Emperyalist-kapitalizmin halklara yönelik baskı, sömürü ve savaş politikalarını azgınca uyguladığı günümüz dünyasında, bu politikaların sınıfsal mantığını kavramak can alıcı bir önem arz ediyor.
Kapitalizmin emperyalist aşamaya yükselişini sermayenin hareket dinamiklerinden örnekli açıklamalarla ortaya koyan Lenin, “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” adlı eserinde, halkları boyunduruğu altına alan emperyalizmin sınıfsal tahlilini gözler önüne seriyor. Eser, emperyalist politikalara bir yorum ve müdahale ihtiyacı duyan biz işçi-emekçilere ve gençliğe bir rehber olmasıyla güncelliğini koruyor.
Ünlü eserinde Lenin, sanayi devrimi sonrasında kapitalizmin ulaştığı sermaye yoğunlaşmasının, birbirinden farklı yüksek sermayeli şirketlerin serbest rekabet halinden birleşmeye (tekelleşmeye) yönelimini örneklerle anlatır ve bu tekellerin uluslararası banka sermayeleri ile birleşerek mali-sermayeyi ya da bir diğer adıyla mali-oligarşiyi yarattığına dikkat çeker.
Lenin, banka sermayesi ile birleşmesinin bir sonucu olarak, uluslararası ölçüde küçük ve orta çaplı şirketleri kendine bağımlı kılan mali-sermayenin ulaştığı bu muazzam büyümenin, dünya halklarına bela olmak pahasına ancak yeni kaynak arayışları ve yeni savaşlarla mümkün olduğunun altını çizer. Kapitalizmin ulaştığı bu aşama ile artık emperyalist karakterinin açığa çıktığına vurgu yapar.
Eserde, mali-sermaye elinde yoğunlaşan ve irili-ufaklı patronları kendine bağlayan ilişkiler ağının kapitalist temsilcilerinin bu somut gerçek karşısında emperyalizme övgüler dizmesine ve bu tutumun burjuva reformist ve şovenist politikalarla işçi sınıfı içerisinde yer bulmasına da değinilir.
***
Günümüz emperyalist nüfuz mücadelelerinin kızıştığı Ortadoğu’da, Türkiye’nin de aktif rol aldığı emperyalist işgal politikaları hüküm sürüyor. Kürt ve Arap halklarının canları pahasına girişilen bu politikalar, kapitalizmin dünya halklarına sömürü ve zulmü reva gören emperyalist kimliğine sınıfsal açıdan bakma zorunluluğunu bize bir kez daha gösteriyor.
Emperyalist politikaların çöktüğü ve her gün yeniden revize edildiği dünya tablosunda, harabeye çevrilen Suriye’de veya Azerbeycan, Irak, Lübnan ve Şili gibi birçok ülkede gerçekleşen sosyal çalkantıların gölgesinde yeni ve kirli politikalar üretilmeye çalışıldığına hepimiz şahit oluyoruz. Bu politikalarla karşı karşıya kalan işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluşu ne dinsel-mezhepsel-etnik kimlik siyasetiyle ne de burjuva siyasal düzenin göstermelik reform paketleriyle mümkündür.
Çürüyerek emekçilerin sırtında kirli bir kambura dönüşen ve halkları birbirine boğazlatan emperyalizme karşı mücadele ancak onu doğru anlamak ile mümkündür. Kendi sefil yaşamları için milyonlarca işçinin ve emekçi halkın başına musallat olan emperyalizme karşı doğru bir perspektifle mücadele edebilmek için, Lenin’in emperyalizmi etraflıca çözümlediği, “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” eserini başucunda bulundurmak ve döne döne incelemek, her devrimci için temel bir sorumluluktur.
Kocaeli’den bir Kızıl Bayrak okuru