İzmir’in Seferihisar açıklarında 30 Ekim Cuma günü 6,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem sonrası binlerce insan yaralanırken, onlarca insan ise yaşamını yitirdi. Depremin ardından tıpkı yakın zamanda gerçekleşen Elazığ depreminde olduğu gibi toplanma alanları ve barınma konusunda büyük mağduriyetler yaşandı. Türkiye bir deprem ülkesiyken, deprem öncesinde alınmayan önlemler sonrasında yaşanan kaos ortamı sorunun depremde değil insan yaşamını hiçe sayan çürümüş düzende olduğunun bir kez daha göstermiştir.
Deprem sonrasında Akut ve Kızılay tekrardan bağış kampanyaları oluşturup para toplarken, siyasetçiler ise iki yüzlü açıklamalarda bulunmaya devam etti. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, enkazın üzerine çıkıp, enkaz altında bir yaralı ile konuşan görevlinin elinden telefonu alması büyük tepkilere neden oldu. Ayrıca depremin hemen ardından T. Erdoğan ise “En az üç çocuk temennisi rastgele söylenmiş bir ifade değil. Ülkemizin geleceği bakımından hayati öneme sahiptir” gibi açıklamalarda bulundu. Bir de bunun üstüne hastanelerin dahi depreme dayanıklılığı olmadığı ortaya çıktı, Pandemi hastanelerinde yatan hastalar apar-topar dışarı çıkartıldı.
Deprem doğal bir afet fakat onu ölümcül kılan bu düzenin rant ve talan projeleridir. Çıkar ve kar uğruna rant-talan projelerinin önünü açanlar, doğayı katledenler, deprem toplanma alanlarının üstüne AVM inşa edenler, 20 yıldır toplanan deprem vergileri için “o parayla yol yaptık” diyenler depremde yaşanan can kayıplarının asıl sorumlularıdırlar. Bizler biliyoruz ki deprem değil kapitalizm öldürüyor. İnsan canını hiçe sayan bu düzene karşı mücadeleyi yükseltelim!
Devrimci Gençlik Birliği