfının çıkarını her şeyin üstünde tutmaktadır. Keza bu yönetimdekilerin kendileri de birer sermaye sahibi olarak bu sınıfın içinde yer almaktadırlar. Kendi sınıflarına yatırım yapmakta, kendi düzenlerini korumaktadırlar.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 04 Ocak 2019
  • 21:01

Erdoğan AKP’si döneminde hayata geçirilen politikalar sonucu Türkiye, sermaye sınıfı için adeta dikensiz bir gül bahçesi haline geldi. Başta yandaşlar olmak üzere sermaye tekelleri büyüdükçe büyüdü. Devletin tüm imkanları kapitalistlere sunuldu. Bilinen bu gerçek son olarak Dünya Bankası tarafından yapılan açıklamalarla bir kez daha gündeme geldi.

Her yıl ülkelerin devlet ve özel sektör yatırımlarını, projelerini ve taahhütlerini raporlaştıran Dünya Bankası’nın verilerine göre altyapı projeleri sayısı bakımından (1990-2018 arası) 6. sırada yer alan Türkiye’deki 5 şirket, en fazla ihale alan 10 şirket sıralamasında yer alıyor. Bu verilere göre Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG en çok kamu ihalesi alan şirketler listesinde başı çekiyor. Başlı başına bu bile, siyasal islamcı AKP’nin kayırmacı, yandaş besleyici yağma düzeni hakkında fikir veriyor. İsmi geçen şirketlerin ilgili projelerin en az yüzde 15’lik hissesine sahip oldukları belirtiliyor. Bu şirketlerin devletten aldıkları ihalelerin toplamının 150 milyar doları aştığı belirtiliyor.

Yandaş sermaye grupları ihaleler ile ihya edilirken, gerektiğinde vergi borçlarının da silinmiş olması gerçeği, AKP hükümetlerinin sermaye seviciliğini defalarca kanıtlamıştır. Yandaş sermayenin büyümesinin AKP dönemine denk gelmesi elbette şaşırtıcı değildir. AKP’nin pek hayırsever, vatansever gördüğü bu sermaye gruplarının AKP ile bağlarının sadece ekonomik olmadığı, kan bağının, akrabalık bağlarının da gayet güçlü olduğu da biliniyor.

Emekçiler, Dünya Bankası tarafından hazırlanan listenin başlarında bulunan Cengiz Holding’in sahibi AKP’li Mehmet Cengiz’i açığa çıkan ses kayıtlarından, millete yönelik ettiği küfründen tanıyorlar. Ama elbette sadece bu kadarla değil tanınırlığı. Hatırlanırsa 2016 yılında Cengiz İnşaat’ın 422 milyon liralık vergi borcu bir çırpıda silinmişti. Cengiz Holding, Artvin Cerattepe’den de biliniyor. Artvin halkının direnişine neden olan maden ocağı bunlar tarafından hayata geçirilmişti.

2004’te Eti Bakır, 2005’te Eti Alüminyum, 2006’da Ankara-İstanbul Hızlı Tren İnşaatı, 2007’de Ilısu Barajı, 2011’de Ordu Havaalanı, 2012’de Maltepe Sahil Düzenlemesi, 2013’te Boğaziçi ve Akdeniz Elektrik Dağıtım, Üçüncü Havaalanı, Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi ve Mersin Akkuyu Nükleer Santrali küfürbaz Cengiz’in yağmasına sunulan ihalelerden bazılarıdır.

Bir başka fırsatçı kapitalist olan Limak Grup’un sahibi Nihat Özdemir’in adı da yolsuzlukla anılıyor. Kendisi Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın elinden Enerji Oscar Ödülü’nü almıştı. İnşaat, enerji, medya ve turizm alanındaki yükselişiyle tanınıyor. Doğanın talanından Tekel’in özelleştirmesine kadar birçok yağmada ismi var. Limak Holding, Sabiha Gökçen Havalimanı’nın 20 yıllık işletmesini 3,1 milyar dolara aldı. Kolin, Limak ve Cengiz ortaklığı, Akşam Gazetesi ve SKYTURK 360 televizyonunu 60 milyon dolara satın almış, böylece “havuz medyası” olarak bilinen yandaş medya tekelini yaratmışlardı.

Kolin Grubu ise baraj, HES, otoyol ve termik santral yatırımlarıyla biliniyor. Elektrik dağıtım şirketleri Kolin-Limak-Cengiz konsorsiyumunun yağmasına sunuldu. Bu fırsatçılar 10 milyona yakın tüketiciye elektrik satacak işlere girip 4 büyük bölgenin ihalesini aldılar. 2013 Mayıs ayında yaklaşık 2 milyar dolara alınan BEDAŞ ihalesi gibi... Doğa düşmanı bu sermaye grubunu en iyi tanıyanlardan biri de Manisa’nın Soma ilçesinde, zeytinlik alanlara yapılmak istenen termik santrale karşı direndikleri için saldırıya uğrayan Yırcalı köylülerdir.

Türkiye’deki en fazla ihale alan 5 şirket sıralamasında yer alan Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG’nin yanı sıra Ahmet Çalık’ın patronu olduğu Çalık Holding (damat Berat Albayrak, Çalık Holding’in uzun süre genel müdürlüğünü yürütmüştür), Sancak Grubu, Torunlar Grup bu listeye giremeseler de yandaş sermaye grupları olarak devasa ölçüde büyümüşler, önemli ihaleler almışlardır.

Elbette Erdoğan AKP’si döneminde bir dedikleri iki edilmeyen sadece bu yandaş sermaye grupları değildir. Sabancılardan Koç grubuna belli başlı sermaye tekelleri AKP döneminde kârlarına kâr kattılar. Örneğin 2003-2013 arası Koç Holding tam yüzde 683 büyüdü. Bu dönemde Koç’ların 10 yıllık net kârı 13,4 milyar lira oldu. Her ne kadar yandaş sermaye kârlarını arttırsa da, onlara birçok imkân seferber edilse de, Koç grubu gibi sermaye tekelleri AKP ve Erdoğan ile kimi zaman “kavgalı” görünüyor olsa da, Ali Koç gibilerinden “kapitalizm karşıtı” sözler duyulsa da bunların hepsi birer aldatmacadan ibarettir. Türkiye’nin en çok kâr getiren kuruluşu olan TÜPRAŞ’ın 4,1 milyar dolara Koç Holding’e tahsis edilmesi, bunlara sanayi alanında öncelikler tanınması buzdağının gizlenemeyen yüzüdür.

Sermayenin maliyesine bakan damat Berat’ın yeni ekonomik programı açıkladığı toplantıda etrafa gülücükler saçan Sabancı’nın gidişattan memnun olduğuna yönelik umutlu beyanları, bu toplantıya katıldıktan hemen sonra binlerce işçiyi işten çıkaran Sanko Holding sahiplerinin icraatları tıpkı diğer sermaye hükümetleri dönemlerinde olduğu gibi Erdoğan AKP’si döneminde de sermaye sınıfının nasıl gözetildiğini göstermiştir.

Erdoğan yönetimi de diğer sermaye hükümetleri gibi korumakla mükellef olduğu sermaye sınıfının çıkarını her şeyin üstünde tutmaktadır. Keza bu yönetimdekilerin kendileri de birer sermaye sahibi olarak bu sınıfın içinde yer almaktadırlar. Kendi sınıflarına yatırım yapmakta, kendi düzenlerini korumaktadırlar.