HDP’nin AKP-MHP rejiminin saldırılarına, gözaltı ve tutuklama terörüne, kayyım atamalarına ve belediyelerinin gasp edilmesine, vekillerinin vekilliğinin düşürülmesine karşı başlattığı “Demokrasi yürüyüşü” bugün Ankara’da son buldu.
Yürüyüşün noktalanacağı Meclis ve Meclis Parkı da polis ablukasına alındı ve buluşmaya katılanlar polisin engelleme girişimleri ve dayatmalarıyla karşılaştı. Buna rağmen pek çok kurum ve kişi etkinliğe katıldı. “HDP halktır halk burada” sloganlarının sıklıkla atıldığı etkinlikte HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın alana gelişiyle 'sonuç deklarasyonu' okundu.
Her türlü engellemeye rağmen yürüyüşün gerçekleştirildiğine değinilen deklarasyonda, “ortak demokrasi mücadelesi” vurgusu yapıldı ve “Bu uzun yürüyüş; demokrasi, özgürlük, eşitlik, barış ve adalet mücadelemiz kesintisiz ve daha kararlı bir şekilde devam edecektir. Yürüyüşümüz çok önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır ve bunlar önümüzdeki dönem mücadele hattımızı oluşturacaktır” denildi.
AKP-MHP dinci-faşist iktidarının kuşattığı toplumun “değişim istediği” ortaya koyulan deklarasyonda, bu yöndeki “talepler” şöyle sıralandı:
- İktidar, uyguladığı baskı yöntemleriyle, saldırılarla, halk iradesine karşı düşmanlıkla toplum nezdinde demokratik meşruiyetini yitirmiştir. Toplum bu iktidardan ve zihniyetinden kurtulmak istemektedir. Zora, şiddete, yalana, talana dayalı bu sistem ömrünü tamamlamıştır. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna, 780 bin kilometrekare, 82 milyon yurttaş siyaset kurumundan bu demokratik değişimi gerçekleştirme görevini yerine getirmesini beklemektedir. Yakınarak, şikayet ederek değil, demokratik bir güç haline gelip sorunların çözümünü gerçekleştirmeyi istemektedir. HDP, bu yolda bir kez daha toplumdan onay almış ve demokratik bir çözüm gücü olduğunu göstermiştir. Halkımızın bize gösterdiği teveccühün nedeni de budur.
- Toplum, değişim umudunu dip diri korumaktadır. HDP, bugün umudun merkezi, halkın kararlı ve cesaretli mücadelesinin zeminidir. Partimiz, demokratik güçlerle birlikte bu değişime öncülük ve ortaklık etmeye adaydır. Bu konuda üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirme kararlılığı ve iradesi bu yürüyüşle daha da büyümüştür.
- Demokratik ve ortak yaşam ideali halkımızın ortak paydası ve değeridir. Toplum bunun ancak büyük bir mücadele ile gerçekleşebileceğinin farkındadır. Demokrasi ve özgürlük için mücadeleye hazır olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bunun için doğru bir siyasal program kadar doğru bir siyasal mücadele de gereklidir. “Nefes alamıyoruz” diye bağıran halklarımızın en temel taleplerinin başında demokrasi gelmektedir. Demokrasi ekmek kadar, su kadar, nefes kadar hayati bir mesele haline gelmiştir. Bu cendereden, sıkışmışlıktan, baskıdan, zordan çıkışın tek yolu demokratik kanalları genişletmek, demokratik siyaseti büyütmektir.
- Kürt sorunu bu ülkenin tarihsel, siyasal ve kültürel bir sorunudur. AKP ve MHP’nin insafına bırakılamayacak kadar önemlidir ve hayatidir. Kürt sorunundan başlayarak ülkeyi cendereye alan şiddet sorunu toplumu nefessiz bırakmaktadır. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna uğradığımız her haksızlığın temelinde, Kürt sorununun varlığı bahane yapılarak büyütülen otoriter yönetim anlayışı bulunmaktadır. 2015’ten bu yana ülkenin savaş, çatışma ve Kürt düşmanlığı üzerinden getirildiği durum ortadadır. Can alan, içimizi acıtan, toplumu çürüten bu sorunun çözümsüz bırakılmasına, şiddetin toplumsal bir terbiye aracı olarak kullanılmasına bu toplumun tahammülü kalmamıştır. Bu sorun demokratik ve barışçı yollarla çözülmelidir. Partimiz, barışı gerçekleştirme, bu sorunu çözme sorumluluğunun hayati önemini bir kez daha kavramıştır ve üzerine düşenleri yapacağını vurgulamaktadır.
