Yazdığı yazılar nedeniyle 8 Haziran'da gözaltına alınıp, 12 Haziran’da tutuklanan Odatv Ankara Haber Müdürü gazeteci Müyesser Yıldız’ın dün görülen ilk duruşmasında tutukluğuna devam kararı verilmişti. Karar, Yıldız’ın avukatı Erhan Tokatlı‘nın bugünkü duruşmaya katılması beklenmeden verildi.
Müyesser Yıldız duruşmaya hapishaneden SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) bağlantısı ile katıldı.
3’ü serbest bırakılan 6 gazeteci bugün karar duruşmasına çıktı
Libya’da ölen iki MİT’çinin haberi gerekçe gösterilerek tutuklanan 6 gazetecinin karar duruşması ise bugün İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 3 gazeteci ilk duruşmada tahliye edilmişti.
Görülen duruşma sonrasında Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel tahliye edildi.
Duruşma öncesi gazetecilerin İstanbul Adalet Sarayı önünde yaptığı basın açıklamasında yargılananın gazetecilik olduğu vurgulandı. Önceki duruşmada tahliye edilen Barış Terkoğlu'nun yaptığı basın açıklamasında “içerideki arkadaşlarımızın sesi olmak için buradayız” denildi.
Terkoğlu sözlerine şu ifadelerle devam etti:
“Biz bu adliyenin önünde kaçıncı kez toplandığımızı, kaçıncı kez yasalar aracı kılınarak rehin alınmış gazetecilerin fotoğraflarını taşıdığımızı sayamıyoruz. Gazetecileri sudan sebeplerle tutuklayan zihniyet için bu durum ne kadar sıradansa biz de o kadar kararlıyız.”
Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
“Tutuklanan arkadaşlarımız Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç 6 aydır Silivri Cezaevinde tutuklu. Elbette onların ellerini kollarını bağlamak için alınmış bir karar bu. Öyle bir haber ki cumhurbaşkanı milyonlarca insana açıkladığı halde devlet sırrı oldu. Bu öyle bir haber ki köy muhtarından eski silah arkadaşlarına kadar binlerce kişi paylaştığı halde ilk kez ifşa edilmiş oldu. MİT başkanı teşkilat başkanı diye çelenk gönderdiği halde haber verilmez oldu. Cenazeye katılan protokolün verdiği söze rağmen gizli çekim oldu. Millet meclisinde bir milletvekilinin açıkladığı halde görülmez oldu.”
Açıklamanın devamında gazetecileri tutuklamak için senaryo yazanların, herkesin gözü önünde verdikleri röportajlara bile mana yükleyerek suç sayanların kendi iddianamelerine bile inanmadıkları ifade edilerek “Arkadaşlarımızı tecrit işkencesiyle teslim almaya çalışanlar ülkemizde yolsuzluklar, hukuksuzlar, istismarlar bir daha yazılmasın istiyorlar” denildi. Terkoğlu son olarak “Gazetecileri kurdukları kumpaslarla tezgahlarla susturmaya çalışanların sonu kendilerinden öncekiler gibi olacaktır. Biz onların ortaya çıkmasını istemediklerini yazmaya devam edeceğiz.”
Terkoğlu’nun ardından söz alan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sekreteri Sibel Güneş konuşmasında “Gazetecilik faaliyeti casusluk ve terör faaliyeti değildir. AKP iktidarı göreve geldiği günden beri istemediği haberin yayılmasını engellemek için meslektaşlarımızı hedef gösteriyor, saldırıya uğruyor. Saldıranlar cezasız kalıyor” diyerek iktidarı, anayasaya ve basın özgürlüğüne saygı göstermeye davet etti. “Basın özgürlüğü ayaklar altında, bu ülkede demokrasiyi ve basın özgürlüğünü sağlayana kadar mücadele edeceğiz” denilerek açıklanma sonlandırıldı. Açıklamanın ardından gazeteciler duruşmaya katıldı.
