Gözaltında kayıp ve hasta tutsak eylemleri

Diyarbakır ve Batman’da gözaltında kaybedilenler için adalet istenirken, Ankara ve İzmir’de hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep eden eylemler yapıldı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Eylül 2021
  • 23:30

Diyarbakır

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları 658. hafta eylemini, Bağlar Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Bu haftaki eylemde 21 Ağustos 1995 tarihinde Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gözaltına alınan ve cenazesi ailesine teslim edilen Cavit Özalp’ın katillerinin bulunup yargılanması istendi.

İHD Genel Sekreteri Hüseyin Küçükbalaban, 1995 yılında başlayan “Kayıplar bulunsun failler yargılansın!” şiarıyla annelerin çocuklarını, çocukların baba ve annelerini arayışlarının 866 haftaya dayandığını söyledi. Diyarbakır’da, Batman’da, Urfa’da annelerin halen kayıplarını aramaya devam ettiğini belirten Küçükbalaban, Türkiye’de 1995 yılından bu yana çok sayıda iktidarın gelip geçtiğini dile getirdi.

İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun ise yaşamını yitiren kayıp annesi Hayriye Doğan’ı anarak, “Bizler insan hakları savunucu olarak en ön saflarda verdiği mücadeleyi saygı ve minnetle bir kez daha anmak istedik. Hayriye Doğan ve barış, adalet yolunda yaşamlarını yitiren tüm anneleri anıyoruz” ifadelerini kullandı.

Basın metnini İHD Şube Sekreteri Ferhat Berkpınar okudu. Berkpınar, 24 Ağustos 1995 günü Akyıl otomotivde oturan Özalp’e sivil giyimli bir kişi tarafından kimlik kontrolü yapıldığını söyledi. Özalp’a kimlik kontrolü yapıldıktan sonra dışarı çağrıldığını belirten Berkpınar, bu sivil giyimli kişi tarafından gözaltına alınarak kırmızı bir araçla Bismil jandarma taburuna götürüldüğünü ifade etti. Olay akşamı gözaltındayken gördüğü işkenceden dolayı Bismil Hastanesi'ne getirildiğini dile getiren Berkpınar, “Olaydan üç gün önce, 21 Ağustos 1995 tarihinde Özalp’ın oğlu Hacı Özalp, Bismil tren istasyonunda gözaltına alınır ve Bismil jandarma taburuna götürülür. Gözaltında oğlu Hacı’ya babası sorulur. Oğlu gözaltındayken, babası Özalp’i görür ve o an babasının Diyarbakır’da gözaltına alındığını anlar. 26 Ağustos 1995 tarihinde oğlu Hacı serbest bırakılır. Aynı gün içinde babasının cenazesi askerler tarafından Bismil’e bağlı Kamberli köyü muhtarına teslim edilir” dedi.

Askerlerin Özalp’ın ölüm sebebini muhtara “Bize sığınakları gösterdiği esnada mayına basarak hayatını kaybetti” diye açıkladığını belirten Berkpınar, Özalp’ın cenazesinin 2 çuvalın içinde muhtara teslim edildiğini belirtti. Bir çuvalın içerisinde belden yukarısı, diğer çuvalın içerisinde ise belden aşağısı bulunduğunu söyleyen Berkpınar, “Fakat cenazeyi gören köylülerin ifadesine göre Özalp’ın ayakları sağlamdı, ancak bunun dışında cenazenin sağlam hiçbir yeri yoktu. Cenaze parçalara ayrılmıştı. Ailesinin aktardığına göre, Özalp olaydan üç ay önce Bismil Jandarma karakolu tarafından çağrılmış ve orada ajanlık teklifi edilmiş. Ancak Özalp teklifi reddeder” dedi.

Özalp’ın ailesinin, olaydan sonra bütün iç hukuk yollarına başvurduğunu söyleyen Berkpınar, sonuç alamayınca davanın götürüldüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi yaşam hakkı ihlalinden mahkûm ettiğini söyledi.

