Saray rejimi çok yönlü açmazlar karşısında ayakta kalmak için toplumsal mücadele dinamiklerini devlet terörüyle ezmeye çalışıyor. Mücadeleyi yükselten tüm kesimlere dönük saldırılar boyutlanıyor. Toplumun büyük bir kesimi ekonomik kriz ve gericilikle boğuşuyor. Pandeminin ağır yükünü taşıyan milyonlarca işçi ve emekçi derinleşen yoksulluk ve işsizlik tehdidi ile karşı karşıya. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve saldırıların failleri cezasızlıkla ödüllendiriliyor ve her gün kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Gençler geleceksizlikle boğuşuyor. Müzisyenler, esnaflar ve işsizler geçinemedikleri için intihar ediyorlar. Kürt halkı yönelik saldırganlığın ardı arkası kesilmiyor. Yaşamına, doğasına, geçim kaynaklarına sahip çıkan köylüler kolluk güçlerinin saldırılarına uğruyor.
Son olarak Onur Yürüyüşü’nde, Deniz Poyraz eylemlerinde, Gergerlioğlu için Adalet Nöbeti’nde gazetecilere dönük azgın polis saldırılarına tanık olundu. Düzenin kolluk güçlerine tanınan yetkilerle nasıl gazetecilerin de canına kastedildiği gözler önüne serildi. AFP Foto Muhabiri Bülent Kılıç saldırı sonrasında, “Savaş bölgesinde aldığım riski Mis Sokak’ta alıyorsam burada ciddi bir sorun vardır” sözleriyle, polis şiddetinin geldiği noktayı özetliyordu.
Gazetecileri hedef alan saldırıların bir diğer boyutu, haber alma ve haber verme hakkına yöneliktir. Polisin gazetecilerin görüntü alınmasını engellemeye çalışması, alıkoyma, tehdit, hakaret vb. gibi... 30 Nisan tarihli görüntü çekme genelgesi de gazetecilere yönelik saldırıların artmasında özel bir rol oynadı.
Fiziki şiddet ve saldırıların yanı sıra, çalışma alanlarında düşük ücret, sigortasız ve güvencesiz çalışma, uzun ve esnek çalışma saatleri ile sendikasızlaştırma gibi pek çok saldırıyla da gazeteciler baskı altına alınıyorlar. Yanı sıra, basın kartı dayatması, onlarca gazetecinin kartlarının iptal edilmesi, yaptıkları haberler nedeniyle soruşturma açılması, gözaltına alınma ve tutuklanmalar, vb...
İlerici, devrimci, muhalif basın saldırıların odağı iken, yandaş basın türlü yollarla destekleniyor. Kamu bankalarının 2020 reklam bilançosu tek sesli yayıncılığın kamu kaynaklarıyla finanse edildiğini ortaya koydu. Direnenleri hedef gösteren, provokatif yayınlarıyla öne çıkan Akit TV’ye özel bankalar 9 bin 781 saniye reklam verirken, kamu bankalarının 151 bin 578 saniye reklam verdiği görülüyor.
Her geçen gün daha da azgınlaşan tüm bu saldırıları püskürtebilecek tek şey sınıf eksenli birleşik mücadeledir.