“Ben yalnızca gazetecilik yamak ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım”
Savcılık mütalaası okunmadan gazetecilerin savunmasına geçildi. Haklarında 19 yıla kadar ceza istenen mütaalaya karşı ilk savunmayı 6 aydır tutuklu olan Gazeteci Hülya Kılınç savunmasında haberin cenaze haberi olduğunu vurgulayarak fotoğrafların gizli çekilmediğini, Akhisar Belediyesi’nden temin edildiğini ifade etti. Kılınç “Ben yalnızca gazetecilik yapmak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla haberi hazırladım. Mahkemenizden tutukluğumun kaldırılmasını ve beraatımı talep ediyorum” dedi.
“Altında ezilmektense, gerçekleri sırtlamaya devam edeceğim”
Silivri Hapishanesi’nde bulunan Barış Pehlivan ise savunmasında şunları ifade etti:
“Dün akşam televizyonda Hababam Sınıfı vardı.
Ne acı…
Hababam’ın ünlü yazarı Rıfat Ilgaz, Sınıf kitabının mimli yazarı olarak yan koğuşumdaydı.
Sabah oldu…
Koğuştan çıkınca bir ses duydum. 'Benim bu memlekete ihanet etmeme imkân yoktur' diyordu. Sabahattin Ali belli ki savunmasına hazırlanıyordu.
Uzaktan Nâzım Hikmet’i ve Orhan Kemal’i gördüm. Cezaevinin dokuma atölyesine gidiyorlardı.
Kadınlar koğuşunun yanından geçtim. Sevgi Soysal sabah sayımı sonrası avluda şarkı söylüyordu.
Cezaevi aracına bindim. Bir yayıncı içinde dövülüyordu. Adı İlhan Erdost’tu.
Adalet Sarayı’na giden yolda insanlar öldürülüyordu.
Gördüm, arabasının içinde kurşunlandı Abdi İpekçi.
Meşale elden eleydi ya…
O cinayeti işleyenlerin peşini bırakmayan bir 'Sakıncalı Piyade' vardı. 'Atatürkçüyüm, öyleyse vurun' derdi. Uğur Mumcu’ydu.
Şehrin içinden geçti cezaevi aracı. Küçücük penceresinden izledim; bu ülkeye sevdalı bir gazeteci yerde yatıyordu. Hrant Dink’ti adı.
Girdik sonunda adliyenin eksi 7’nci katına… Aşağısı spor salonu gibiydi. Oracıkta boynunda fotoğraf makinesiyle bir genç adam vardı, Metin Göktepe idi o.
Yukarı çıkmaya başladık. Davalar görülüyordu salonlarda. Savcıların kendilerinden emin seslerini duydum. Ne var ki, onların bugün söylediklerini, ben yıllar önce Necip Hablemitoğlu’ndan okumuştum.
Sonra koridorda, askerlerin arasında İlhan Selçuk’la karşılaştım. İşkenceyi akrostişle yazmıştı ifadesinde.
Ve şimdi…
Siz de duyuyorsunuzdur; yandaki duruşma salonunda Aziz Nesin darbecilere karşı Aydınlar Dilekçesi’ni savunuyor.
Sayın Heyet…
Hayal mi bu anlattıklarım?
Adını andığım tüm isimlerin bugün mezarda olması, anlattıkları gerçeğin de gömülü olduğu anlamına mı gelir?
Kuşkusuz hayır!
Bir gün hepimiz olmayacağız ama onların uğrunda bedel ödedikleri harfler yaşayacak.
O halde…
Onları görerek geldiğim bu davada, hiç sevilmiyor diye de gerçeği aramaktan vaz mı geçeyim?
Farkındayım, benden bunu isteyenler var.
Ama, hayır!
Altında ezilmektense, gerçekleri sırtlamaya devam edeceğim.
