Komutan Che kavgamızda yaşıyor!

Che, ezilen halkların ve proletaryanın kalbinde yer etmiş büyük bir devrimcidir. Anısı ve mücadelesi kavgamızda yaşamaya devam ediyor, edecek.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 09 Ekim 2019
  • 10:10

Bayrağı altında
doğmadığımız bir ülkenin
toprakları üstünde
dökülen her damla kan,
orada hayatta kalan
kişinin daha ilerde kendi
ülkesinin kurtuluş
mücadelesine uygulamak
için edineceği bir deney
olacaktır. Ve kurtulan her
halk, bir başka halkın
kurtuluşu için verilecek
savaşta kazanılmış bir aşamadır.”

CHE GUEVARA

Ernesto Che Guevara, Arjantinli bir ailenin çocuğu olması dolayısıyla genç yaşta, yaşadığı kıtanın emperyalizmden kaynaklanan sorunlarını kavramıştı. Ezilen ve sömürülen halkların sesi olabilmek için siyasal mücadeleye atılmasındaki dönüm noktası da emperyalizmin bu kıtada çevirdiği kirli dümenlerdir. Onu enternasyonal yapan da tam olarak budur. Arjantin’de doğan Che, Meksika’da Fidel Castro ve arkadaşlarıyla tanıştı, onların davasına ortak olup Küba Devrimi’ne adını yazdırdı.

Küba Devrimi’ne katkısından ve üstün askeri eylemlere önderlik eden bir komutan olmasından dolayı Merkez Bankası Başkanlığı’na ve Sanayi Bakanlığı’na getirildi. Küba’da sosyalizmin inşa çabasına ortak oldu. Rusya’da Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında uygulanan “Komünist Cumartesiler”i örnek alarak “Gönüllü Çalışma”yı Küba Devrimi’nin ilk yıllarında uygulamaya çalışan Che’dir.

Bu görevdeyken bile yerini sağlamlaştırıp koltuğunda oturmayı düşünmedi hiç. Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yükselen devrimci hareketleri dikkatle izledi. Küba Devrimi’nin başarısını diğer ülkelerde yapılacak devrimlerle güçlendirmek istiyordu. Küba Devrimi’nin tam anlamıyla başarıya ulaşabilmesinin yolunun buradan geçtiğinin bilincindeydi. Küba vatandaşlığına kabul edilen Che, Küba Devrimi’nin diğer ülkelerde de yankı bulduğunu bilmekteydi ve bu duruma bizzat müdahale etme isteği ile enternasyonalist ruhu onu harekete zorluyordu.

Küba’da olgunlaşan devrimden sonra içindeki devrim ateşiyle yanıp tutuşmaktaydı. Böylece Küba’daki görevlerini ve dostlarını geride bırakıp uzun bir yolculuğa doğru adım attı. Küba’dan ayrıldıktan sonra Afrika kıtasında yükselen bağımsızlık savaşlarına katılan Che, sonra o çok sevdiği Latin Amerika dağlarına doğru yola çıktı. Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro’dan bile gizli olarak kurduğu ilk gerilla birliğini Bolivya’ya gönderdi. Artık eksik olan kendisiydi ve bunun için tüm görevlerinden istifa ederek Bolivya’ya gitti.

Küçük sayılabilecek bir grupla Bolivya dağlarında gerilla mücadelesi yürüten Che’nin karşısında ise Amerikan emperyalizmine boyun eğmiş Bolivya hükümeti ve onun silahlı güçleri vardı. Kendisini ve yoldaşlarını katletmek için arayan kolluk kuvvetleriyle son mermisine kadar çatışan Che, yaralı olarak tutsak edildi. Tutsakken her türlü soruyu karşılıksız bıraktı ve katillerinin elinde sonuna kadar direndi. Bunun üzerine elleri titreyen bir asker tarafından 9 Ekim 1967’de makineli tüfekle kurşuna dizildi. Dünya halklarından alacağı tepkilerden dolayı Bolivya hükümeti infazı hemen oracıkta gerçekleştirdi.

Milliyetçiliğin, ırkçılığın, şovenizmin karşısında Che, enternasyonalizm bayrağını dalgalandırırken Marksist teorinin ışığında hareket etti. Marksist-Leninist dünya görüşünü hayatında pratikleştirdi. Proletarya enternasyonalizmini hem görev hem de devrimci bir zorunluluk olarak algıladı.

Bugün dünyanın her köşesinde onu tanıyan, hayatını ve mücadelesini bilen insanlara rastlamak mümkün. Sadece 20. yüzyılın devrimci bir siması değil, bu yüzyıla adını silahıyla yazmış bir komutandır o.

Che, ezilen halkların ve proletaryanın kalbinde yer etmiş büyük bir devrimcidir. Anısı ve mücadelesi kavgamızda yaşamaya devam ediyor, edecek.