Çete-mafya düzeni ayyuka çıkmış bulunan AKP-MHP iktidarının kendi bekası için devlet terörüne daha çok başvurmaktan başka yolu bulunmuyor. Sosyal medyada rejimi eleştiren paylaşımlar bile gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayılıyor. En ufak bir hak arama eylemine bile kolluk kuvvetleri saldırıyor, gözaltı terörü estiriliyor.
Dinci-faşist iktidarın, kendi yasalarını ayaklar altına alarak tutukladığı insan sayısı her geçen gün artıyor. Bugün görülen siyasi davaların çoğunda, mahkemelerin rejimin faşizan yasalarına uymaları talep ediliyor.
Bu siyasal atmosferde çöküşün eşiğine gelen ekonomi, artan işsizlik, derinleşen yoksulluk ve ardı arkası kesilmeyen zamlara karşı yazık ki kitlesel mücadele henüz gelişemedi. Bu ise yozlaşmayı derinleştiriyor ve hırsızlık, cinayet, gasp gibi suçları alabildiğine arttırıyor. Kapitalist sistemin kaçınılmaz sonuçları bunlar. AKP-MHP iktidarının çeteci, mafyacı karakteri ise kapitalizmin yarattığı bu sorunların hem yayılmasını hem daha da derinleşmesine yol açıyor.
Sınıf mücadelesinin gelişmediği yerde gerici rejimler krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetir; tıpkı yıllardan beri Türkiye’de olduğu gibi. Kapitalist sistem ve mafyatik rejim tarafından tetiklenen krizlerin faturasını ödemeye mahkum edilmek işçi ve emekçilerde öfke yaratıyor. Bu öfke ya kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleye akamadığı yerde, örgütlü mücadeleden uzak duranları da şu veya bu şekilde yozlaştırıyor. Her iki durumda da baskı ve terörü tırmandıran kapitalist devlet tutuklamalara hız verdikçe bunun dolaysız sonuçlarından biri de yeni zindanlar inşa etmek oluyor. AKP-MHP koalisyonu ise, başka ülkelerden kat kat daha çok hapishane inşa ederek hem kapitalist sistemi korumaya hem mafyatik rejiminin ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Adalet Bakanlığı’nın hapishane bilançosu
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 1 Ekim 2021 tarihi itibariyle Türkiye’de hapishane sayısı şöyle:
*259 kapalı hapishane
*83 müstakil açık hapishane
*4 çocuk eğitimevi (Okul çağındaki mahpus çocukların “eğitim” gördüğü hapishane.)
*10 kadın kapalı hapishanesi
*6 kadın açık hapishanesi
*7 çocuk kapalı hapishanesi
*Toplam 369 hapishane.
Adalet Bakanlığı 2021 bütçe cetvelinde 39 yeni hapishane inşa edeceğini açıklamıştı. Ama 68 zindan inşa ettirdi. Bakanlık 2022 yılı bütçesinde ise 18 hapishane yapmayı planlanıyor. Ama 2022 sonuna doğru yapılan hapishane sayısı 40-50’yi aşarsa şaşırmamak gerekiyor.
Adalet Bakanlığı’nın 2022 bütçesi 33 milyar 323 milyon 466 bin TL olarak teklif edildi. Bu bütçenin büyük bir payı yine hapishane yapımına ayrılacak. Hapishane yapımı başlı başına bir sorunken, hapishane inşaatlarının ihalesi usulsüzlükle yine yandaş müteahhitlere verilecek; yine “yasal” hırsızlık yapılacak. Eğer ömrü yeterse mafyatik rejim halka zindan, yandaş sermaye gruplarına kârlı ihaleler sunmaya devam edecek.
Denetimli serbestlikle yarı açık hapishaneye dönüşen ülke
Bu kadar çok zindan inşa etmelerine rağmen, tutuklananların sayısındaki büyük artıştan dolayı kapasite yine yetmiyor. Tam da bu durumda denetimli serbestlik ve adli kontrol şartıyla “serbest” bırakma devreye giriyor.
2021’de 500 bin kişinin denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulduğu belirtiliyor. Denetimli serbestlik (1 yıllık hapis cezası kaldığında karakola imza atmak şartıyla serbest bırakılma) siyasi tutsaklara istisnai olarak uygulanıyor. Denetimli serbestlik ağırlıklı olarak adli mahpuslara uygulanıyor. Siyasiler, tutuklanmıyor, adli kontrol şartıyla “serbest” bırakılıyor. Ev hapsi de adli kontrolün bir biçimi. Ya da yargılama sonunda ceza verip cezanın açıklanmasını geriye bırakarak kişiyi kendi hapishanesine kilitlemek gibi ince bir saldırı yapılıyor. Ülke yarı açık hapishaneye dönüştürüldüğü gibi, dozajı bir nebze azaltılan devlet terörü süreklileştiriliyor.
Kapitalizm bir hapishaneler sistemidir aynı zamanda
AKP-MHP rejimi yeni zindanlar inşa etmekte dünya birincisi. Aleni çete-mafya iktidarında her türlü kirli iş gibi hapishane sayıları da dramatik bir şekilde arttırılıyor. Dinci-faşist rejim hiç ihtiyaç olmasa dahi yandaş müteahhitlerini zengin etmek için yine hapishane ihalesi verir. Ancak inşa edilen yığınla hapishaneye rağmen kapasite halen yetersizdir. Zira kurdukları yağma ve talan düzeninin yarattığı sorunlardan dolayı adli suçlarda görülen dramatik artış, artan devlet terörü ve tutuklamalar zindanların dolup taşmasına neden oluyor.
Öte yandan hapishaneleri sadece sermaye devletinin dümen koltuğunda oturan AKP-MHP’ye bağlamamak gerek. Hapishaneler sermayenin kendi sömürü iktidarını korumak için vazgeçilmezdir. Mafyatik saray rejimi ise, bu sorunu daha da derinleştiriyor.
AKP-MHP sermaye devletinin dümen koltuğundan gittiğinde hapishane sayısının artışı belki azalabilir. Ama kapitalist sistem var oldukça hapishaneler sermaye sınıfının bir ihtiyacı olarak var olmaya devam edecek. Dolayısıyla kapitalizmin kokuşmuş karanlığından kurtulana kadar insan soyunun karanlık zindanlardan kurtulması da mümkün olmayacaktır.
H. Ortakçı