Gözaltında kayıp ve hasta tutsak eylemi

Diyarbakır ve Batman'da gözaltında kayıplar için adalet istenirken, Ankara'da hasta tutsaklar Kılıç ve Bilici'nin serbest bırakılması istenildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 11 Eylül 2021
  • 19:30

Diyarbakır ve Batman’da gözaltında kayıplar için adalet istendi. Ankara’da yapılan eylem ile hasta tutsaklar Kılıç ve Bilici’nin serbest bırakılması istenildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 657. Hafta eylemini Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eylemde konuşan İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun şunları ifade etti:

"Bir kez daha bu gerçeği hatırlatmak ve unutturmamak için bir aradayız. Kayıplar bulunmadı ve failler yargılanmadı. Bu hakikat ve adalet mücadelesinde annelerimiz ve yakınlarımızla birlikte mücadele vermeye devam ediyoruz. Ne yazık ki kayıp yakınlarının yas süreci devam ediyor. Adalet talepleri karşılanmadığı gibi bu süreç bir işkence haline dönmüş vaziyette. Anneler kayıplarının akıbetini öğrenmeden yaşamlarını yitiriyor. Bu nedenle bu politikadan derhal vazgeçilmesini, adalet ve hakikat arayışındaki annelerin taleplerinin ele alınmasını ve gereğinin yerine getirilmesini talep ediyoruz"

 Devletin geçmişiyle yüzleşmesini isteyen Zeytun, hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması gerektiğini vurguladı. Zeytun, şöyle dedi:

"Türkiye, Birleşmiş Milletler'in (BM) Kayıplar Sözleşmesi'ne imza atmalı ve gereğini yerine getirmeli. Geçmişle yüzleşme, hakikatleri araştırma mekanizmaları kurulmalıdır."

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre Zeytun'un konuşmasının ardından Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Cumar (Uzunova) köyünde 1 Haziran 1994'te kaybedilen Vasıf Öztürk adalet isteyen metni İHD Kayıp Komisyonu üyesi avukat Derya Yıldırım okudu. 1994'te saldırıya geçen askerlerin köye baskın düzenlediğini ve 3 evi ateşe verdiğini aktaran Yıldırım şunları vurguladı:

"Köye bağlı Salkım mezrasında bulunan Vasıf Öztürk, Cembeli Tuncer ve Efendi Şen isimli köylüler, askerler tarafından gözaltına alınır. Aynı gün komşu birkaç köye daha baskınlar yapılır. Gözaltına alındıktan sonra köyün okulunda bir gece bekletilenlerden Vasıf Öztürk'ün teyzesinin oğlu Cembeli Tuncer ve Efendi Şen, sabah serbest bırakılır. Vasıf Öztürk ise elleri ve gözleri bağlanarak askeri helikoptere bindirilir ve Kulp'a götürüleceği söylenir. Ancak bazı görgü tanıkları Vasıf Öztürk'ün Lice Jandarma Karakolu’nda olduğunu ve kendisine işkence edildiğini belirtir. Lice Jandarma Komutanlığı’nda 25 gün gözaltında tutulur. 7 çocuk babası olan Vasıf Öztürk'ten bir daha haber alınamaz."

Ailenin Öztürk'ün akıbetine dair yaptıkları başvurulardan sonuç alamadığını belirten Yıldırım, Diyarbakır Valiliği OHAL Bürosu'nun 14 Ekim 1994'te aileye, "Oğlunuz Vasıf Öztürk'ün herhangi bir nedenle gözaltına alınmadığı, aranan şahıslardan olmadığı anlaşılmıştır" yanıtı verdiğini söyledi. Yıldırım, Öztürk'ün eşi Layiha Öztürk'ün ifadelerini ise şu şekilde paylaştı:

"Üç evi yaktılar ve ardından gözaltılar başladı. Eşim dışındakileri bıraktılar ama onu helikopterle Kulp’a götürdüler. Ben o zaman 3 aylık hamileydim. Eşimin gözaltı haberinden sonra Kulp’ta bulunan karakola gittik. Orada bizi kovup, 'Biz böyle bir adamı tanımıyoruz' dediler. Eşimin fotoğrafını çıkartıp kaynanamla birlikte herkese gösteriyorduk. Lice’de onu görenler ona işkence edildiğini söyledi. Lice’deki karakoldan da bizi kovdular. Bir daha bir yere de soramadık, haberi de gelmedi. Yıllar geçti son sözleri, son bakışları hala aklımda, gözümün önünde. Aradan kaç yıl geçse de gözümüz kapıda 'belki gelir' dedik. Ama 27 yıl geçti, ondan ne haber alabildik, ne de bir mezarı oldu. Küçükken çocuklarım mezarlığa gittiklerinde 'neden bizim babamızın da bir mezarı yok' diyorlardı. Ama şimdi hepsi büyüdü, hepsi gerçeği biliyor."

Batman

İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları da, 494. hafta eylemini dernek binasında yaptı. Kayıp yakınlarının katıldığı ve kayıplara ait fotoğrafların taşındığı eylemde konuşan İHD yöneticisi Ahmet Şiray, 10 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde katledilen ve failleri bulunmayan Hatice Atalay için adalet istedi. Annelerin "kayıpların ardından yaktıkları ağıtların ve kör karanlığa savurdukları çığlıklarının" üzerinden 494 hafta geçtiğini kaydeden Şiray, “Değişen bir şey var mı? Ne yazık ki devlet ve yönetim zihniyeti değişmediğinden değişen hiçbir şey yok" dedi.

Şiray, daha sonra Hacı Atalay'ın yaşananlara dair beyanlarını şöyle paylaştı:

"Gece 10.00 ile 11.00 saatleri arasında annem, babam ve komşumuz Hatice Akkoç, evimize yaklaşık 1 kilometre mesafede bulunan ve Dicle Emniyet Müdürlüğünün karşısındaki sebze bahçemizi sulamaya gitmişlerdi. Sulama sırası kimdeyse Emniyet Müdürlüğü’ne bilgi veriliyordu. Bu nedenle sulama sırasının bizde olduğu bilgisi daha önceden verilmişti. Annemler bahçeyi sulamaya başladıktan bir süre sonra, Emniyet Müdürlüğü’nün arkasında bulunan Ziyaret tepesinden sürekli olarak konumlanan özel harekat timleri tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açılmıştı. İlk taramadan sonra, bir el silah sıkılmış. Sonra tekrar seri bir şekilde ateş edildiği sırada babam, Emniyete doğru koşarak silah sıkmamalarını söylüyordu.  Ancak orada bir polis, babama hakaret edip ‘seni de öldüreceğiz’ diyordu. Babam, annemin yaralandığını ve hastaneye yetiştirmek istediğini söylüyordu. Ancak sabah saat 06.00’ya kadar oyaladılar. Daha sonra olay yerine Cumhuriyet Savcısı ve doktor getirildi. Ancak annem ölmüştü. Annemin cenazesi, hastane de işlemleri bittikten sonra bize teslim edildi."

Polislerin olay yerinde mermi bulamadıklarını ve olayla ilgilerinin olmadığını söylediklerini aktaran Atalay şunları vurguladı:

"Oysa babam karakoldayken sokağa çıkma yasağı vardı. Kendisine ‘Sizde dışarı çıkmasaydınız’ demişlerdi. İnsanlığa karşı işlenmiş olan suçların karşısında susmak, hukukun gereğini yapmamak suçtur. İşlenen bu suçlara yönelik gereğinin yerine getirilmesi için savcıları göreve çağırıyor, yasal düzenlemeler yapılmasını ısrarla talep ediyoruz"

Ankara

Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi eylemlerinin 366. haftasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında açıklamayı yapan İHD Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Avukat Ömer Faruk Yazmacı, Afyon 1 No’lu T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ağır hasta tutsak Menduh Kılıç ve Şevket Bilici’nin sağlık durumunu aktardı.

