CIA’nın müstakbel Suudi Arabistan kralı adayı veliaht prens Muhammed bin Selman, ABD emperyalizminin isteğiyle komünizme karşı vahhabiliği yaydıklarını itiraf etti. Washington’daki efendileri nezdinde itibar kazanma derdinde olan prensin itirafı, siyasal İslamcı akımların emperyalizme biat etmelerinin arka planını gözler önüne sermektedir.
‘Kanlı Pazar’dan bu yana
Bir CIA organizasyonu olan Komünizmle Mücadele Dernekleri’ni (KMD) kuran Türkiye’nin siyasal İslamcıları, emperyalizme uşaklıkta başı çekerler. Hem AKP şeflerinin hem Fethullah Gülen gibi meczupların KMD militanı olmaları, bu zihniyetin kıblesi hakkında açık bir fikir vermektedir.
İslamcı/şoven akımların emperyalizme uşaklığı fikirsel planda olduğu kadar, pratikte de sınanmıştır. Zira söylemde batı karşıtı olan dinci oluşumlar, icraatta emperyalizm tetikçisidirler! Örneğin ‘68 kuşağı devrimci gençliği 6. Filo’ya karşı direnir, ABD askerlerini denize dökerken, dinci/ırkçı güruhlar gençlere saldırıp kan döküyor, ardından da 6. Filo’yu kıble belleyip namaz kılıyordu.
Halen aynı yerdeler
Kanlı Pazar olayından 49 yıl sonra, İslamcı şovenler, emperyalizme uşaklıkta rakip tanımıyorlar. Afganistan, Irak, Libya işgallerine destek veren bu zihniyet, ‘Libya senaryosu’nun Suriye’de tekrarlanması için yıllarca çırpınıp durdu. Zira, Emevi camisinde namaz kılma hevesleri ancak NATO bombardımanlarıyla gerçekleşebilirdi. Bu hevesleri kursaklarında kaldığı için ABD veya İsrail ne zaman Suriye’ye saldırsa heyecana kapılıyorlar. ABD, İngiltere, Fransa emperyalistlerinin son füze saldırısında da aynı havaya büründüler.
Üçlünün füze saldırısı İsrail, Körfez şeyhleri, cihatçı çeteler tarafından desteklendi. Bu güçler saldırının devamı için efendilerine yalvardılar. AKP iktidarı ile aparatları da anında bu kervana katıldı. Kimyasal saldırı söyleminin iğrenç bir uydurma olduğu kimse için bir sır değilken, Türkiye’nin dinci-Amerikancıları saldırıyı alkışladı. Ancak yeterli bulmadılar. Yüzü aşkın füzeyle gerçekleştirilen saldırı onları teskin etmeye yetmedi. Suriye’de ayakta kalan yerlerin de tahrip edilmesini, Esad yönetiminin yıkılmasını, El Kaide bayrağının Şam semalarında dalgalanmasını isteyen bu din bezirganları, bunun için saldırının devam etmesini istiyorlar.
En azılıları Hak-İş’le İHH!
AKP’nin önde gelen iki aparat örgütünün füze saldırısına dair açıklamaları, dinci şovenlerin ruh halini ele veriyor. Biri ‘işçi sendikası’ kılıklı Hak-İş, diğeri ‘insani yardım’ kılıklı İHH… Bu iki aparat örgütün şefleri saldırıyı alkışladılar, ancak yeterli bulmadılar. Bunlara göre saldırı, Esad yönetimi yıkılana kadar devam etmeliydi.
Misyonu işçi sınıfına ihanet, sermayeye hizmet olan Hak-İş, emperyalist saldırganlığa destek vererek bölge halklarına düşmanlığını da ilan etmiş oldu. İnsani yardım adı altında yedi yıldan beri cihatçı katillere lojistik destek taşıyan İHH ise, yıllardan beri Suriye’ye karşı savaşın önde gelen suç ortaklarından biridir. Cihatçıların gün yüzüne çıkan lojistik depolarındaki kolilerin en az yarısının İHH damgalı olması, bu aparat örgütün savaştaki rolünü gözler önüne seriyor.
Kendilerine yakışanı yapıyorlar
Batı karşıtı vaazlar veren, mazlum edebiyatı yapan, istismar edebilmek için bazen Filistin’i hatırlayan bu dinci şoven aparatların emperyalist saldırıyı yetersiz bulmaları şaşırtıcı mı? Hiç de değil! Onlar tam da kendilerine yakışanı yapıyorlar. Başka türlü davranmak, “fıtratlarına aykırı”dır.
Yayılmacı hevesleri için cihatçı barbarlığı destekleyenlerin, emperyalist barbarlığı alkışlamaları şaşırtıcı değil. Onlar bu düzenin organik birer parçasıdırlar. Sömürüden, yağmadan pay alıyorlar. Bir parça kapabilmek hesabıyla komşu ülkelerin yağmalanması için çaba sarf ediyorlar. Mazlum edebiyatı yaparken ne kadar riyakarlarsa, emperyalist barbarlığı desteklerken o kadar maskesizler. Emperyalizme bir kez daha biat ederken, sadece kendilerine yakışanı yapıyorlar!