Sermaye hareketlerinin denetimi: IMF doktrini- Korkut Boratav

Türkiye solu açısından, ekonominin dış bağımlılığın hafifletilmesini de hedefleyen bir büyük onarım önceliklidir. Sermaye hareketlerinin denetimi de bu onarımın temel bir parçası olmalıdır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 27 Mayıs 2022
  • 08:53

30 Mart 2022’de yayımlanan bir IMF belgesi-1, “sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve yönetimi” üzerindeki IMF doktrininin revizyondan geçtiğini açıklıyordu. 

IMF’deki gelişmeleri, bu kritik konudaki görüşlerini de izlemeliyiz. Yakında yollarımızın kesişmesi beklenir. 

Bretton Woods düzenlemesi: Sermaye hareketleri denetleniyor

1944 Bretton Woods Konferansı ile kurulan IMF’nin ana sözleşmesi hâlâ geçerlidir. Bu sözleşmede yer alan Madde VI’ya göre, “üye ülkeler, uluslararası sermaye hareketleri üzerinde gerekli gördükleri kontrolleri uygulamakta serbest bırakılmıştır.” 

Bretton Woods düzenlemesinde serbest ticaret öncelikli ilkeydi. Altına bağlanmış olan ABD dolarına karşı sabit döviz kurları uygulanıyordu. Ulusal paranın dış değerini düşüren bir kur ayarlaması (“devalüasyon”) ancak bir ödemeler dengesi krizi nedeniyle IMF’nin onayıyla gerçekleşebiliyordu. 

Döviz kurunda haksız rekabete yol açacak değişikliklere yol açmamak şartıyla, ülkeler sermaye akımlarını denetleyebilirdi. 

Madde VI bugün de yürürlüktedir. Ana sözleşme Bretton Woods Konferansı’nda Britanya ve ABD temsilcileri olan Keynes ve White gibi “müdahaleci” düşünürlerin perspektifini korumuştu. Üye ülkeler, yıllar boyunca sermaye giriş-çıkışlarını tamamen denetleyebildiler.

1970 sonrasında Hayek ve Friedman’ın temsil ettiği “piyasacı” akım, IMF’nin doktrinini etkiledi; adım adım politika uygulamalarına da yansıdı. 

Serbest sermaye hareketleri içeren-içermeyen neoliberal uygulamalar

1971’de Richard Nixon ABD dolarının altın karşılığına son verdi. Dalgalı döviz kurları rejimine geçildi. 

Sonrasında sermaye hareketlerinin çevre ekonomilerinde serbestleşmesi, IMF ve Dünya Bankası’nda tasarlanmaya başladı. Askerî rejimler tarafından Latin Amerika’da “deneysel” olarak uygulandı. Bu coğrafyadaki “kayıp 1980’li yıllar” bu uygulamaların sonucudur. 

Diğer Güney bölgelerinde serbest sermaye hareketleri, neoliberal dönüşümün son aşaması olacaktır.    

Aşamalı geçişe Türkiye tipik örnektir. 24 Ocak-12 Eylül 1980 döneminde neoliberal uygulamalar, bölüşüm ilişkilerinde, finansal sistemde, dış ticarette devlet müdahalelerinin tasfiyesiyle sınırlı kaldı. Sermaye hareketleri denetimi on yıl daha sürecektir. 

1990’lı yıllarda IMF: Sermaye hareketlerinde sınırsız serbestleşme 

IMF, 1990’lı yıllardan itibaren tüm çevre ekonomilerine hızlı ve sınırsız serbest sermaye hareketleri telkin etmeye başladı. Türkiye bu adımı (Latin Amerika’dan sonra) ilk atan Güney ülkelerinden biri oldu. Ağustos 1989’da sermaye hareketlerini tümüyle serbestleştirdi. IMF’nin 1997 toplantısında Ana Sözleşme Madde VI’nın bu doğrultuda değiştirilmesi önerildi; bu adım o tarihte patlak veren Doğu Asya krizi yüzünden ertelendi.  Kriz, 1997’de Tayland’da patlak verecek, beş yıl boyunca tüm Doğu (Rusya) ve Güney coğrafyasını sarsacaktır. Türkiye’ye 2001’de uğrayacak; 2002’de Arjantin’de son bulacaktır. 

Bu kriz dalgasının ana nedeni çevre ekonomilerinden ani ve sert sermaye çıkışlarıydı. IMF yanlış teşhis koydu; krizden geçen ülkeleri malî disiplin ilkelerini çiğnemekle suçladı. 

Krizle cebelleşen ülkelere verilen IMF kredileri, kamu maliyesinde sert kemer sıkma önlemlerine bağlandı. Bu reçete, hastalığı ağırlaştırdı. Bütçe fazlaları, millî gelir kayıplarını   daha da artırdı. “Şok tedavisi” (Türkiye dahil) pek çok ülkede iktidar değişikliklerine yol açtı. 

IMF, hükümetlerin, UNCTAD gibi uluslararası  kuruluşların ağır eleştirilerine muhatap oldu. Bir Bağımsız Teftiş Kurulu oluşturmak zorunda kaldı. 

2012 ve 2022 revizyonları: Geçici ve sınırlı kontroller uygulanabilir

Sermaye hareketlerine ilişkin liberal doktrinin revizyonu böyle başladı. İlk resmî revizyon 2012 tarihlidir. Sermaye Akımlarına İlişkin IMF’nin Kurumsal Görüşü adını taşmaktadır.

Bu belge, serbest sermaye akımlarının son tahlilde yararlı olduğu tespitinde ısrarlıdır. Ama bu akımlarda sert dalgalanmaların krizlere katkı yapabileceğini de kabul etmektedir. 

