Sermaye sınıfının uşağı gerici-faşist İktidar, ideolojisini yansıtan konuları gündemde tutarak toplumu şoven zehriyle sersemletmeye çalışıyor. Gündemi meşgul eden bu çağdışı gerici tartışmalardan biri de idam cezasının geri getirilmesi üzerine yapılandır. Mitinglerde idam ipi fırlatanlar veya “sallandıracaksın üç beş kişiyi bak ne olur” diyen zihniyet ihtiyaç duyduğu anda idamı gündeme taşıyor. Bu iğrenç tartışmalarla iktidar hem şoven-gericiliğin etkisindeki kitleyi zehriyle besleyerek etrafında tutmaya hem de toplumu gerçek gündemlerinden alıkoymaya çalışıyor.
MHP’nin faşist şefi Devlet Bahçeli, artan kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını ve tecavüzlerini gerekçe göstererek idam cezasını tekrar gündeme taşıdı. “İdam cezasının hukuk mevzuatımıza tekrar alınması, iğrenç ve ilkel suçların işlenmesini caydıracaktır” iddiasını ortaya atarak ilkel bir cezai yaptırım olan idamı “çözüm” diye sundu.
Dış politikada yaşadıkları hezimeti hala toplum karşısında kuyruğunu dik tutarak “boyun eğmeyen, güçlü Türkiye” görüntüsü çizerek dengelemeye çalışan rejimin ortağı D. Bahçeli, “şiddetin ve dehşet selinin önünün bu şekilde alınacağını” savunarak, güya kadın cinayetlere, tecavüzlere ve istismarcılığa karşı imiş görüntüsü vermeye çalışıyor.
Öyle ise kadına yönelik şiddetin engellemesi hususlarını içeren ve imzalanmasına rağmen bir türlü uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için neden çırpınıyorlar? Yıllardır şiddet gördüğü kişiyi “meşru müdafaa” yaparak öldüren kadına ömür boyu hapis cezası verilirken, kadına yönelik cinayet, taciz veya tecavüz işlendiğinde, suçlu neden “iyi hal uygulaması” veya “hafifletici sebepler” gibi uyduruk gerekçelerle serbest bırakılıyor? Musa Orhan gibi tescili tecavüzcüler toplum içinde neden tehlike saçmaya devam ediyor? İlerici-devrimci aydınları, gazetecileri hapiste çürütenler Alâeddin Çakıcı gibi katillerin cezaevinden çıkarılması için “yeni infaz uygulaması” hazırlayıp katillerin ve tecavüzcülerin sokağa salınmasına neden ön ayak oldular?
Faşist partinin başı D. Bahçeli’nin açıklamasının ardından AKP şefleri de tartışmaya katıldı. Yaratmak istedikleri bu yapay gündemle kontrolden çıkan pandeminin, işsizliğin, yoksulluğun, sefaletin, yükselen enflasyonun, yani emekçilerin yaşamını çekilmez hale getiren sorunların tartışılmasını engellemeye ve yaşanan bu sorunlardan dolayı kendilerine yönelen tepkilerden bir an da olsa kurtulmaya çalışıyorlar.
Faşist partinin başı Devlet Bahçeli, rejim her sıkıştığında toplumu meşgul edecek bir hamleyle ortaya atılıyor. AKP şeflerinin önceden hiç haberleri yokmuş gibi davranmaları ve hemen akabinde T. Erdoğan’la müritlerinin destek açıklamaları yapmaları, topluma “enayi” muamelesi yaptıklarını gösteriyor. İşçi ve emekçiler işsizlik ve sefaletle boğuşurken, gerici politikalar yüzünden toplum çürümeye doğru itilirken, dinci-faşist rejim bu yapay gündemlerle ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Salgında artış yaşandığı şu günlerde işçi ve emekçiler açlık ve ölüm ikilemi arasında bırakılırken, saray rejimi idam tartışmalarıyla ‘gazel okuyor’. Kendinden öncekilerin gizli saklı yaptığı şeyleri açıktan yapan bu iktidar, her yeri yağmaya-ranta açtı, kamusal alanları yok etti, sömürü koşullarını ağırlaştırdı, dış politikada yalnızlaştı… Bu vahim tablonun üstünü örtmek için uydurulan yapay gündemleri toplumun çoğunluğu artık yutmuyor ve gelip geçici oluyor.
Bu vesileyle belirtmek gerekiyor ki, kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin, çocuk istismarının artmasından dolaysız bir şekilde AKP-MHP rejimi sorumludur. Bu sorunların kaynağı kapitalist sistem olmakla birlikte, son yıllarda bu iğrenç suçların kat kat arması, tam da bu rejimin uyguladığı politikaların ürünüdür. Yani D. Bahçeli ve onunla birlikte idam cezası tartışmalarını açanlar, bu suçlardan dolayı ilk hesap sorulması gereken kişilerdir.
Hal böyleyken pervasızlıkta sınır tanımayan rejim, pandemi süreci boyunca sermayedarların çıkarını kollayarak büyümelerine katkıda bulundu. İşçi ve emekçileri ise çaresizlik içinde ‘kaderlerine’ terk etti. Katilleri-tecavüzcüleri korudu. Toplumu yıkıma sürüklemekte bir an olsun tereddüt etmeyen sermayenin uşağı bu iktidar ancak toplumu kendi politikalarına yedeklediği sürece ayakta kalabilir. İşçiler, emekçiler ve ezilen halklar kendi gerçek gündemleriyle meşgul olduğunda, bu sorunların çözüm için örgülü mücadeleyi geliştirdiğinde insanlığa karşı işlenen suçların kaynağı olan sermayeden ve iktidardaki temsilcilerinden hesap soracaktır.