Batman

Batman’da kayıp yakınları ve İHD üyeleri dernek binasında 495. hafta eylemini basın toplantısı biçiminde gerçekleştirdi. İHD Batman Şube yönetiminden Mahfuz Acar, 3 Ekim 1993'te Şırnak’ın Cizre ilçesinde katledilen Hacı Sancak’ın faillerinin bulunmasını isteyerek açıklama yaptı. Annelerin "Kayıpların ardından yaktıkları ağıtların ve kör karanlığa savurdukları çığlıklarının" üzerinden 495 hafta geçtiğini kaydeden Acar, “Değişen bir şey var mı? Ne yazık ki devlet ve yönetim zihniyeti değişmediğinden değişen hiçbir şey yok" dedi.

Acar, yaşananlara dair Sancak’ın eşi Halime Sancak'ın beyanlarını şöyle paylaştı:

3 Ekim 1993 tarihinde sabah erken saatlerde Cizre Nuh Mahallesinde bulunan evimize askerler tarafından baskın yapıldı. Askerlerin bir kısmı evde arama yaparken, komutan eşime ‘Hacı Sancak sen misin’ dedi. Eşim ‘evet’ deyip, kimliğini verdi. Evin önünde 3 panzer bekliyordu. Eşimin koluna girip alıp götürdüler. Kızım ‘Babamı nereye götürüyorsunuz’ diye sorunca, askerler ‘senin baban teröristtir’ deyip, kızıma dipçikle vurdular. Eşimin götürülmesinden sonra kaynım Halit bize gelip, eşimin Şırnak Tugay komutanlığında gözaltında olduğunu söyledi. Bir gün sonra Kaynım Halit Şırnak’a eşimi sormaya gitti. Ancak Osman Demir bizi arayarak cenazemizi almaya gelmemizi istedi. Kaynım eşimin cesedini aldı ve eşimin yoğun işkence gördüğünü kaburgalarının kırık olduğunu söyledi. Hacı Sansak isimli başka bir akrabamız eşimle isim benzerliğinden gözaltındaydı. Serbest bırakıldıktan sonra bize söyledi. Eşimin işkence gördüğünü elleri bağlı bir şekilde asılı gördüğünü söyledi. Şikâyette bulunduk, ancak bir sonuç çıkmadı."

Ankara

Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi eylemlerinin 36. haftasında İHD Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan İHD Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Ömer Faruk Yazmacı, Malatya Akçadağ T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan hasta tutsak 25 yaşındaki İslam İverendi’nin sağlık durumunu aktardı.

İverendi’nin 2016 yılında tutuklanarak konulduğu Şırnak T Tipi Kapalı Hapishanesi’nden 5 ay önce Malatya Akçadağ T Tipi Kapalı Hapishanesi’ne gönderildiğini aktaran Yazmacı “Dışarıdayken 2010 yılında Hepatit-B hastalığına yakalanmış ve karaciğerinden kaynaklı büyük bir sağlık problemi meydana gelmiştir” dedi. Hastalığının ilerlemesi üzerine karaciğer nakli ameliyatı yapıldığını belirten Yazmacı, sağlığının cezaevi koşullarında tekrar kötüye gittiğine dikkati çekti. Yazmacı, “Karaciğer naklinden kaynaklı olarak yüzde 70 engelli ve hapishanede kalamaz raporu bulunmakta ancak bu rapor da dikkate alınmamaktadır. Hapishanede kontrollerine ancak 5-6 ayda gidebiliyor, sevkler yapılmıyor, sevk talep ettiğinde cevabı çok geç geliyor” dedi.

İverendi’nin kendilerine gönderdiği mektupta çıplak arama dayatması ile karşılaştığını aktardığını söyleyen  Yazmacı, “Kronik hasta olması sebebiyle çokça kez hastaneye gidip geldiğini, üst aramasına karşı olmadığını ancak çıplak aramanın onur kırıcı olması sebebi ile kabul etmediğini ve bu nedenle bir daha hastaneye çıkmayacağını belirtmesi üzerine görevli memurlar tarafından zorla üstündeki kıyafetlerin çıkartılarak kendisinden 3 defa oturup kalkmasının istendiğini ve kendisine 1 günlük hücre cezası verildiğini, çıplak aramanın devam etmesi halinde hastaneye çıkmasının mümkün olmadığını belirtiyor” diye konuştu.