Kılıç’ın 30 yıldır hapiste tutulduğunu ve kronik akciğer hastası olduğunu belirten Yazmacı şunu dedi:

Bu hastalıktan dolayı sol akciğerinin üçte ikisi ameliyatla alındı. Yine aynı akciğerinde leke tespit edilmiş, sağ akciğerinde de bu hastalıktan dolayı ciddi şekilde tahribat oluşmuş, aynı zamanda ileri derecede astım ve KOAH hastası olması nedeniyle solunum cihazıyla yaşamını idame ettirmek zorundadır”

Öksürük nöbetleri geçiren Kılıç’ın boğazından kan geldiğini ve nefes almakta zorlandığını aktaran Yazmacı, yanı sıra boğaz yanması, halsizlik, vücutta uyuşma, şişme ve sık sık baş dönmesi gibi ciddi rahatsızlıklarının başladığını söyledi.

Yazmacı, sağlık kurulu raporlarında Kılıç’a ilişkin şunları ifade etti:

“Hastanın tedavisi sadece İstanbul, İzmir ve Ankara’da yapılabilir ve mümkündür” denilmesine rağmen 9 Mart 2020 tarihinde İstanbul Maltepe Hapishanesi’nden Afyon 1 Nolu T Tipi Hapishanesi’ne sürgün edildiğini söyledi. Kılıç’ın denetimli serbestlikle tahliye edilmesi gerekirken, geçmişteki disiplin cezaları nedeniyle infazının yakıldığını aktaran Yazıcı “Haktan yararlanmak için tekrar başvurmasına rağmen talebi reddedilmiştir”

Aynı hapishanede tutulan Bilici’nin de 2018 yılında iki kez kalp krizi geçirdiğini ve ayrıca kalp rahatsızlığından kaynaklı olarak da üç kez anjiyo olduğunu ifade eden Yazmacı, Bilici’nin durumuyla ilgili şunları aktardı:

Kalp damarlarında yüzde 45 daralma var. Sol tarafında büyük oranda hep ağrı ve uyuşukluk hissediyor. Kansızlık rahatsızlığı bulunmakta ve nefes alışverişlerinde büyük zorluk çekmektedir. Ağır kalp hastalığının yanı sıra mide ve ülser rahatsızlığı, bağırsak sorunları, içten kanamalı hemoroid, sinüzit ve baş ağrıları, yüksek tansiyon, düşük tansiyon, gül dökümü ve alerjik rahatsızlıkları da bulunmaktadır. Hastalıkları ciddi ve ağır bir hale gelmiş, her geçen gün sağlık durumu daha da kötüye gitmektedir. Özellikle kalp ve yüksek tansiyon hastalıklarının kendisini ciddi olarak zorladığını ve tüm yaşamını olumsuz yönde etkilediğini ifade etmektedir.”

Kılıç’ın hapishanedeki arkadaşlarının desteğiyle yaşamını idame ettirebildiğini ifade eden Yazmacı “Uzun yıllardır hapishanede kalması ve yaşamını olumsuz yönde etkileyen ağır, kronik hastalıklarından kaynaklı olarak bağışıklık sistemi zayıflamış, hapishanede yaşamını devam ettirememektedir. Arkadaşlarının desteğine muhtaç duruma gelmiş ve yaşamı risk altındadır” dedi.

Yazmacı, son olarak şu ifadeleri kullandı:

“Kılıç’ın ve Bilici’nin hapishanede yaşayabilmesi mümkün olmamasına rağmen hapishanede tutulmaya devam edilmekte ve durumları ağırlaşmaktadır. Hasta mahpusların ölüm sınırında tahliyesi değil, geri dönülemeyecek seviyeye gelmeden yaşam hakkının korunması ve sağlıklı ortamlarda tedavilerinin yapılmasını talep ediyoruz. Bu talep doğrultusunda Menduh Kılıç ve Şevket Bilici tahliye edilmeli, ailelerinin desteği ile sağlığa erişimin daha kolay sağlanacağı şekilde dışarıda tedavilerinin sağlanması için gerekli girişimlerde bulunulmalı ve tahliye edilmelidirler.”