12 Mart 1995 akşam saatlerinde, Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin silahla taranması sonucu, Halil Kaya isimli Alevi dedesi vurularak yaşamını yitirdi. Alevi dedesinin katledildiğini duyan mahalle halkı ilk tepki olarak camiye yürümeyi hedefledi. Eğer bu gerçekleşseydi, sermaye devleti katliamla hedeflediği Alevi-Sünni çatışmasını körüklemek için büyük bir fırsat elde etmiş olacaktı.
Kitlenin içinde olan bir devrimci “Hedef karakol” şiarını yükseltti ve kitle karakola yürümeye başladı. Polisin karakola yürüyen kitleye ateş etmesiyle Gazi Direnişi başladı.
Gazi Direnişi'ne destek eylemleri sadece İstanbul'a değil, Türkiye'ye yayıldı. Buna paralel olarak azgın bir devlet terörü estirildi. Ülke genelinde yüzlerce kişinin gözaltına alındığı devlet terörü İstanbul Gazi ve 1 Mayıs mahallerinde katliama dönüştü. Katliamda Mehmet Gündüz, Zeynep Poyraz, Fadime Bingöl, İsmihan Yüksel, Ali Yıldırım, Dilek Sevinç, Reis Kopal, Fevzi Tunç, Mümtaz Kaya, Genco Demir, İsmail Baltacı, Hasan Pugan, Hasan Sel, Sezgin Engin, Dinçer Yılmaz, Hasan Gürgen, Hakan Çabuk, Yaşar Aydın ve Dilek Şimşek yaşamını yitirdi.
Katliamcılar cezasızlıkla korundular
Yapılan otopside, katledilen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığının olayla ilgili fezlekesiyle Eyüpsultan Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" iddiasıyla dava açtı. Gerçekte katliamın asıl sorumlularına açılmamış olan dava Trabzon'da görüldü ve tetikçi polislere de az bir “ceza” verilerek, cezaları ertelendi.
Katliama karşı direniş devrimci yükselişin önünü açtı
Gazi Mahallesi devrimcilerin yoğun olduğu bir mahalleydi. Bu yüzden Gazi Direnişi'ne başından itibaren devrimciler öncülük etti. Katliamda yaşamını yitirenlerin çoğunluğu örgütlü devrimcilerdi. Diğerleri ise devrimcilere yakınlığı olan insanlardı. Gazi katliamı sermaye devleti açısından amacına ulaşamamış, ağır bedele rağmen devrimciler açısından direnişle taçlandırılmıştı. Bu, kısa dönemli bir devrimci yükselişin önünü de açtı. 96 1 Mayıs'ında İstanbul'da gerçekleşen katılım bu yükselişin dolaysız bir sonucuydu.
Sermaye devleti devrimci yükselişe sadece katliamla, devlet terörüyle yanıt vermekle yetinmedi. Alevileri bağrına basarak boğmaya yöneldi. Çünkü Gazi Direnişi'ne kadar gizlenen Alevi kimliği direnişten sonra daha açıktan ifade edilmeye başlandı. Saldırmak bu kez sermaye devletinin aleyhine bir sonuç doğurmuştu. Sermaye devleti bu yüzden kendi Alevilerinin adresi olan Cem Vakfı gibi oluşumları palazlandırmak yoluna gitti. Bunun yanı sıra, Gazi Mahallesi gibi devrimci potansiyel taşıyan emekçi mahallelerinde uyuşturucu, alkol ve mafyayla yozlaşmanın önünü açtı. Semtlerde örgütlenmeyi esas alan (ki bu da ayrı bir tartışma konusudur) ve bütün bu saldırıları gören, yayınlarına konu eden devrimci örgüt ve çevreler enerjilerini sermaye devletinin saldırılarını püskürtmekten çok, grupçu saikler uğruna harcadılar.
Bu zaafın da beslediği elverişli koşulları değerlendiren sermaye devleti, Gazi direnişi ile başlayan devrimci yükselişin önüne geçebildi. Gazi Direnişi'nde ölüm de dahil her bedeli ödemeyi göze alarak ortak hareket eden devrimciler, Gazi Direnişi ve Katliamı anmalarında bile aynı birlikteliği yakalayamadılar.
Her şeye rağmen Gazi Direnişi devrimcilerin birlikteliği, siper yoldaşlığı açısında önemli bir örnek olarak tarihe kazınmıştır.
Direnişte yaşamını yitirenleri bir kez daha saygıyla anıyoruz.
H. Ortakçı