İverendi’nin hastalığından kaynaklı olarak tutuksuz yargılanması ve daha uygun koşullarda tedavilerinin, kontrollerinin yapılmasının sağlanması çağrısında bulunan Yazmacı, “Hastane tarafından verilmiş olan yüzde 70 engelli ve cezaevinde kalamaz raporunun gereği yerine getirilmelidir. Bütün bu süreç zarfında çıplak arama gibi insan onuruna aykırı uygulamalara son verilerek sağlığa erişim hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı ve yaşam hakkı korunmalıdır” ifadelerini kullandı.

İzmir

İHD İzmir Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Eskişehir H tipi Hapishanesi’nde bulunan hasta tutsak gazeteci Devrim Ayık'ın serbest bırakılmasını istedi. Konak Eski Sümerbank önünde yapılan eylemde İHD İzmir Şube yönetiminden Ahmek Çiçek, Devrim Ayık'ın 2017 yılından 2021'e kadar hastalıkları nedeniyle 4 kez tahliye edilip yeniden tutuklandığını belirtti. 

Ayık'ın 2017 yılında ilk tutuklandığı süreçte ağır bir chron hastası (bağırsağın yüzeyinin iltihaplanması) olduğunu ve tutuklanmadan önce geçirdiği ameliyat ile bağırsağının bir bölümünün alındığını belirten Çiçek, cezaevi sürecinde hastalığın yeniden nüksetmesiyle bir kez daha ameliyat edildiğini ve bağırsağından bir kez daha 60 cm'lik parça alındığını ifade etti. 

Hapishane sürecinde Ayık'ın tedavisinde yaşanan aksamaları tek tek hatırlatan Çiçek, Ayık'ın tam iyileşmeden Antalya L Tipi Hapishanesi’ne sevk edildiğini ve burada hiçbir tedavi görmediğini aktararak şöyle devam etti:

"2018 yılında tedavi amaçlı tahliye edildi. Tahliye sonrası tedavisine 14 günde bir hastalığın kansere dönüşmesini önlemek için yapılan humira iğnesi ile devam ediliyordu. İğne olma sürecinde iken çok rahatsızlanan Ayık, doktor, iğnenin kesilmesini ve bir an önce tomografi çekilerek yeni bir tedaviye başlanması gerektiğini söyledi ve hemen arkasından 2019’da tekrar gözaltına alınıp tutuklandı. Durumunun tekrar kötüleşmesinden dolayı 2021 yılında hastalıkları nedeniyle tahliye edildi. Ocak 2021’de 4'ncü kez tutuklandı." 

Çiçek, Devrim Ayık'ın son sağlık durumuyla ilgili annesi Hülya Ayık'ın kendilerine verdiği bilgileri de paylaştı.

Çiçek, oğlunun hastaneye götürülse de farklı servislere götürülmesi nedeniyle tedavi edilmediğini ve hastalığın da bu nedenle ilerlediğini söyleyen anne Ayık'ın aktarımlarını şöyle sıraladı:

"Oğlum dayanılması zor ağrılarla baş başa kalmıştır. Şiddetli ağrıların vücudunun her yerine vurmasından dolayı dişlerinde çürümeler ve dökülmeler; gözde görme kaybı oluşmaktadır. Göz için de hastaneye götürülmüş, hastanedeki en fazla ölçüm 20 dereceye kadar olduğu için ona da çözüm bulunamadan cezaevine götürülüyor ve karantina koğuşuna konulmaktadır. Tutuklu bulunduğu bu 9 ayın 8'ini karantinada geçirmekte olmasına rağmen hiçbir tedavi edilmiyor, diyet listesi verilmiyor. Oğlum şu an kantinde kendi imkânlarıyla alabildiği yiyeceklerle beslenmeye çalışıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hastaneye götürülmek istendiğinde jandarmaların onu çok fazla zorladığını, ayakta durmakta bile zorlanırken, çok ciddi ince aramadan geçirilmeye çalışıldığını ve baskı yapıldığını belirtiyor. Devrim'in gerçekten artık takati kalmamış ve çok bitkin düşmüştür. Oğlumun hayatından ciddi derecede endişe duyuyorum ve her an acı bir haber alacağım diye korkuyorum. Bu bekleyiş ona olduğu gibi bize de işkence gibi geliyor. Yetkili mercilerden Devrim’in çok geç olmadan tahliye edilmesini talep ediyorum. Yaşam hakkı herkesin olduğu gibi Devrim'in de hakkıdır."

Kaynak: MA