Diyarbakır’da gözaltında kaybedilen Bahri Kağanaslan’ın akıbeti soruldu. Batman’da 9 yaşındaki Veysel Atılgan şahsında Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenler anıldı. Ankara’da hasta mahpus Ayşe Özdoğan’ın serbest bırakılması istendi.
Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi üyeleri ve kayıp yakınları 661. hafta eylemini ulaşan Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yaptı.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre bu haftaki eylemde 29 Ekim 1993 yılında Diyarbakır merkeze bağlı Baroğlu Köyü'ndeki evinden gözaltına alındıktan sonra bir daha izine rastlanmayan Bahri Kağanaslan'ın akıbeti soruldu.
İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu üyesi Neriman Dinçkan Yılmaz tarafından yapılan açıklama sırasında provokasyon girişimi yaşandı. Parkın çevresinde yoğun polis ablukasına rağmen çocuklarının alıkonulduğu iddiasıyla HDP önünde oturanlardan 3 kişi, açıklamalarına başlar başlamaz kayıp yakınlarına hakaret etmeye başladı. Polislerin hiçbir müdahalede bulunmadığı bu kişiler açıklama boyunca sloganlar atıp, hakaretlerde bulunarak aileleri tahrik etmeye çalıştı.
Kayıp yakınlarından biri, o anlarda provokatör gruba Kürtçe "Îro dwvrane we ye (Bugün sizin döneminiz)" sözleriyle karşılık verdi. Provokasyona rağmen açıklamasına devam eden Dinçkan, Bahri Kağanaslan’ın kaybedilmeden önce köylerine askerler tarafından birkaç kez düzenlenen baskınlarda diğer köylülerle birlikte korucu olmaları için tehdit edildiği belirtildi. Bu tehditlerin bizzat Yüzbaşı Mithat Gül tarafından yapıldığını paylaşan Dinçkan, baskı ve tehditlere rağmen koruculuğu kabul etmeyen Kağanaslan'ın 29 Ekim'de alıkonulmasından bir gece önce evinin kapısının çalındığını fakat ailenin kapısını açmadığını belirtti. Sonraki gece saat 01.30-02.00 civarında köye iki taksi ile gelen kot pantolonlu, deri mont giyimli, ellerinde uzun namlulu silah bulunan iki kadın ve bir erkeğin Kağanaslan ailesinin evinin kapısını çalıp, kendilerini örgüt militanı olarak tanıttıklarını ve yiyecek bir şey isteyip içeri girdiğini kaydeden Dinçkan, sonrasında yaşananları şöyle anlattı:
"Daha sonra Bahri Kağanaslan'a 'Bizi dışarıdaki köpeklerden korumak için bizimle köyün dışına kadar gel' diyerek köyün dışına çıkarıp taksiye bindirilip götürülür. Aile o tarihten sonra Bahri Kağanaslan'dan bir daha haber alınamaz."
Dinçkan, sonraki süreçte ailenin çeşitli zamanlarda OHAL Valiliğine, DGM savcılığına, Merkez Komutanlığına, Alay Komutanlığına ve Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulunduğunu fakat hiçbir sonuç elde edemediklerini söyledi.
Merkez Jandarma Komutanlığından 'Cemal' adlı bir itirafçının kaybedilen Bahri Kağanaslan için 'suçu çok ağır affedilmesi mümkün değil' dediğini aktaran Dinçkan şunları ifade etti:
"Ailesi olaydan 20 gün sonra Kuşlukbağı köyü korucularından Nafiz Çelik adlı kişinin Bahrı Kağanaslan'ı Jandarmada gördüğünü, para karşılığında yardımcı olabileceğini, Yüzbaşı Mithat Gül'ün de dahil olduğu 4 kişilik bir ekip olduklarını söyler. Daha sonra Yüzbaşı Mithat Gül, Bahri Kağanaslan'ın kardeşi Naif Kağanaslan'a 'sen korucu olmadıkça ve köyü koruculaştırmadıkça Bahri'yi göremeyeceksin' diye tehditlerde bulunur. Ailesinin tüm girişimlerine rağmen Bahri Kağanaslan bir daha bulunamaz"
Yapılan açıklamanın ardından gerçekleştirilen eylem bir dakikalık oturma eylemi ile sona erdi.
