Er veya geç Türkiye’de bir “IMF programı” uygulanacaktır. IMF gözetimi altında olması gerekmeyebilir. Makro-ekonomik politikalar açısından liberallerde ve ana muhalefette görüş birliği var: Kamu maliyesinde disiplin ve (yüksek faiz, dalgalı kur ikilisine dayalı) enflasyon hedeflemesi…
“Arızalı” veya gayri meşru yöntemlerle iktidarı koruyabilirse, Saray da (elbette adını koymadan) bir IMF programına geçecektir.
Solda yer alan iktisatçılar olarak bu tartışmalara katılıyoruz; olası bir IMF programının tuzaklarına dikkat çekiyoruz. Orta döneme odaklanmamız ve ayrıntılara girmemiz de gerekiyor.
Türkiye gibi IMF programlarıyla yakından tanışmış bir ülke daha var: Arjantin… Bugünlerde de iki yıl önceki IMF programının ağır uzantıları ile cebelleşmektedir. Bu programın ciddi bir eleştirisi de yayımlandı. Hem de doğrudan doğruya IMF tarafından…
Yüksek düzeyli krediler içeren IMF programları tamamlandıktan sonra kurum-içi bir değerlendirme (“evaluation”) raporu hazırlanırmış. 2018 Arjantin programı için de böyle bir rapor 8 Aralık 2021’de yayımlandı: Argentina: Ex-Post Evaluation of Exceptional Access under the 2018 Stand-by Arrangement.
Bugün bu raporu, öncesi ve sonrasıyla gözden geçirmek istiyorum. Türkiye için de öğretici, uyarıcı olabileceği beklentisiyle…
1998-2002: IMF Arjantin ve Türkiye’de…
1998-2002 döneminde Türkiye ve Arjantin’de benzer IMF programları uygulandı: Başlangıçta döviz kuru hedeflemesine dayalı (bir anlamda “deneysel”) anti-enflasyonist programlar… Her ikisi de sert krizlere yol açınca IMF’nin geleneksel “kemer-sıkma” programlarına geçildi.
Programlar Arjantin’de katı biçimde; Türkiye’de kısmen esnekleştirilerek uygulandı. Sonuçlar da farklılaştı: Türkiye’de kişi başına millî gelir bu beş yılda sabit kaldı. Ekonomi 1999 ve 2001’de (%3,4 ve %5,7 oranlarında) küçüldü; ikincisi ağır bir finansal ve toplumsal krize dönüştü. AKP iktidarına yol açtı.
Arjantin’de kriz çok daha ağır seyretti: 1998-2002 arasında ekonomi yüzde 28 oranında küçüldü; yoksulluk oranı yüzde 50’yi aştı. Aralık 2001’de IMF-karşıtı ayaklanma patlak verdi. Başkan, sarayından helikopterle kaçtı ve istifa etti.
Sonrasında Arjantin Türkiye’den farklılaştı. IMF reçeteleri reddedildi. 2003’te Peronist Parti’nin sol kanadından Nestor Kirchner Başkan oldu. Borç ödemeleri durduruldu; alacaklılarla müzakereler başlatıldı. Yüzde 93’ü ile anlaşıldı. Borç stokunun yüzde 70’i kırpıldı.
2003-2007 arasında Başkan Nestor Kirchner ve 2015’e kadar eşi Cristina Kirchner neoliberal yörüngeden uzaklaştı. Sermaye hareketleri denetlendi; Merkez Bankası’nın bağımsızlığına son verildi; rezervleri Hazine’ye intikal etti. 2010 sonuna kadar yüksek (%6,3’lük) bir büyüme temposu cari işlem fazlası koşullarında gerçekleştirildi.
Sonraki dört yılda Arjantin, finans kapitalin saldırısı ile cebelleşti. 2010’daki borç yapılandırmasının dışında kalan alacaklıların senetleri akbaba fonları tarafından devralındı; New York mahkemeleri Arjantin’in dolarlı dış hesaplarını dondurdu. Cristina Kirchner ödemeyi reddetti. 2015 seçimini finans kapitalin ve ABD’nin gözdesi, fanatik neoliberal Maricio Macri kazandı.
Macri 2016’da “akbaba fonlar”ın alacaklarını ödedi. Dış kaynak kanalları açıldı; finansal kriz son buldu. Ama iki yılda yeni bir kriz patlak verecek; IMF devreye girecektir.
IMF Raporu, Arjantin’deki son IMF programını eleştiriyor
IMF’nin Macri yönetimi ile yaptığı Stand-by anlaşmasını, yukarıda açıkladığım iç-denetim raporuna dayanarak değerlendirelim.
Rapor açıklıyor ki 2018-2019’da Arjantin hükümetine ödenen 57 milyar dolarlık kredi, IMF tarihinde bir rekordur; Arjantin’in IMF kotasını 12 misli aşmıştır.
Rapor, Macri yönetiminin ilk iki yılında (2016-2017’de) sermaye hareketlerinin sınırsız açıldığını, bütçe açığının dış borçlanmayla karşılandığını belirtiyor. Dış finansmanı besleyen stand-by programı, malî disiplini gevşek tuttuğu; yapısal reformlarda ısrar etmediği için eleştiriliyor. Geleneksel IMF programlarında titizlikle içerilen, izlenen bu araçlar Arjantin’de niçin gözetilmedi? Rapor’daki açıklama ilginçtir:
“Ekim 2019’da yapılacak olan genel seçimler malî ve yapısal politikalarda hareket alanını kısıtlıyordu. IMF, hükümetin tercihlerine öncelik verdi; sermaye akımlarının denetimi ve borçlarla ilgili bir önlem bu nedenle peşinen dışlandı.”
