Yüz yüze eğitimin planlandığı şekliyle başlamasına günler kaldı. Okullardaki hazırlıkların eksikliğine vurgu yapan Eğitim-İş ve Eğitim-Sen genel başkanları, öğretmenlerin tamamının aşı olması için çağrı yaptı. Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Kamu ile iç içe olan tüm kamu çalışanlarının doğru bilgilendirme ve ikna ile aşı olmaları yönünde çalışma başlatılması” gerektiğini söylerken, Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, “Sendika olarak tüm eğitim ve bilim emekçilerine aşılanmaları konusunda uyarılarımızı sürdüreceğiz” dedi.
Milli Eğitim Bakanı olarak atanan Mahmut Özer, öğretmenlerin yüzde 80,34’ünün tek doz, yüzde 69,73’ünün iki doz aşı yaptırdığını açıklamıştı.
Sendika genel başkanlarının ANKA’ya yaptığı açıklamada iktidarın salgın sürecinde yeterince şeffaf olmadığını, bunun da tedirginliğe neden olduğunu kaydetti.
Sendikalardan “şeffaflık” eleştirisi
Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Biz bunların daha şeffaf açıklanmasını beklerdik. Üniversite çalışanlarının, öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının ayrıntılı olarak verilmesi çok daha faydalı olurdu ama sürecin başından beri Sağlık Bakanlığı uzmanların da beklediği ayrıntılı bilgilendirmeyi yapmadı” dedi.
Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul ise şunları söyledi:
“Siyasal iktidar bugüne kadar aşı ve aşılanma konusunda güven veren, ikna eden bilgilendirme çalışmaları yapmadı. Yapmadığı için de biz hep gerçek verileri TTB ve SES’ten öğrendik. Bu güvensiz durum şimdi de aşıya güvensizlik, aşı ile küresel güçlerin Türkiye’ye etkisi gibi aşı bağlamında gerçekliği olmayan bir takım psikolojik tepkilere yol açtı.”
Yıldırım: Önce sağlık çalışanlarının tamamı aşı olmalı
Salgının başlangıcından bu yana dünyada uygulanan, bilimsel olarak kanıtlanmış aşıların Türkiye’ye getirilmesini istediklerini anlatan Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, bazı öğretmenlerin tedirginliğini şu sözlerle anlattı:
“Bilim adamlarının ispatladığı, Covid-19 vakalarının bulaşsa dahi hastaneye yatış ve ölüm oranlarında düşüşe sebep olduğunu açıkladığı aşılara hâlâ eğitim çalışanları tarafından aşı olmama yönünde tavır alınması ciddi bir sorun. Ancak bunu çözmenin yolunun özellikle kamu hizmeti verenlerin, başta doktorlar olmak üzere, kamu ile iç içe olan tüm kamu çalışanlarının doğru bilgilendirme ve ikna ile aşı olmaları yönünde çalışma başlatılması olduğunu düşünüyoruz. Bazı üyelerimiz ‘bize aşı olun diyorsunuz ama yakınım, akrabam doktor; o kendi aşı olmamış, aşı ile ilgili sorunlar olduğu konusunda bilgi veriyor. Doktor bu şekilde konuşursa ben kime inanıp da aşı olayım’ diyor. Doktorların, hemşirelerin hâlâ yüzde yüzünün aşı olmaması bizce daha ciddi bir sorundur.”
Kurul: Bilimsel verileri fark etmeyen öğretmen nitelikli eğitim veremez
Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul ise net bir şekilde tüm öğretmenlerin aşı olması gerektiğini savundu:
“Eğitimle, ilişkili teknik, idari ve destek personelin tamamının; kantincinin, servis şoförünün, tüm emekçilerin; eğitimle, çocukla karşı karşıya gelen tüm eğitim bileşenlerinin mutlaka aşı olması lazım. Eğitim Sen olarak kıskanç bir şekilde savunduğumuz ilkelerden biri bilimselliktir. Bilimsel verileri, araştırmaları dikkate almayan, farklı deneyimleri görmeyen, aşı konusunda kat edilen yolu fark etmeyen öğretmen sınıfında nitelikli bir eğitim veremez. Peki bu çocuklar bilimsel bir eğitimden uzakta nasıl yetiştirilecekler? Velilerimiz çocuklarının aşı olmayı, bilimselliği reddeden bir öğretmenle saatler geçirmesini ister mi? Bütün bunlar sorun yaratır. Orada nitelikli eğitim sürecini yaralar. Sendika olarak tüm eğitim ve Bilim emekçilerine aşılanmaları konusunda uyarılarımızı sürdüreceğiz.”
