Aralık 1987’de emperyalizme ve siyonizme karşı bir isyan yükseldi, İntifada! Birinci İntifadanın 31. yıldönümündeyiz.
Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin 1967 yılında işgal edilmesi sonucu, Mısır’dan Sina Yarımadası, Suriye’den Golan Tepeleri ve Filistin “İsrail’in” oldu. Katliamlar, işkenceler, tutuklamalar, birbirini kovaladı. Siyonistler işgal ettikleri toprakların yalnızca yeraltı kaynaklarına hakim olmakla kalmadılar. Çocukları hücrelerde büyüttüler. “Şanslı” olup hücreye girmeyen çocuklar ise tankların topuna, silahların kurşununa hedef oldular. Gençler işkencelerden geçirildi. Yüz binlerce Filistinliyi özgürlüklerinden mahrum bıraktılar. Birinci İntifada’ya kadar olan yirmi yıllık süreçte 200 bin Filistinli, siyonist İsrail’in hücrelerinde yaşadı.
Filistin halkı elbette buna sessiz kalmadı.
9 Aralık 1987 tarihinde İsrail, trafik kontrol noktasında 4 Filistinli işçiyi ezerek katletti. Bunu protesto edenlere de azgınca saldırdı. 17 yaşında bir gencin öldürüldüğü saldırıya tepki iyice büyüdü ve Gazze’den başlayarak dört bir yanı sardı Filistin İntifadası!
Filistinliler tanklara taş ve molotofla karşılık verdiler. Kepenk kapatmaktan genel grevlere, siyonist İsrail’e vergi ödememekten işlerinde çalışmamaya ve mallarını boykot etmeye kadar birçok eylem gerçekleştirdiler. Bir yandan savunma güçlendirilmeli ve bir yandan da günlük toplumsal yaşamın devamlılığı sağlanmalıydı. Toplumsal yaşama yön verebilmek için Birleşmiş Ulusal Ayaklanma Liderliği (BUAL) aktif çalışma yürütüyordu. BUAL; El-Fetih, Filistin’in Kurtuluşu için Demokratik Cephe (FKDC), Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Halk Partisi’nin (FHP) koalisyonu idi. Koalisyon kurduğu halk komiteleri (Beslenme, İlkyardım, Ticaret, Enformasyon, Araştırma-Soruşturma, Destek, Gözlem, Kadın, Tarım, Demirci, Nöbetçi, Gönüllü İş, Gıda, Güvenlik ve Eğitim komiteleri) ile toplumsal yaşamı örgütleyebiliyordu.
Ancak bu kadarı yetmiyordu. Tanklara ve toplara karşı silah kullanmak gerekiyordu ve öyle de yapıldı. Siyonist saldırganlığa silahlı birliklerle karşılık verilmeye başlandı. Bugün hâlâ daha devam ediyor, siyonizme karşı mücadele. Emperyalistler halklara düşman olduklarını Ortadoğu üzerinden açıkça gösteriyorlar. Ortadoğu halkları da emperyalizme karşı mücadeleyi sürdürüyorlar. Türkiye’den devrimciler de savaştılar Filistin cephelerinde siyonist İsrail şahsında emperyalizme karşı. Denizlerimiz dalgalandı oralarda.
Birinci İntifada, bir halkın topyekûn isyanı üzerinden emperyalist orduya karşı nasıl savaşılacağını da gösterdi. Filistinli direnişçiler en zor koşullarda kendilerini yeniden yaratmanın örneklerini gösterdiler halklara. Bugün tüm dünya halkları yeni intifadalara gebe.
Emperyalizme karşı mücadelenin kapitalizme karşı mücadeleden ayırt edilemeyeceğini ve Filistin ve Ortadoğu halkları şahsında tüm dünya halklarının kardeşliğini en gür sesimizle haykırmak ve bu uğurda mücadeleyi büyütmektir, güncel sorumluluğumuz. Unutmayalım, halkları barbarların zulmünden nihai olarak kurtaracak olan, proletarya enternasyonalizmidir!