HDP’nin 1 Haziran’da ilan ettiği ‘Tutum belgesi’ kapsamında başlattığı ‘Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü’ iki koldan devam ediyor. Yürüyüş başlamadan önce saldırıya geçen AKP-MHP rejimi, sıkıyönetim koşullarında bile görülmeyen icraatlarla eylemi baltalamaya çalışıyor.
Hem saray rejimi hem farklı alanlarda çalışan aparatları histerik bir ruh haline girmiş görünüyor. Her fırsatta HDP şahsında Kürt halkına saldıran rejimin başı T. Erdoğan’la D. Bahçeli-D. Perinçek gibi düşkün müritleri, ‘Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü’nden duydukları rahatsızlığı, o ırkçı-şoven üsluplarıyla dile getiriyorlar. Bu arada saraydan emir alan aparatlar da saldırı furyasına katılarak ablukayı tamamlaya çalışıyorlar.
İlk saldırı, yürüyüş başlamadan kolluk kuvvetlerinden gelmişti. Sürek avı başlatan polis baskın, gözaltı, tutuklama terörü estirerek, yürüyüşün başlamasını engellemeye çalıştı. Hedefine ulaşamayınca, sarayın valileri harekete geçirildi. Çok sayıda kentte eylemler yasaklandı. Kentlere giriş-çıkışlar bile engelleniyor.
İstanbul, Bursa, Adana, Antalya, Mersin, Kocaeli, Bitlis, Batman, Edirne, Tekirdağ, Hakkari, Kırklareli, Şırnak, Sakarya, Van gibi illerin valileri, akıl almaz bir şekilde eylem yasakları, kente giriş-çıkış kısıtlamaları ilan ettiler. Bu yasakların bahanesi de korona salgını oldu. Korona tedbirlerini kaldıran ve halk sağlığını hiçe sayan rejimin bu gerekçesinin bir gerçekliği olmadığı açıktır. Faşist rejim, yasaklarla temel demokratik haklardan biri olan yürüyüşü baltalamak istiyor.
Saldırının dördüncü ayağını ise, saray beslemesi medya oluşturuyor. Dinci-faşist rejimin borazanları, HDP’yi hedef alan yayınlar, programlar yapıyor. Ama hedefe çakılan partiye hiçbir söz hakkı tanınmıyor. Besleme-yandaş medyadaki tetikçiler, yaptıkları tek yanlı yayınları utanmadan da savunuyorlar. Sefalet öyle bir noktaya varmış ki, yandaş medya sarayın propaganda aparatı olduğunu arsızca ilan ediyor.
Saray rejiminin bu histerisinin esas nedeni Kürt halkına düşmanlıktır. Ancak olay bundan ibaret değil. Beka sorunu yaşayan bu rejim, kitle eylemlerinden büyük bir korku duyuyor. Beş-on kişinin katıldığı bir basın açıklamasına bile kolluk kuvvetleri sürüsüyle saldırılması, bu korkunun vardığı boyut hakkında fikir veriyor.
Rejimin dört koldan saldırmasına rağmen HDP eylemini sürdürüyor. Tüm engellemelere rağmen yürüyüşün Edirne kolu İstanbul’a, Hakkari kolu ise Diyarbakır’a ulaştı. Parti yöneticileri, yürüyüş kollarının Ankara’da buluşma konusunda kararlı olduğunu belirtiyor. Toplumsal meşruiyetlerini yitirmiş zorba rejimler, doğal olarak kitle eylemlerinden çekinirler. Hak arama mücadelesi için sokaklara çıkanlardan nefret ederler. Ancak bu, tarihin çöplüğündeki yerlerini almalarını engelleyemez.