- Emekçiler, çalışanlar, işçiler, köylüler, esnaf, dar gelirliler iktidarın krizi derinleştiren algı operasyonlarından, ayak oyunlarından, Saray entrikalarından bıkmıştır. Ülkenin ekonomik kaynaklarının bir avuç Saray seçkini ve yandaşları tarafından sömürülmesi, emeğiyle geçinen ve üreten bu topluma yapılan en büyük hakarettir. Merminin, bombanın fiyatını soranlara karşı Türkiye halkları ekmeğinin, adaletin, demokrasinin hesabını sormaktadır. Türkiye’nin her üç gencinden biri işsizdir. Gençler, kadınlar, tüm yurttaşlar iş ve aşla birlikte adalet istemektedir. Yoksulların aş, işsizlerin iş, emekçilerin adalet ve güvence, emeklilerin geçim istedikleri Türkiye gerçeği hepimizin ortak sorunudur. Açlık sınırının 2394 TL, yoksulluk sınırının 8.282 TL olduğu bu ülkede AKP-MHP iktidarının herkesi düşmanlaştıran söyleminin toplumla bağı kalmamıştır. Bu ülkede açlığa ve işsizliğe son vermenin yolu, ranta ve israfa son vermektir. Yürüyüşle emekçiler, işçiler, işsizler partimize bu sorumluluğu da yüklemiştir.
- Hak, hukuk ve adalet ihtiyacı toplumun temel önceliklerinden biri haline gelmiştir. Hakkari’den Edirne’ye gerçekleştirilen yürüyüş bir kez daha insanların birbirini duyabilmesini ve görebilmesini sağlamıştır. Eşit ve adil bir yaşamın yaratılması, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için tahrip edilen adalet ve vicdan duygusunun onarılmasına ihtiyaç vardır. Evrensel ilke ve standartlardan, adalet hedefinden kopan yargı sistemi, başta düşünce ve ifade özgürlüğü, kişi güvenliği, toplantı ve gösteri özgürlüğü olmak üzere bütün hak ve özgürlük alanlarında yaşanan yoğun ihlallerin ana kaynağı haline gelmiştir. Herkes bağımlı ve taraflı hale getirilen yargının, aynı zamanda muhaliflere yönelik siyasi baskı ve tasfiyenin en önemli aracı konumuna geldiğinin farkındadır.
- Yeni eşit bir toplumsal yaşam kurmanın yolu, yeni bir toplumsal sözleşme olan demokratik anayasadan geçmektedir. Halkımız, kadınların, erkeklerin, çocukların, emekçinin, bütün toplumsal kesimlerin ve ötekilerin yani amasız, fakatsız herkesin kendisini içinde bulduğu eşitlikçi, çoğulcu, özgürlükçü ve adil bir anayasa istiyor. Ayrımcılığı ortadan kaldıran, farklı kültürler ve inançlar arasında eşitliği ve karşılıklı saygıyı içeren yeni bir anayasa istiyor. Darbe rejiminin sona ermesinin ancak katılımcı, sivil ve demokratik bir anayasa ile mümkün olabileceğini biliyor.
- Demokrasi Yürüyüşümüzün her anına kadınların coşkusu, mücadele azmi ve iradesi damga vurmuştur. Ülkenin dört bir yandan kadınların kazanma iradesini, neşesini, dayanışmasını da getirdik. Kadınlar yıllardır, katliamlara, ayrımcılığa, ötekileştirmeye karşı mücadelenin öncülüğünü yapmaktadır. Kadınların bu mücadelesi, tüm toplumsal kesimlere, tüm siyasi partilere ve demokrasi güçlerine yol göstermektedir. İşte bizler kadınların gösterdiği, kadınların en önünde yürüdüğü mücadele yolunu takip ederek buraya geldik. Şimdi bu yolu hep birlikte yürümenin, kazanımlarımızı büyütmenin zamanıdır. Partimiz kadın partisidir ve yoluna kadınların öncülüğünde devam edecek, direnişe kadın rengini verecektir.
- İktidarın hedef aldığı gençler bu düzeni reddediyor. Gençler ranta, kayırmaya, eşitsizliğe dayalı bu rejimi kabul etmiyorlar. Gençler, emeklerini, bugünlerini ve yarınlarını çalan bu iktidara son verecek kararlılığa da sahip. Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı hamaset dili gençlerin dinamizmiyle yıkılıyor. Gençlerin dili umudun dili, farklılığın dili, dinamizmin, yeni yaşamın dilidir. Gençliğin hayat enerjisi ve umudu bizi hep birlikte daha aydınlık, barış içinde birarada yaşayacağımız yarınlara taşıyacaktır. Köhnemiş ölüm kusan zihniyet, hayatı boğan, zenginlikleri yağmalayan düzen geleceğimizi daha fazla karartamayacak. Hayat kazanacak, doğa kazanacak, sevgi kazanacak, barış kazanacak.
-Toplum talan edilen ve parçası olduğu doğanın hakkını da savunmaktadır. Enerji, tarım, kentleşme, ulaşım politikalar sonucu doğa ve ekosistemler geri dönülemez bir yıkımla karşı karşıyadır. Termik santraller, HES’ler, maden ocakları, nükleer enerji santralleri, kaya gazı, petrol ve doğal gazın yer altından çıkarılması gibi sömürü sistemleri hem bioçeşitliliğin ve ekosistemlerin yok edilmesi sonucunu doğurmakta, hem de dünyadaki iklim dengesini hızla değiştirmektedir. İklim değişikliği ise ekolojik tahribatı büyütmektedir. Ekolojiyi savunarak toplumsal yaşamı da savunacağız...