Bu yüzden başlıyorum…”
Dava dosyasındaki usulsüzlükler ve uyuşmaz bilgilere ilişkin ayrıntılı bir savunma yapan Pehlivan yaşanan adaletsizliğe vurgu yaptı.
“Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kıldığımız” dönemleri yaşıyoruz yeniden”
Gazeteci Murat Ağırel ise şunları ifade etti:
"İnsanları adalet cezalandırıyor” inancının, “insanlar insanları cezalandırıyor” inancına dönüştüğü, ismi yüz yıl önce hürriyet isteyen ve sonucunda kapıları “mim” harfi ile işaretlenen zabitler gibi, yani “mimlenen” bir gazeteci olarak; yaşadığım adaletsizliği, hukuksuzluğu adalet ve hukuk ile savunmak için yeniden huzurunuzda bulunuyorum.”
İnsanların hukuka ve adalete inançlarının kalmadığını tarihsel örnekleri ile birlikte anlatan Ağırel, “Pascal’ın da dediği gibi; “Haklı olanı güçlü kılamadığımız için güçlü olanı haklı kıldığımız” dönemleri yaşıyoruz yeniden” dedi.
Ağırel’in savunmasının ardından mahkeme başkanı dışarıdaki sesten dolayı duruşma salonu önündeki bekleme alanının boşaltılması kararı verdi.
“Bugün yargılandığımız dava da bir uslandırma davasıdır. Benim için bu nedenle de hükümsüzdür.”
Gazeteci Barış Terkoğlu savunmasını gerçekleştirdi. Terkoğlu şunları ifade etti:
“Ben huzurluyum. “Çok şükür” diye iç geçiriyorum. “Gazetecilik budur” diyorum. Otoritelerle savaşmadan, yerleşik olanla kavga etmeden, güç sahiplerini karşınıza almadan çürümüş dallara baltayı vuramazsınız. Emin olun; sözün, harfin, kelimenin yayını her gerdiğinizde size “uslu dur” diyen bir savcı karşınıza çıkıyor.
Bugün yargılandığımız dava da bir uslandırma davasıdır. Benim için bu nedenle de hükümsüzdür.”
“Özgür basın, eleştirel yayıncılık bu ülkenin olmazsa olmazıdır”
Gazeteci Ferhat Çelik savunmasını gerçekleştirdi. Çelik ise şunları ifade etti:
“Özgür basın, eleştirel yayıncılık bu ülkenin olmazsa olmazıdır. Bu damarlar kesildiği anda toplumun nefes alma kanalları da kesilmiş olur. Üstüne üstlük tüm toplum körü körüne uçuruma doğru sürüklenmiş olur.
Günlerce konuşsak da söyleyeceklerimiz hep birbirinin tekrarı olacak. İki satır haber üzerinden 19 yıla kadar hapsimiz isteniyor. Bu bile başlı başına içine düştüğümüz durumun vahametini özetlemeye yeter de artar. Bu yüzden savunmamı daha fazla uzatmak istemiyorum.”
Aydın Keser'in Covid-19 testinin pozitif çıkan biriyle temasta olmasını nedeniyle karantinada olduğu avukatı tarafından beyan edildi.
Eren Ekinci SEGBİS ile katıldı, savunmasını yaptı.
Mahkemeye ara verildikten sonra avukatlar savunmalarını gerçekleştirdi. Barış Pehlivan'ın avukatı Hüseyin Ersöz, Barış Pehlivan'ın avukatı Emre Özmen, avukat Serkan Günel, avukat Celal Ülgen, avukat Ziya İlker Göktaş, Hülya Kılınç'ın avukatı Fuat Selvi, avukat Cihan Arık, avukat Kazım Yiğit Akalın, Eren Ekinci'nin avukatı Mehmet Tarla savunmalarını gerçekleştirdi.
Savunmaların ve son sözlerin ardından mahkemeye arar verildi. Aranın ardından Mahkeme heyeti, tutuklu yargılanan Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tahliyesine karar verdi.