Batman
Eylemin 498. haftasında İHD Batman Şube binasında düzenlenen basın toplantısında 2015 yılında Ankara Tren Garı Katliamında 9 yaşındaki Veysel Atılgan şahsında katledilenler anıldı ve adalet istendi. İHD Batman Şube Yönetiminden Yunus Bağış tarafından yapılan açıklamada, Veysel Atılgan'ın 10 Ekim günü sabah erkenden uyandığını kahvaltısını yaptıktan sonra babasının elinden tutarak barış için yola çıktığını dile getirdi.
Bağış, "Giderken ablalarına gülümsedi, barış işareti yaptı ve poz verdi. Zelal ve Fatoş'un, biricik kardeşleri Veysel'i son görüşleriydi bu. Hain bomba onu babasının elinde yakaladı. 10 gün önce doğum gününde gelen sarı-lacivert saatini ve yeni kırmızı montunu hiç giyemeden kanat açtı sonsuzluğa küçük Veysel. Ankara Garı'nın önüne 'barış güvercini' olarak gitti ama katliamın en küçük kurbanı olarak, yüreklere kazındı adı" ifadelerini kullandı.
Hak savunucuları olarak barışın hâkim olacağı, çocukların ölmediği günlerin bir gün geleceğine dair olan inançlarını koruduğunu kaydeden Bağış, sözlerini "10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı’na giderek barış talep eden başta 9 yaşındaki Veysel Atılgan olmak üzere katledilen 103 barış sevdalısını saygıyla anıyoruz. Bu insanlık suçunu asla unutmayacağız, unutturmayacağız" ifadelerini kullanarak bitirdi.
Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi eylemlerinin 370. haftasında İHD Ankara Şubesinde basın toplantısı düzenledi. İnisiyatif adına açıklama yapan İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, Antalya Döşemealtı L Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ağır hasta mahpus Ayşe Özdoğan’ın durumunu aktardı.
Özdoğan’nın 4. evre Maksiller Sinüs kanser hastası olduğunu belirten Çevirmen şunu ifade etti:
“11 Kasım 2019'da biyopsi mahiyetindeki ameliyatla yanağından tümör alınmış ve gömülü iki dişi çıkarılmıştır. 12 Kasım 2019’da ameliyattan bir gün sonra görülen mahkemesinde, hastanede yatıyor olmasına rağmen kaçak muamelesi yapılmış ve bir sonraki mahkemeye zorla getirilmesine karar verilmiştir”
Özdoğan için Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden “cezaevinde kalamaz” raporunun verildiğini hatırlatan Çevirmen şunları vurguladı:
“Savcılık yeterli görmeyip İstanbul Adli Tıp Kurumundan da rapor istemiştir. Uzun yolculuğu bünyesi kaldıramayacağı için hastaneden yola çıkamaz raporu alınmış ve tetkikler İstanbul’a gönderilmiştir. İstanbul Adlı Tıp Kurumu ‘tetkiklerin yetersiz olduğunu, onkoloji ana bilim dalından metastaz var mı, devam eden tedavi var mı, ameliyat planlanıyor mu?’ şeklinde Antalya Tıp'tan beyan istemiştir. 22 Eylül’de Akdeniz Tıp Kurumu’nda hiçbir yeni tetkik yapılmadan, muayene bile edilmeden ‘şüphelenilen bir nokta var fakat metastaz diyemeyiz, planlanmış bir ameliyatın yok, takip edilen tedavin, yok rutin kontrole gelmen yeterli şeklinde’ fikir beyan edeceğini belirtmiş ve Antalya 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi infazın gerçekleşmesine karar vermiştir. Özdoğan, 2 Ekim’de kendi ikametinde kötü muamele ile tutuklanarak cezaevine götürülmüştür”
Özdoğan’ın 8 Ekim’de Denizli’deki hastanelerin hastalığa müdahale edemediği gerekçesiyle Antalya Döşemealtı L Tipi Hapishanesi’ne sevk edildiğini hatırlatan Çevirmen şunları vurguladı:
“Oysa Ayşe Özdoğan’ın 4. evre olan ve her gün ilerleyen, ağırlaşmış olan kanser hastalığı nedeniyle hapishanede tutulması kabul edilemez. Hapishanede tek başına kalabilmesi, kendi bakımını yapabilmesi mümkün değildir. Acil olarak infazının ertelenmesi için gerekli işlemler bir an önce yapılmalı ve yaşam hakkının korunması için tahliye edilmelidir”