Günlerdir kentimiz depremin sonuçlarıyla boğuşuyor. Çocukların da içinde olduğu 114 insanımız depremde yaşamını yitirdi, binin üzerinde ise yaralımız var. İşçi ve emekçiler dayanışma duygusuyla ellerinden geldiğince yaraları sarmaya çalışırken, ölümlerin sorumlusu olanlar şov derdine düşüyor.
Denetimsizlik, kararların uygulanmaması, bürokrasi, rantçı zihniyet, kârın insan canından önemli tutulması, yargının-yönetmeliklerin-prosedürlerin bu aynı bakışla işletilmemesi, kısacası tüm parçalarıyla bir bütünü oluşturduğu kapitalist sistem hala vahşet, acı, barbarlık üretmeye devam ediyor. On binlerce işçi, aklı depremi yaşayan yakınlarındayken ve hala deprem tehlikesi sürüyorken çalışmaya zorlandı.
Onlarca kişinin can verdiği Rıza Bey apartmanında yaşanan katliam sürpriz değildi. 2005'te yaşanan depremde hasar gören ve çatlakları sıvayla kapatılan bina, kapitalist sistemin insan canını hiçe saydığını bir kez daha gösterdi. Binanın kalınamaz olduğu belediye tarafından belgelenirken nasıl oluyor da 15 yıldır insanlar bu apartmanda yaşamaya devam ediyor? Belediyesinden bakanlığına bu binanın çökebileceği tespit edilmişken neden insanlar tahliye edilmiyor, içinde yaşayanlara konut tahsis edilmiyor?
Normal koşullarda bir doğa olayı olan deprem, göz göre göre 100'den fazla insanın yaşamına mal olan organize bir katliamla sonuçlanmıştır. Bu katliamın sorumlusu ise belediye yönetiminden iktidarına, yargısından yürütmesine kadar sermaye devletinin kendisidir. Ve maalesef ki yönetim biçimine, bu çürümüş zihniyete karşı sarf edilmeyen her söz, korkuyla geri atılan her adım bu tabloya neden olmuştur.
Bugün çocuklarımızı, sevdiklerimizi ve insanlığı, kapitalist sistemin rant ve kar hırsına kurban veriyoruz. Deprem karşısında ilk günden gelişen dayanışmamız ise, sorumlulardan hesap sorma ve vahşi düzeni yıkma hedefiyle birleşmez ise sistemin yarattığı çatlakları sıvayla kapatmaktan öteye sonuç yaratmayacaktır. Bu nedenle kapitalist sisteme karşı örgütlenmek yaşamsaldır.
Üzerimizde dolaşan kara bulutları enkazlara çıkıp şov yapanlar, depremlerin kader-fıtrat işi olduğunu söyleyenler, hükümetle belediye arasında sorumluluğu birbirinin üzerine yıkanlar değil "insanca bir yaşam istiyoruz’ diyen işçiler ve emekçiler dağıtabilir.
Depremlerin, doğal afetlerin ve salgınların felakete dönüşmesini engellemenin biricik yolu, mali kaynakları ve teknik donanımı kar ve rant için kullanan kapitalist sistemi yıkıp, insanı ve doğayı esas alan sosyalist düzeni kurmaktan geçiyor!
İzmir BDSP