Sri Lanka’da aylarca süren kitle hareketi, kokuşmuş rejimin başı Gotabaya Rajapaksa’nın sarayının işgal edilmesiyle doruğa çıkmıştı. Devlet Başkanı Rajapaksa ülkeden kaçmış, bazı bakanlar da istifa etmiş, geçiş süreci hükümetinin kurulacağı söylenmişti.
9 Temmuz’da gerçekleştirilen saray işgali sembolik bir anlam da taşıyordu. Çünkü ‘Rajapaksa klanı’ rejiminin simgesi olan bir mekandı. Nitekim göstericiler sembolik sayıda da olsa sarayda ve yönetim ofislerindeki bekleyişlerini devam ettirdiler. Zira rejimin başı kaçmış ama rejim halen ayaktaydı.
Kitle hareketinin durulmasını fırsat sayan rejim, bir gece yarısı operasyonu ile protestolar için kurulan kampa saldırdı. Saldırıyı izleyen BBC muhabirleri, yüzlerce polis ve askerin saldırısında dokuz göstericinin gözaltına alındığını ve protesto çadırlarının söküldüğünü belirttiler. Saldırıya karşı direnen eylemciler kolluk kuvvetleriyle çatıştı. Çatışmalarda onlarca kişinin yaralandığı bildirildi. Gazetecilere de saldıran kolluk kuvvetleri, sergiledikleri zorbalığın kayıt altına alınmasını önlemeye çalıştı.
Direniş için kurulan çadırlarda göstericiler aylardan beri bekliyorlardı. Tam da kampı boşaltacaklarını ilan ettikleri bir zamanda rejim saldırıya geçti. Belli ki kitle hareketine gözdağı vermek istiyorlar.
***
Kitle hareketi rejimi sarstı ama yıkamadı. Rajapaksa klanın başının kaçması, kitlelerde bir bekleyiş havası yarattı. Eylemcilerin bir kısmı işgal edilen saray ve diğer kurumları terk etmedi. Ancak genel anlamda kitle hareketi ‘mola’ vermiş oldu. Yine de klanın önde gelen suç ortaklarından biri olan başbakanın geçici devlet başkanı olması protesto edildi. Ancak bu protestolar sembolik sınırlarda kaldı. Durumu gözlemleyen Wickremesinghe keskin dişlerini göstermekte pek gecikmedi.
Wickremesinghe’nin ilk işi Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etmek oldu. Yaptığı açıklamalarda kitle hareketini hedef alan küstahça laflar etti ve saldırıya geçeceği sinyalini verdi. Nitekim mecliste yapılan ‘gizli’ oylamada devlet başkanı seçilir seçilmez protesto kampına saldırı emri vererek yoksulluk ve sefalete karşı isyan eden halka olan düşmanlığını gösterdi. Kokuşmuş rejimin önde gelen suç ortaklarından biri olan Wickremesinghe, gösterilere göz yumulmayacağını ilan edecek kadar gözü dönmüş bir zorba olduğunu ilan etmişti.
***
Sri Lankalılar Wickremesinghe’nin seçilmesini protesto etse de IMF şefleri memnuniyetlerini dile getirdiler. Nitekim Wickremesinghe’nin IMF ile anlaşma yapmak istediği belirtiliyor. IMF şeflerinin Wickremesinghe’nin başa geçmesinden memnun olmaları da tesadüf değil elbet.
Sri Lanka’yı iflasa sürükleyen rejim, IMF ile anlaşma yaparsa, çöküşten çıkışın faturasını da emekçilerin sırtına yıkmak durumunda kalacak. Zira IMF anlaşmalarının ilk kuralı, ‘kemer sıkma’ politikalarının hayata geçirilmesidir. Bu politikanın iflas etmiş bir ülkede uygulanması, zaten sefalet içine itilen kitlelere IMF’ye ödenecek faizleri de karşılamaya mecbur etmek anlamına gelecektir.
Devlet Başkanı koltuğuna oturan Wickremesinghe’nin bu görevde 2024 yılına kadar kalacağı söyleniyor. Bu ise, IMF reçetelerini uygulamak için yeterli bir süredir. Ancak bu pervasızlığa girişip girişmeyeceği, kitle hareketinin seyrine bağlı olacak. Üç ay süren bir direnişle Rajapaksa klanının şefini saraydan kovan kitle hareketi sönümlenecek mi, daha güçlü bir dalga olarak mı gelecek? Esas mesele burada düğümleniyor. Ancak ne olursa olsun, rejimin dayattığı sefaleti sineye çekip çürümeye sürüklenmekten imtina eden, bunun yerine ülkeyi iflasa sürükleyenlerin yakasına yapışan geniş emekçi kitlelerin IMF reçetelerine ‘eyvallah’ demeleri kolay olmayacaktır.