Kürt halkına ve HDP'ye yönelik faşist kudurganlık devam ediyor!

Kürt halkına ve HDP'ye yönelik sistematik saldırılar, AKP-MHP iktidarının işçi ve emekçileri köleleştirip, içerde ve dışarıda uyguladığı ‘savaş ve saldırganlık’ politikalarından ayrı değerlendirilemez.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 24 Haziran 2020
  • 08:00

Kürt halkına yönelik sistematik saldırılar pandemi sürecinde hız kesmeden devam ediyor.

Dinci-faşist AKP-MHP rejimi salgın günlerini fırsat bilerek işçi ve emekçilere yönelik baskı ve sömürü politikalarını kalıcılaştırmak için adımlar atıyor. Ücretsiz iznin kalıcılaştırılması, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, kıdem tazminatının gaspı gibi saldırıları hayata geçirmek için fırsat kollanıyor. Öte yandan eylem yasakları, polis terörü ile toplumsal muhalefetin sesi bastırılmak isteniyor. Bu arada HDP'ye yönelik saldırılarla Kürt halkına yönelik kirli savaş politikaları, “terörle mücadele” adı altında sürdürülüyor.

Beka sorunu yaşayan AKP-MHP rejimi, saraya biat etmeyen herkesi “terörist” ilan ediyor, polis zorbalığı, gözaltı-tutuklama ile susturmaya çalışıyor. Irkçı-faşist kudurganlığa maruz kalan HDP, son dönemde ‘özel hedef’ haline getirildi. Salgının üst seviyede olduğu dönemde HDP'li belediyelere kayyım atandı, belediye eşbaşkanları gözaltına alındı, bir kısmı tutuklanırken bir kısmına ev hapsi verildi. “Terör örgütü üyesi olmak”, “terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak” gibi iddialarla pek çok kişi tutuklandı. Son olarak da Eylem Oyunlu'nun 10 günlük bebeği ve 2 yaşındaki kızıyla ifade vermek için gittiği Lice’de savcılık ifadesinin ardından tutuklanması kamuoyuna yansıdı.

***

2 Haziran'da açılan mecliste AKP-MHP rejiminin ilk işi bekçilerin yetkilerini genişletecek yasa tasarısını gündeme getirmek, seçim sistemini, baro ve TMMOB'un seçim yasalarının değiştirilmesini tartışmaya açmak oldu. Tek adam rejiminin kalıcılaştırılmasının baskı ve zorbalığı arttırmaktan, anti-demokratik uygulamaları kalıcılaştırmaktan geçtiğini bilen iktidar, silahlı bekçilerle saray için özel kolluk gücü oluştururken, seçim yasasını değiştirerek saraya biat etmeyen herkesin sesini boğmayı amaçlıyor. Bu arada meclisin bir diğer rezil icraatı ise 2 HDP'li, 1 CHP'li milletvekilinin vekilliğinin düşürülüp tutuklanmaları oldu. Bu pervasızlığa karşı HDP'nin başlattığı ‘Demokrasi Yürüyüşü’ ise pek çok kentte polis saldırısına uğradı, şehirlere giriş yasaklarıyla sabote edilmek istendi.

Bu gelişmeler yaşanırken Anayasa Mahkemesi Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğu ile ilgili hak ihlali kararı verdi. Daha önce verilen 4 tahliye kararının uygulanması, AKP şefi T. Erdoğan’ın özel talimatıyla engellenmişti. Son gelişmeler üzerine HDP adına yapılan açıklamada “Demirtaş’a yönelik yürütülen yargı süreci yasadışıdır ve Demirtaş siyasi rehinedir. İktidar tam dört kez verilen ihlal ve tahliye kararlarının yerine getirilmesini engelleyerek ülkede yasadışı bir rejimin hakim olduğunu ilan etmiş bulunmaktadır. Ancak iktidar ateşle oynamaktadır.” denildi.

***

Bu arada son yıllarda sarayın çöplüğünden beslenen Doğu Perinçek'in Vatan Partisi de faşist kudurganlığı körüklüyor. Dinci-faşist rejimin dalkavukluğunu yapan Perinçekçi güruh HDP'nin kapatılması için kampanya başlattı. Vatan Partisi, HDP'nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı 4 başvuruyu Meclis’te grubu bulunan AKP, CHP, MHP ve İYİ Parti’nin Genel Başkanlarının değerlendirmesine sundu. Kampanyayı değerlendiren Perinçek ise “Emin olun bugün kapatılsın HDP, en çok sevinecek olanlar; Güneydoğu'da yaşayanlar... Hakkari'de, Mardin'de Urfa'da, Muş'ta, Bitlis'te Bingöl'de... En başta Kürt vatandaşlarımız olacak. Oradan bir 'oh' sesini birlikte duyacağız. Bunu ben biliyorum.” dedi. 

***

İçerde Kürt halkına ve HDP'ye yönelik zorbalık tırmandırılırken, dışarda da Kürt halkına yönelik saldırılar devam ediyor. “Pençe-Kartal Operasyonu” adı verilen saldırı kapsamında TSK'ya bağlı savaş uçakları Irak Kürdistanı'nda bulunan Sincar, Karacak, Kandil, Zap, Avaşin Basyan ve Hakurk’a hava operasyonu başlattı. Saldırıya şakşakçılık yapan saray beslemesi yandaş medya, “Terör yuvalarına hava harekâtı” gibi manşetler atıyor. Öte yandan rejim “terör operasyonu” adı altında yürüttüğü “algı operasyonu” ile işçi ve emekçileri şovenizm zehriyle sersemletip krizin ve salgının faturasına karşı biriken öfkeyi denetim altında tutmayı hedefliyor.

Kürt halkına ve HDP'ye yönelik sistematik saldırılar, AKP-MHP iktidarının işçi ve emekçileri köleleştirip, içerde ve dışarıda uyguladığı ‘savaş ve saldırganlık’ politikalarından ayrı değerlendirilemez. Kürt halkına ve HDP'ye yönelik saldırılar karşısında “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” bakış açısıyla dayanışmayı yükseltmek büyük bir önem taşıyor. AKP-MHP iktidarının Kürt halkına ve HDP'ye yönelik saldırıları, baskı ve sömürü politikalarının bir parçasıdır. Bu pervasızlık ancak sömürülen ve ezilenlerin birleşik mücadelesiyle püskürtülebilir. Bu mücadelenin örgütlenmesinde ise, devrimcilere önemli sorumluluklar düşmektedir.

B. Bahar