Afganistan işgaliyle Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) uygulamaya başlayan ABD emperyalizmi, Irak işgali, Lübnan’a saldırı, Suriye savaşı ile süreci hızlandırmaya çalıştı. Esas hamle ise İran’a saldırı ile yapılacaktı. Oysa 18 yıl sonra varılan nokta, hedeflenenden çok farklı.
Irak savaşıyla bataklığa saplanan ABD’nin 2006’da Lübnan’a saldırttığı İsrail de hezimete uğradı. “Ilımlı islam” modeli olarak imal edilen AKP’yi Ortadoğu halkları elinin tersiyle bir kenara itti. Suriye’de dinci-Amerikancı bir iktidar kurmak için cihatçı çetelere yapılan yatırımdan bir sonuç alınamadı. Sonunda Suriye’den çekilme süreci fiilen başladı.
İçeride siyonist lobiyi, Ortadoğu’da işbirlikçileri yatıştırmak için bazı tavizler verilse de, Trump kararını geri almadı. Tartışmalara, gerilimlere ve istifalara rağmen, Suriye’den çekilmenin önümüzdeki günlerde başlayacağı resmen ilan edildi.
Bu çekilme elbette ABD ile işbirlikçilerinin Suriye’yi ve Ortadoğu halklarını rahat bırakacakları anlamına gelmiyor. Kanlı ellerini bölgeden çekmeyecekleri yeterince açık.
Afganistan Taliban’a “emanet”!
2001’de Afganistan’a vahşi bir işgal saldırısı gerçekleştiren ABD, bu yoksul ülkeyi yakıp yıksa da emellerine ulaşamadı. Bunun çarpıcı göstergesi,
Washington’daki savaş ağalarının Taliban’la anlaşmaya varmak için pazarlık yaptıklarını resmen açıklamalarıdır.
Afganistan işgaline “Özgürlük Koruyucusu Operasyonu” adını veren ABD, binlerce askerini bu ülkenin üzerine salmış, savaş aygıtı NATO’yu suçuna ortak etmiş, Türk devleti ile batılı emperyalistleri de Afganistan halklarının celladı haline getirmişti.
İddiaya göre işgalin amacı, 11 Eylül 2001 New York saldırılarının sorumlusu olan CIA yetiştirmesi Usame bin Ladin’i yakalamaktı. Gerçekte ise BOP fiilen uygulamaya konulmak isteniyordu. ABD ile suç ortakları Afganistan’ı yakıp yıkma konusunda büyük bir “başarı” gösterdiler, büyük katliamlar gerçekleştirdiler. Buna rağmen başkent Kabil’e bile tam hakim olmadılar.
Uzun yıllara yayılan ve bataklığa dönüşen Afganistan işgali, ABD’yi Taliban’ın kapılarını arşınlamak zorunda
bıraktı. Katar emiri aracılığıyla Taliban’la bağlantı kuran Trump yönetimi, Amerikalılara “askerlerimiz yakında eve dönüyor” müjdesini verdi. Taliban’la anlaşmaya varan ABD, 18 ay içinde işgalci askerlerini çekme vaadinde bulundu. Küstah dünya jandarması için bu tam bir fiyaskoydu.
Irak’ta istenmeyen güç
Trump yönetimi ilkin Suriye’den, ardından Afganistan’dan çekilme planları yaparken, Irak’taki siyasi partilerin çoğu ile Haşd eş Şabi bünyesindeki silahlı güçlerden “Yankee go home” sesleri yükselmeye başladı. Değme Amerikancılar bile, ABD’nin işgalci askerlerinin Irak’ta kalmasını açıkça savunamıyorlar.
Bu arada Bağdat’a “ilan edilmemiş” bir ziyaret gerçekleştiren ABD Savunma Bakanı Patrick Shanhan (Suriye’den çekilme kararına tepki gösteren bakan istifa ettikten sonra bu görevi vekaleten yürütüyor), Irak’ta yükselen ABD karşıtı eğilimle baş etmenin yollarını arıyor. Vekil bakanın Irak hükümetiyle yaptığı görüşmelerin sonucu belli olmasa da işinin kolay olmadığı kesin.
Hükümette etkili bazı siyasi partiler dahil Irak yönetimi, ABD’nin varlığından duyulan rahatsızlığı açıkça dile getiriyor. Askeri ve siyasi olarak güçlü Haşd eş Şabi bileşeni silahlı örgütler, Amerikan askerleri çekilmezlerse, onları zorla çıkaracaklarını ilan ediyorlar. Dolayısıyla, ABD’nin işgalci kuvvetlerini uzun süre bu ülke topraklarında tutması kolay görünmüyor.
“Siyonist-sünni koalisyon” kimi kurtaracak?
Uzun yıllar emperyalist kapitalizmin jandarmalığını sürdüren ABD, artık bu rolü oynamakta zorlanıyor. Nüfuz alanlarının daralması, Çin, Rusya gibi yeni emperyalist güçlerin yükselişi, AB emperyalistlerinin ABD’den bağımsız tutum geliştirme girişimleri vb…
ABD’nin Ortadoğu’daki güçlerinin önemli bir kısmını çekmeye başlaması, efendilerinin teskin edici açıklamalarına rağmen, siyonistler ile Körfez şeyhlerini kaygılandırıyor. İşbirlikçilerini yatıştırmaya çalışan Trump yönetimi, “siyonist-sünni” bir eksen oluşturmak için çaba harcıyor. Bu bağlamda işbirlikçilerini 15 Şubat’ta Polonya’nın başkenti Varşova’da toplamaya hazırlanıyor.
Anlaşılan o ki, ABD bölgedeki uşaklarına, “ortak bir askeri güç oluşturun, ‘ortak çıkarlarımız’ için bekçilik yapın” diyor. İşbirlikçi rejimlerin esas dayanağı ise ABD savaş aygıtıdır. Yani tarafların beklentileri farklıdır. İşbirlikçiler ABD’den koruma beklerken, Trump yönetimi onları Ortadoğu politikasının aparatları olarak kullanmak istiyor.
Bu durumda, Varşova toplantısından “siyonist-sünni” bir pakt çıkması kolay görünmüyor. Bununla birlikte ABD ile işbirlikçilerinin kirli planları bölge halkları için ciddi bir tehdit oluşturuyor.