Sınırlı ve geçici olmak şartıyla sermaye kontrolleri benimsenebilir.  Dalgalanmalar bittiğinde    serbest rejime dönülmelidir. Makro-ekonomik istikrar ilkelerinin korunması öncelik taşımalıdır.      

Yazının başında sözünü ettiğim Mart 2022 revizyonuna da göz atalım. 

Bu belge neoliberal ilkeyi sahiplenmeyi sürdürüyor: “Sermaye akımları ülkelere büyük boyutlu yararlar getirir.  Bu akımları yönetme önlemleri belli koşullarda yararlı olabilir; ama gerekli makro-ekonomik ayarlamanın yerine geçmemelidir.” Sermaye kontrollerinin geçici” tutulması, belgenin çeşitli yerlerinde ısrarla vurgulanacaktır. 

Mart 2022 belgesi, on yıl öncesine göre sadece üç yenilik getiriyor. 

İlk olarak 2012 belgesi yabancı sermaye girişlerinin denetlenmesini, bu akımların arttığı, ulusal paranın aşırı değerlendiği dönemlerle sınırlı tutuyordu. Örneğin 2002 sonrasının Türkiye’si gibi… 2022 belgesi ise, bu türden denetimlerin finansal risklerin farklı nedenlerle arttığı dönemlerde de uygulanabileceğini belirtiyor.  

İkinci olarak, kara para aklama, terörle mücadele gibi uluslararası ve ulusal güvenlik endişeleriyle de sınırlamalar uygulanabilecektir. Bu esneklik, ABD’nin Rus Merkez Bankası’nın New York FED’deki rezervlerine Ukrayna işgali bahanesiyle el koymasına meşruiyet sağlamaktadır. Emperyalizmin ekonomik savaş yöntemlerine yeşil ışık… 

Üçüncü olarak, vergiden kaçma girişimlerine karşı alınabilecek ulusal önlemlere de izin verilebilmelidir. “Off-shore” vergi cennetleri uluslararası kapitalist sistemle içselleşmiştir. Salt sembolik bir “yenilik”; o kadar… 

İlkesel tutum: 1944 düzenlemesi savunulmalıdır 

IMF, Mart 2022 belgesini hazırlarken yukarıda sözünü ettiğim Bağımsız Teftiş Kurulu’nun önerilerine de başvurdu. Bu Kurul’da yer alan P. Loungani’nin bu önerilere katkı yaptığını öğreniyoruz. 

P.Loungani, A.Korinek ve J.D. Ostry tarafından Brookings tarafından yayımlanan 18 Nisan 2022 tarihli bir makale, Mart 2022 IMF belgesini eleştiriyor. Eleştirilerin Bağımsız Teftiş Kurulu’nun dikkate alınmayan önerilerini de yansıttığı anlaşılıyor. 

Makale, IMF’nin 2022 revizyonunu olumlu ama yetersiz buluyor.      

Ana eleştirileri sıralıyorum:

Sermaye hareketleri, ulusal iktisat politikası hedeflerini olumsuz doğrultuda etkilemesi halinde de denetlenmelidir. Örneğin gelir ve servet dağılımını fazlaca bozduğu, konut fiyatlarını aşırı tırmandırdığı durumlarda…  

Önerilen kontroller sermaye girişleri ve kriz ortamları ile sınırlı tutulmaktadır; olağan koşullarda sermaye çıkışlarını da kapsaması gerekir. (Bu eksiklik ülkedeki yabancı sermaye kazanımlarını güvenceye alma amacını ve IMF’nin sınıfsal konumunu yansıtıyor.)

Denetim önlemleri sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeleri de kapsamalıdır.

Son tahlilde IMF Ana Sözleşmesi, Madde VI temel ilke olarak uygulanmalı; sermaye hareketlerinin denetiminde ülkeler tam yetkili olmalıdır.

Bu son eleştiri, “Madde VI hâlâ yürürlükte olduğuna göre, niçin uygulanmıyor? Bu tartışmalara ne gerek var?” sorusunu akla getiriyor. 

Neoliberal tasarımın, 1944 sonrası dönemde kısmen IMF tarafından da inşa edilmiş olması nedeniyle… Serbest sermaye hareketleri bu tasarımın önemli bir öğesidir ve neoliberalizm IMF’de içselleşmiştir.  

Bu “içselleşme” yüzünden IMF’ye kredi anlaşması için başvuran ülkeler, neoliberal politika seçeneklerini kabul etmek zorundadır. Bu seçeneklerin Ana Sözleşme’yi ihlal ettiğini tespit edecek ve iptallerini sağlayacak bir uluslararası merci yoktur. 

IMF’nin üye ülkelerle ilişkilerinin sıradan bir uygulaması olan Ana Sözleşme Madde IV görüşmelerinde de bugünkü IMF doktrini ağır basar. Kredi programlarıyla ilişkisi olmayan bu görüşmeler sonunda yayımlanan raporlar finans çevrelerince yakından izlenir. Çevre ekonomilerine dönük sermaye akımlarını etkileyebilir.  

Türkiye solu açısından, ekonominin dış bağımlılığın hafifletilmesini de hedefleyen bir büyük onarım önceliklidir. Sermaye hareketlerinin denetimi de bu onarımın temel bir parçası olmalıdır. 

Bu yazıda vurgulanan sorunlar ise, önümüzdeki yıl iktidarı hedefleyen ana muhalefet açısından önem taşıyor. IMF ile yolu kesişeceği için… 

1.IMF Policy Paper: Review of the Institutional View on the Liberalization and Management of Capital Flows