İşçiler, emekçiler, gençler
Gerici-faşist AKP iktidarı 2002 yılından bugüne adım adım inşa ettiği soygun ve rant rejimini ayakta tutmak için her türlü yol ve yöntemi kullanıyor. Tepesinde Tayyip Erdoğan’ın oturduğu harami saltanatı baskı ve zorbalıkla devamını sağlıyor. Öyle ki kendi sefil çıkarlarının geleceği için bütün bir topluma faşist tek adam rejimini dayatıyor. 17 yıldır varlığını borçlu olduğu sermaye düzeni için var gücüyle çalışan Erdoğan yönetimi, sıra sefil çıkarlarına geldiğinde kendi yasa ve hukukunu da bir kenara bırakıyor. Tamamen keyfi biçimde topluma kendisini dayatıyor.
Bunun son ve çarpıcı örneği 31 Mart yerel seçimleri oldu. Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yaşamı açısından İstanbul, Ankara, İzmir gibi önemli kentleri kaybeden, buradan hareketle kendi geleceğini tehlikede gören Erdoğan yönetimi tamamen keyfi biçimde İstanbul seçimlerini yok saydı. Yeri geldiğinde “milli irade”yi diline dolayan ve demagoji konusu yapan gerici-faşist iktidar, söz konusu kendi geleceği ve çıkarları olduğunda milyonların tercihini yok sayacağını böylelikle bir kez daha göstermiş oldu. Kuralsız ve keyfi biçimde topluma yeni bir seçim dayattı.
İşçiler, emekçiler
Gerici-faşist iktidar tarafından keyfi bir şekilde iptal edilen ve 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul seçimleri siyasal sonuçları açısından İstanbul sınırlarını şimdiden aşmış bulunuyor. Keza, 23 Haziran seçimleri gerek Erdoğan yönetimi, gerek düzen muhalefeti, gerekse de bütün bir toplum tarafından ülke çapında bir hesaplaşma alanı olarak görülüyor.
Kardeşler, ister Binali Yıldırım olsun ister Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da mindere çıkacak olanlar sömürü düzenini temsil ediyorlar. Her ikisi de varlığını sömürü düzenine borçlu. Bu nedenle emekçiler gerek seçimlerden, gerekse sermayeyi temsil eden güçlerden asla bir beklenti içerisine girmemelidir.
Bu böyle olmakla birlikte emekçiler İstanbul seçimleri üzerinden kendilerine dayatılan keyfiliği reddetmelidir. Gerici-faşist AKP iktidarına karşı mücadeleyi büyütmeli, Erdoğan yönetiminin topluma reva gördüğü zorbalığı kabul etmemelidir. Ranta, soyguna ve kâra dayalı saltanatları için toplumu hiçe sayan, faşist tek adam rejimini kurmaya ve güçlendirmeye çalışan AKP gericiliğinden hesap sormalıdır. Bunun yolu ise her şeyden önce örgütlenmekten ve toplumsal mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.
İşçiler, emekçiler, kardeşler:
- 23 Haziran seçimleri üzerinden bizlere bir kez daha kendisini dayatan,
- Grevleri yasaklayan, hak arama eylemlerine azgınca saldıran,
- Faşist tek adam rejimini kurup, zorbalığı olağanlaştırmak isteyen,
- Dini istismar edip, toplumu ayrıştıran/düşmanlaştıran,
- Emperyalistlerin çıkarları için savaş kışkırtıcılığı yapan, kardeş halkların oluk oluk kanını akıtan,
- Sömürü düzeninin krizini yönetmek adına faturayı işçilere ve emekçilere kesen,
- Emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını cehenneme çeviren ekonomi programlarını azgınca uygulayan,
- İşçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını bir bir ortadan kaldıran ve gelinen yerde kıdem tazminatı hakkına göz diken,
- Özelleştirmelerle, sosyal yıkım politikalarıyla çalışma koşullarını kuralsız hale getiren, işsizliğin çığ gibi büyümesine yol açan,
- Ranta, soyguna ve kâra dayalı harami saltanatının devamı için terör estiren,
- Kendisine muhalif her sesi boğmak isteyen,
- Kürt halkını yok sayan, kazanımlarını ortadan kaldırmak için kirli savaş politikasını azgınca uygulayan,
- Gençliği köle haline getirmek, dindar ve kindar nesiller yetiştirmek için eğitim sistemini gericileştiren, piyasanın insafına bırakan,
-Kadınlar üzerindeki çifte sömürüyü katmerleştiren, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismarın önünü açan,
- Başta Aleviler olmak üzere, farklı inanç ve kültürleri yok sayan, asimile etmek için her türlü kirli yöntemi pervasızca uygulayan,
Gerici-faşist AKP iktidarına geçit vermeyelim!
Sınıf mücadelesini büyütelim!
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
Haziran 2019