Geçtiğimiz aralık ayında, Eskişehir’deki Eti Maden Lityum Karbonat Üretim Tesisleri'nin açılış törenine canlı bağlantıyla katılan sermayenin demir yumruğu Erdoğan, yaptığı konuşmada "Doğa, çevre ve yeşil gibi insanlığın ortak kavramlarının, arkası karanlık birçok marjinalin operasyon aparatı haline getirilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz. Türkiye'nin ve 83 milyonun faydasına olan enerji projelerimizin çevreci maskesi takmış Vandallarca engellenmesine müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullanmıştı. Devamında ise "Türkiye'nin, yer altı kaynaklarından uzun yıllar boyunca yeterince istifade edememesinin sebebi bu yönde attığı adımların sabote edilmesidir" ve "Nükleer enerjiden hidroelektrik santrallerine, maden arama ve işletme faaliyetlerinden diğer yatırımlarımıza kadar, ülkemizin potansiyelini harekete geçirecek hemen her çaba, organize bir saldırıya uğramaktadır" iddialarını öne sürerek, doğanın rant uğruna talan edilmesine karşı çıkanları hedef göstermişti.
Sermaye devletinin ve onun demir yumruğu olan Erdoğan’ın bu saldırganlığı boşuna değildir. Zira HES ve JES projeleri başta olmak üzere, Maden Ocakları ve TOKİ projeleri sermaye için büyük bir rant kapısıdır. Doğanın talan edilmesi anlamına gelen bu projeler sermayenin kârlarına kâr katarken, buna karşı direnen emekçiler başta olmak üzere, onlarla dayanışma içinde olan ilerici güçlerin hedef gösterilmesi, gerçekte yaşadıkları korkunun bir göstergesidir. Tam da bu nedenle bir yandan “Türkiye'nin yer altı kaynaklarından uzun yıllar boyunca yeterince istifade edememesinin sebebi bu yönde attığı adımların sabote edilmesidir" diyen Erdoğan, diğer yandan kır emekçilerinin topraklarının talan edilmesine, canlıların yok olmasına ve suların kirlenmesine karşı büyüyen direnişlerine saldırıyor.
AKP iktidarı, hayata geçirdiği saldırılara karşı oluşan eylemler hakkında, “terör örgütleri ile bağlantılı, dış güçlerin, vandalların eylemi vb.” ifadelerini kullanarak toplumu maniple edip, oluşan mücadeleyi baltalamayı hedefliyor. Ancak toprağa, suya, hayvana, doğaya sahip çıkan köylüler yeri geldiğinde kepçelerin, TOMA’ların önünde bedenleriyle barikat oluyor, yeri geldiğinde gözaltına alınıyor ancak kararlı mücadelelerinden bir adım dahi geri atmıyor.
Doğanın talan edilmesine karşı gelişen mücadeleler anlamlı bir yerde dururken, bu direnişlerin kazanımla sonuçlanabilmesi; toplumsal dayanışmanın büyütülmesiyle mümkün olacaktır.
P. Sevra