“Program, IMF için yüksek finansal risk içeriyordu. Krediler programa güvenirlik sağlayamadı. Arjantin piyasalardan yüksek faizlerle, düşük vadelerle, fazlasıyla borçlandı. Sermaye kaçışı döviz kurunu baskı altına tuttu. Piyasalar Ağustos 2019’da tıkandı. Sonuçta programın büyüme ve enflasyon hedefleri gerçekleşemedi.
Bu ifadeler, IMF adına örtülü bir itiraftır. Aslında Rapor’un yazarları da bilmektedir ki, 2018-2019’daki astronomik IMF kredileri, 2020 seçiminde başkan Macri’yi desteklemek için verilmişti. IMF’nin en büyük hissedarı ABD’nin ve Başkan Christine Lagarde’ın bilinçli tercihi ile…
On üç yıl boyunca Arjantin’de neoliberal politikaları ısrarla reddeden, uzunca süre başarılı olan; ABD’nin Latin Amerika’daki hegemonyasına da direnen solcu iktidar geri gelmemeliydi. Rapor’daki iddianın aksine Arjantin hükümeti IMF uzmanlarını yanıltmıyordu; tam aksine IMF Macri hükümetini iktidarda tutmak için çalışıyordu.
Sonunda IMF kredilerinin 45 milyar doları Arjantin burjuvazisi tarafından ülke dışına kaçırıldı. Program yeni bir krizi de tetikledi. Başkanlık seçimini sol Peronist aday Alberto Fernandez kazandı.
IMF Arjantin kredisinin peşine düşüyor.
Kirchner hükümeti, IMF’nin 2001 krizi öncesinde Arjantin’e açtığı kredilerin tümünü 2006’da ödemişti. IMF programının beş yıllık bir bunalıma katkı yaptığını bile bile…
IMF bugünlerde bu örneği izliyor. Macri yönetimine ödenen; ama program sayesinde “buharlaşan” 45 milyar doları solcu iktidardan talep ediyor. Bu kredi toplamı, aynı tarihlerde hesaplanan sermaye kaçışlarına eşittir. Yolsuzlukla Mücadele Dairesi (OA), Macri yönetimini bu nedenle suçlamıştır (Telesur, 13Mart 2021).
IMF kredileri nasıl geri ödenir? Kamu maliyesinde kemer sıkma yoluyla yaratılacak bir bütçe fazlası ile… Bu yöntem bir stand-by programı ile güvenceye alınır; adım adım denetlenir.
Şimdi Arjantin’e bu “acı ilaç” önerilmektedir. İşin tuhafı, bu öneri IMF’nin resmî doktrininde önemli bir revizyonla da eş-zamanlıdır: Korona salgını sonrasında Keynes’gil politikalara dönülmekte; bütçe açıkları saygınlık kazanmaktadır. Ne var ki bu yeni doktrinin, “Güney” coğrafyasının borçlu ülkelerine ve IMF programlarına taşınmayacağı da ortaya çıkmaktadır.
Yeni başkan Fernandez, IMF ile müzakerelere başladı. Salgın koşullarında ağır kemer sıkma reçeteleri reddedildi. IMF’nin yeni başkanı Kristalina Georgieva başlangıçta Arjantinli muhataplarını uyarmıştı: “Tango iki kişiliktir…” (Reuters, 6 Şubat 2021).
IMF borcu reddedilirse, Arjantin’in tüm dış borçları temerrüde sürüklenir; dış finansman kaynakları tıkanır. İki yıl sonra seçim var. İki Arjantinli iktisatçıya göre Macri, stand-by anlaşmasında IMF kredilerinin geri ödeme programını, seçim takvimini dikkate alarak düzenlemiştir. (A. Giblis ve G.Pinaro, NACLA, 10 Aralık 2021).
Başkan Fernandez, IMF üzerinde etkili olmaları beklentisiyle Mayıs’ta Arjantin’den alacaklı Avrupa ülkelerinin başkentlerine ve Vatikan’a gitti; olumlu karşılandığı haberleştirildi.
Fernandez Eylül 2021’de Birleşmiş Genel Kurulu’nda konuştu. IMF’nin Macri yönetimine açtığı kredileri "zehirli ve ölçüsüz” olarak nitelendirdi ve ekledi: “Arjantin’e aktarılan kaynakların önemli bir bölümü sermaye hesabının sorumsuzlukla açılması sayesinde ülkeyi terk etti. Böylesine bir sapkınlığı haklı gösterebilecek herhangi bir teknik, ahlâkî veya siyasal neden söz konusu olamaz.” (Telesur, 21 Eylül 2021).
Kıssadan hisse: IMF tekin değildir. Emperyalizmin siyasal önceliklerini pervasızca üstlenebilmekte; programları, “tiksindirici” olabilen kredileri, iktidarları alaşağı veya ihya etmekte kullanılabilmektedir. Uzak duralım.
soL / 07.01.22