Ümraniye Cezaevi’ne 19 Aralık 2000’de düzenlenen ve biri uzman çavuş, beş kişinin öldürüldüğü saldırıyla ilgili 267 askere açılan davada verilen kararın gerekçesi yazıldı.
İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi, zamanaşımı ve beraatla biten davada yargılanan askerlerin “operasyon sırasında hapishane içerisine girmedikleri” beyanına dayanarak bu kararın verildiğini ifade etti.
Kararda, “cezaevinin içerisindeki operasyonu yürüten kişilerin Ankara’dan İstanbul’a gönderilen ve kimliği belirlenemeyen kişiler olduğu” belirtildi.
“Mahkeme sorumlular hakkında suç duyurusu yapmalıydı”
bianet’ten Ayça Söylemez’in haberine göre, müşteki avukatlarından Güçlü Sevimli yaptığı açıklamada, bu gerekçeyle, sadece sanık beyanlarına dayanarak beraat kararı verildiğini söyledi, “Sanıklar zaten içeri girmediklerini, dışarıda beklediklerini söylüyorlar o zaman suçu işlememişler, şeklinde bir mantık yürütülmüş” diye konuştu.
Sevimli, “Mahkeme, Ankara’dan gönderilen birliğin cezaevi içerisine girdiğini, ölümlerde ve diğer suçlarda sorumlu olduğunu ifade ediyorsa bu kişiler hakkında suç duyurusu yapması gerekirdi” dedi.
Kararda, operasyonda yaralanan mahpusların beyanları da beraata gerekçe gösterildi:
“İlçe Jandarma Bölük Komutanlığında er veya rütbeli olarak görev yapan sanıklar hakkında beş kişinin ölümüne neden oldukları iddiasıyla dava açılmış ise de, mahkememizce dinlenen sanıkların ‘Biz içeride görevlendirilmedik, Ümraniye Cezaevinin dış güvenliğini sağladık içeriye özel birlikler girdi’ şeklindeki savunmaları, mahkememizce dinlenen müştekilerin de içeriye özel kıyafetli robokop olarak bilinen görevlilerin girerek müdahale ettiklerine ilişkin anlatımları…”
“Bazı askerler içeri girerek ateş ettiklerini söyledi”
Kararda, ölüm ve yaralanmalardan sorumlu olanların Şile ve Beykoz ilçe jandarma bölüğünden olmadığı ifade edildi:
“Şile, Beykoz İlçe Jandarma Bölük Komutanlıklarında görevli olan çoğu er olarak askerlik yapan sanıkların devam eden Ümraniye Cezaevindeki olaylar nedeniyle cezaevinin dış güvenliğini sağlamak için görevlendirildikleri, cezaevi içine giren görevlilerin belirlenemeyen ve Ankara’dan gönderildikleri ifade edilen kişiler olması karşısında haklarındaki dava ölüm nedeniyle düşürülen diğer sanıkların bu nedenle cezaevi içine girerek belirtilen maktullere ateş açarak ölümüne neden oldukları sabit olmadığından ayrı ayrı beraatlarına dair hüküm verilmiştir.”
Ancak avukat Sevimli, yargılama kapsamında ifade veren Şile, Beykoz İlçe Jandarma Bölük Komutanlıklarında görevli bazı askerlerin içeri girerek hapishanede öldürülen Ahmet İdil’e ateş ettiklerini söylediklerini, bu kişilerin de içeri girmediklerini iddia eden birliklerden olduğunu ifade etti.
“Bora ve Atmaca yok sayıldı”
78 sayfalık gerekçeli kararda beraatlarla ilgili gerekçe, sadece bir paragraf uzunluğunda. Avukat Sevimli kararda, hapishanede uygulanan “Bora” ve Atmaca” adlı harekat planlarına da atıf yapılmadığını, planların yok sayıldığını ekledi.
Kararda, sorumlu mahpuslar çıktı
Gerekçeli kararda ayrıca, operasyonun bu şekilde gerçekleşmesinin sorumlusu olarak da hapishane içerisinde açlık grevi yapan mahpuslar gösterildi:
“Ülke genelinde F Tipi cezaevlerinin faaliyete geçirilmesini engellemek, protesto etmek, bu cezaevlerine nakilleri önlemek amacıyla, Ümraniye E Tipi Cezaevinde tutuklu ve hükümlü olarak kalan müştekilerin açlık grevini ölüm orucuna dönüştürmeleri üzerine güvenlik güçleri tarafından tutuklu ve hükümlülere müdahale edildiği bu müdahaleye karşı konulması nedeniyle söz konusu olayların meydana geldiği iddiasıyla açılan davada…”
Beş kişinin ölümü “faili meçhul” kaldı
Sanıklar kasten yaralama, kötü muamele de bulunma ve faili belli olmayacak şekilde kasten öldürme suçlarından yargılanıyordu.
Müşteki avukatların, 20 yıl önceki operasyonla ilgili açılan davada olay yerinde keşif yapılması, mahpuslarla görüşen aydınların ve dönemin Adalet Bakanı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü, askeri yetkililerle savcıların tanık olarak dinlenmesi gibi tüm talepleri reddedilmişti.
İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 Aralık 2019’da verdiği kararıyla 15 yıl önce açılan dava süresince hayatını kaybetmiş olan beş sanık hakkında davanın düşürülmesine karar verdi. Kalan 262 sanıktan bazıları hakkında açılmış olan “kasten yaralama” ve “işkence” suçlarından davanın zamanaşımından düşmesine karar verildi. Sanıklar, yargılandıkları “faili belli olmayacak şekilde kasten öldürme” suçundan da “aleyhlerine mahkumiyetlerine yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığından” beraat etti.
Cezaevindeki ölümlerle ilgili açılan diğer bir davada yargılanan, dönemin mahpusları da beş kişinin ölümünden beraat etmişti.
399 mahpusa açılan davada İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılanan mahpusların, “öldürme suçunu işlemediklerinin sabit olması nedeniyle” beraat etmesine karar vermişti. Öldürülen Jandarma Uzman Çavuş Nurettin Kurt’un operasyonu yapan askerlerce öldürüldüğü, davanın gerekçeli kararıyla kesinleşmişti.
Bu son beraat kararlarıyla operasyonda ölenlerin failleri “meçhul” kaldı.