“Normal”leşme!

Gerçek manada sınıf dayanışmasını örgütlemek ve hesap sormak bugün her zamankinden daha mümkün. Bugünün dünyasına dönmek bağlamında “normal”leşmeden, sınırların, sınıfların ve sömürünün olmadığı bir dünyada yaşamak herkesin hakkı!

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Nisan 2020
  • 10:15

“Bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri” *

Koronavirüs salgını ile birlikte toplumun farklı kesimleri sağlık sistemleri üzerinden kapitalizmi sorguluyor. Salgının yarattığı korku ve paniğin üstüne bir de hükümetlerin aymazlıkta sınır tanımayan politikaları, uygulamaları ve söylemleri ekleniyor. Brezilya’da Bolsonaro, ABD’de Trump ve Türkiye’de Tayyip Erdoğan aymaz açıklamaları ile damga vuranlar arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra, din adamları, “bilim insanları”, “gazeteciler” hemen herkes konunun uzmanı olmuş durumda. Medyada ve sosyal medyada konu üzerine bolca ‘uzman görüşü’, ‘yapılması gerekenler listesi’ vb. bulunmakta.

“Normalleşme” tartışmaları

Koronavirüs salgını sırasında en fazla sorulan soru “ne zaman normale döneceğiz” oldu. Normalleşme tartışmaları yaşanılan sürecin olağanüstülüğünü ifade ediyor esasta.

Ancak bir yanıyla da şunu sorgulatıyor: Normalleşmek ne demek, koronavirüs salgını öncesinde normal miydi her şey? Normalleşme diye tabir edilen şey tam anlamı ile olağan kapitalizm koşullarına geri dönmeyi tanımlıyor aslında. Kapitalizmde ise norm piyasa ve onun ihtiyaçlarıdır.

Normal, “norm”a uygun olan demektir. Norm ise “kural olarak benimsenmiş, yerleşik ve yasaya uygun durum” anlamını taşıyor. Bu nedenle yaygın bir uygulama, yanlış olmasına rağmen normal görülebilir. Örneğin günümüz dünyasının değer yargıları ve normları, kendine göre doğrular var eder. Bencillik, ben merkezcilik, değersizlik vb. gibi.

Marks Kapital’de “Eğer para, yaradılışı itibariyle kâğıt üzerinde bir kan lekesi olarak geliyorsa dünyaya, sermaye de tepeden tırnağa, her gözeneğinden kan ve pislik akıtarak gelmektedir” der. Ölüm ve vahşetin kapitalizmin normali olduğunu belirtir. İşçi ve emekçilerin yaşamak için çalışmak zorunda olması, yokluk ve açlık ile sınanmaları, ‘hayvani koşullarda’ yaşamaya ve çalışmaya mahkûm edilmesi kapitalizmin normalidir. Dünyadaki servetin yüzde 82’sinin nüfusun yalnızca yüzde 1’inin elinde bulunması kapitalizmin normalidir. Kadın cinayetleri, intiharlar, çocuk emeğinin sömürüsü de öyle.

“İyilik hareketleri” ve dayanışma

Normalleşme tartışmalarının yanı sıra, her kesim kendi saikleri ile salgın konusunu sorgulamaya girişiyor ve doğallığında kendince bir alternatif oluşturuyor.

Örneğin, dünya çapında “ünlü ve bol kazançlı” birçok sanatçı ve sporcu “iyilik hareketi” başlattı. Bağış kampanyaları ve kazançları koronavirüs için toplanan online spor müsabakaları düzenlendi. Milyonlarca para toplandı. Türkiye’de de benzer kampanyalar yapıldı. AKP iktidarının HDP belediyelerine deprem sonrası uyguladığı ambargo, koronavirüs salgını ile birlikte CHP belediyelerine de uygulandı. Belediyeler de “durumu olanlar olmayanlara yardım etsin” çağrısı yaptı.

Bu tür kampanyaların reklam içermesi ve yapanlara fazlasıyla kazanç getirmesi tartışmaların bir boyutu… Toplanan “yardım”ların nasıl ve kime ulaştırıldığı ise başka bir tartışma konusu.

Ancak asıl tartışma konusu şu ki; bu tür “çözüm” yolları kendi içinde sınırlı, geçici ve sorunun esas kaynağını gizlemeye dönük bir içerik taşıyor. Kişilerin, kurumların vicdanını rahatlatan bu sivil toplumcu algı gerçek, köklü bir çözüme inanmayanların maskesi durumunda. Toplumun büyük bir çoğunluğu için ise yine kendisine uzanan “yardım elini” bekleyen, daha fazlasını istemeyen edilgen bir konum belirleniyor.

***

Koronavirüs bir kez daha göstermiştir ki işçi sınıfı ve emekçiler hayatın döngüsünü sağlamaktadır. Bu döngü, işçi ve emekçiler açısından salgın koşullarında “evde kalamamanın” da arka planını oluşturuyor. Zira fabrikalar çalışıyor, dişliler dönüyor bu da işçi ve emekçiler sayesinde oluyor. Kapitalist üretimin bu döngüsünü kıracak olan şey ise, gerçek bir sınıf dayanışması ile gerçekleştirilecek genel grev olabilir. İşçi ve emekçilerin ihtiyaç duyduğu şey tam da budur, sözde “iyilik hareketleri” değil.

Gerçek manada sınıf dayanışmasını örgütlemek ve hesap sormak bugün her zamankinden daha mümkün. Bugünün dünyasına dönmek bağlamında “normal”leşmeden, sınırların, sınıfların ve sömürünün olmadığı bir dünyada yaşamak herkesin hakkı!

*Murathan Mungan

G. Umut