Muhalefetin dış politikası ne? - Hediye Levent

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 21 Ekim 2021
  • 10:56

TÜSİAD’ın son açıklamasını görmeyen, duymayan kalmamıştır muhtemelen. Laiklik, demokrasi ve sıkça hukuk vurgulu çıkışların bir süredir artmaya başladığı da aşikar. Velhasıl garip bir hava esiyor bir süredir. Bu havayı “AKP’nin çöküşü” olarak yorumlayanlar ekseriyette. Neredeyse 20 yıldır değiştirilmemiş, dönüştürülmemiş tek bir kurumun, içi boşaltılmamış, yolsuzluğun aracı haline getirilmemiş tek bir kuruluşun kalmadığı Türkiye’de değişen havaya rağmen ‘Hükümetin gidici olduğuna dair’ yorumlara karşı temkinliliğini koruyanların sayısı da bir hayli fazla.

Temkinlilik halinin temel sebebi mevcut hükümetin gücünden çok muhalefetin hâlâ birçok konuda ne yapacağına dair derin belirsizliği dağıtamamış olması daha etkili görünüyor.

Ekonomiden güvenliğe, iç politikadan hukuka her alanda neredeyse herkesin sorduğu temel sorular benzer; nasıl bir politika uygulanacak? AKP öncesine mi dönülecek, AKP dönemi politikalar revize mi edilecek yoksa yepyeni politikalarla devlet sistemi sil baştan mı inşa edilecek?

Mesela dış politika…

Türkiye’nin özellikle 2010-2011 yılından beri oldukça yüksek maliyetli faturalar çıkaran politikalarda ısrarı malum. Sadece Arap Ayaklanması dönemindeki hamleler bile Türkiye’nin ‘güçlü bölge ülkesi’ imajını ve ağırlığını çok yıprattı. Yüksek perdeden agresif ve askeri çözümleri çağrıştıran söylemlere gerek duyulmadan etkili olmayı sağlayan saygınlıktan geriye pek bir şey kalmadı. Din ve mezhep vurgulu söylemlerle pekiştirilen hamleler, Türkiye’ye dair ‘bölgenin örnek/model alınması gereken ülkesi’ pozisyonundan artık marjinalleşen hatta radikal sayılan grupların açık ve çoğunlukla tek hamisi olarak algılanmasına varan bir noktaya sabitledi.

Komşularıyla ve bölge ülkelerinin neredeyse tamamıyla epeydir düşman Türkiye’nin birçok ülkede diplomasi kapılarını kapattığı, yerel şartları ve dinamikleri tamamen göz ardı ederek çoğunlukla tek aktör/grup üzerinden ‘oyun kurma’ niyetli girişimleri de epeydir bataklığa dönüşmüş durumda. Mesela Libya’da…

Ya da Mısır örneğinde olduğu neresinden bakılırsa bakılsın diplomasi ile örtüşebilecek tek bir noktası olmayan manevralarla bölgenin bir başka güçlü/etkili ülkesi ile bütün köprüler yakıldı. Şimdi ‘Normalleşme’ adı altında geri dönüş kanallarının açılması için yine diplomasi ile pek örtüşmeyen süreçler devam ediyor.

Türkiye hariciyesinin amiyane tabirle ‘Neyi niye yaptığı’ belirsiz hamleleri ile bataklığa dönüşen Suriye, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Filistin meselesi diye devam eden uzun bir liste var önümüzde.

Bu durum bölge ülkeleri ile sınırlı değil üstelik. ABD ile ayrı krizler listesi duruyor Rusya ile ayrı. Çin ile yakınlaşma hâlâ uzak ihtimal, AB ülkeleri ile ilişkiler ‘gergin’ tanımını çok çok aşan seviyelerde.

Her ülkeye ve dosyaya dair farklı sebepler ve süreçler olsa da dönüp dolaşıp tekrar tekrar sorduğumuz soru aynı; neden bu noktaya gelindi? Amaç neydi elde edilen ne oldu? Bundan sonra ne olacak, bu iş nasıl düzelecek?

Velhasıl AKP döneminin dış politikası oldukça ağır, yüklü, telafisi/geri dönüşü kimi zaman oldukça zor bir bakiye ile gelecek yılların en çetrefilli/baş ağrıtan gündemlerden olacak.

Peki, “AKP çöküyor, bunlar gidici” söylemlerini daha sık dile getiren muhalefetin dış politikada yol haritası belli mi? Hayır.

Mesela muhalefet Suriye konusunda ne yapmayı düşünüyor? Türkiye’nin uzunca süredir askeri eğitim verdiği, maaşını ödediği, mobil milis olarak ülke ülke gezdirdiği eski adıyla ÖSO yeni adıyla Milli Ordu konusunda ne yapacak? Muhalefetin Suriye’nin kuzeyinde epeydir müfredatından piyasada Türk lirası kullanılmasına kadar Türkiye’nin ilçeler görünümleri arz eden yerlere dair fikri ne? Yine Suriye’nin kuzeyindeki öz yönetim veya Kürt silahlı/siyasi yapılara karşı nasıl bir politika yürütmeye niyetli?

Libya’dan asker çekecek mi? Mısır ile ilişkileri normalleştirmek için ‘neo Osmanlıcı’, ‘bölgenin abisi’ söylemlerini tamamen reddedecek mi? Rusya ile ilişkilerini nasıl bir çerçeveye oturtacak? Mesela, S-400’leri geri mi gönderecek? Bir süredir ABD ve batı bloku ile iyice yıpranan ilişkileri, Türkiye’ye karşı bir koza dönüşmeye başlayan NATO üyeliği meselesini hangi esaslara göre yeniden düzenleyecek?

Bunca yılın dış politik savruluşlarının maliyeti Türkiye’ye karşı kozlar olarak tekrar tekrar diplomasi müzakerelerinin gündemine gelecek. İktidara oynayan muhalefet hangi konularda hangi kazanımlara karşı nasıl tavizler için sıkıştırılacağını hesaplıyor mu acaba? Yunanistan ile ilişkilerden Filistin meselesine, İsrail’in bölge ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmesinden İran-körfez mücadelesine kadar onlarca dosyada Türkiye’nin pozisyonu ne olacak?

Müslüman Kardeşler başta olmak üzere dünün mücadele yoldaşları hatta silah arkadaşları olan gruplarla/ taraflarla Türkiye’nin ilişkileri nasıl seyredecek?

Liste uzun, soru çok…

Kısacası muhalefetin dış politikayı şekillendireceği esaslar neler olacak? Ve daha da önemlisi yıllardır saldırgan söylemlerle bölgedeki her krizde taraf olan, taraf olmak için kriz çıkartmaktan çekinmeyen Türkiye ‘Aniden bütün cephelerden çekilen yenik ülke’ imajına düşmeden dış politikada nasıl kulvar değiştirecek?

Evrensel / 21.10.21