Yıldırım: MEB hazırlıkta sınıfta kaldı
Her iki sendika başkanı da 6 Eylül’de başlaması planlanan yüz yüze eğitimle ilgili hazırlıkların yetersizliğine vurgu yaptı. Pandeminin başından bu yana okulların gerekli önlemler alınarak açılması gerektiği konusunda yaptıkları çağrılara dikkat çeken Yıldırım, “Bir buçuk yıllık bilgi ve kazanım eksikliğinin üzerine yeni bir yıl eklenmesinin bu neslin ve ülkemizin geleceğine vereceği zararın telafisi mümkün değil. Okullar buna hazır mı? Buna bakarsak Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda da sınıfta kaldığını söyleyebiliriz” dedi.
Kurul ise, “Özellikle yoksul mahallelerinde Okullar arasındaki eşitsizlik çok büyük. Kent yoksullarının yaşadığı bölgelerdeki okullar çok kalabalık. Hala 40-50 öğrencili okulların olduğunu öğreniyoruz. Bazı okullarımız MEB’in sözde ‘nitelikli’ olarak ifade ettiği, velilerimizin yoğun talep gösterdiği okullar. O okullarda bile hali hazırda ikili öğretim var ve sınıf mevcutları 35 civarında” sözleriyle kalabalık sınıf mevcutlarına vurgu yaptı.
Eğitim-İş Genel Başkanı Yıldırım da okullarda yardımcı personel eksiği ve sınıf mevcutlarının fazlalığının önemli bir sorun olduğunu belirterek, MEB 2020 Sayıştay Raporu’na atıfla yeni atamalar yapılması gerektiğine işaret etti:
“Yüz binin üzerinde öğretmen ihtiyacı olduğu ilan edildi. bugün bu açık devam ediyor. öğretmen açığı ücretli öğretmenle telafi edilmeye çalışılıyor. yüz binlerce öğretmen atanmayı beklerken hâlâ bu öğretmenler atamamak, eksik kalan bilgileri, kazanımları yenilemesi gereken öğrencilerimize bunun nasıl kazandırılacağı sorusunu yeniden aklımıza getiriyor.”
Kurul: MEB atamalarda geç kaldı
Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul ise bu sene ataması yapılan öğretmenlerin göreve başlamasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın geç kaldığını savundu:
“20 bin öğretmen ayın başında atama işlemleri tamamlanıp sınıfa girebilecek, daha güvenlik soruşturması ve benzeri prosedürler var. Bu neden daha önceden hazır hale getirilmedi? Eğer okulları açma konusunda kararlılık gösteriyorsak birinci öncelik aşılanmak. 12 yaş üstü çocuklar dahil tüm eğitim ve bilim emekçileri, hepimizin aşılanması durumunda okullarda riski azaltabiliriz.”
Ücretsiz maske vurgusu
Sendika başkanları, okullarda salgın önlemlerinin önemli bir boyutunun maske ve dezenfektan temini olduğunun altını çizdi. Kurul, “Yerellerden gelen bilgiler hazırlıkların yeterli olmadığını, okullara ücretsiz maske yollamak, hijyen malzemeleri konularında bile sıkıntıların olduğunu, öğretmenlerin maaşlarıyla bu malzemelere ulaştığı bir süreç yaşıyoruz” derken, Yıldırım okullarda ücretsiz maskenin Anayasal bir hak olduğunu belirtti:
“Okula 3-4 tane öğrenci gönderen aileler var. Her dört çocuğuna günde ikişer, üçer maske alsa bu bile o aile için ciddi bir masraf oluşturacak. Bu nedenle Anayasa’mızda dendiği gibi çocuklarımızın okul öncesinden üniversite sona kadar eğitimde yapabileceği her türlü masrafın devlet tarafından karşılanması gerekir. Bunu da umarız bir an önce çözerler. Ailelerin çocuklarını okula göndermekte zorlanmasının önüne geçilmesi gerekiyor.”