İngiliz emperyalizminden bağımsızlığını 1948 yılında kazanan 21 milyon nüfuslu ada ülkesi Sri Lanka’da son 74 yılın en ağır ekonomik ve toplumsal krizinin yaşandığı belirtiliyor. Tek adam diktatörlüğüne dayanan gerici rejim, krizin tüm yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkmakla kalmıyor, krizi derinleştiren icraatlarına da devam ediyor.
Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa’nın başında bulunduğu rejimin köşebaşlarını da aynı aileye mensup kişiler tutuyor. Devlet Başkanı'nın abisi Mahinda Rajapaksa başbakan koltuğuna otururken, hükümette ‘Rajapaksa Klanı’na mensup birçok bakan da mevcut.
Kokuşmuş aile diktatörlüğü pandemi sürecini idare edemediği gibi, Ukrayna savaşının ardından yaşanan sorunlara çözüm üretme kabiliyetinden yoksun olduğunu gösterdi. Bu ise emekçiler için yaşamı çekilmez hale getirdi. Örneğin 22 Şubat'tan bu yana elektrik kesintileri günde 7,5 saati buluyor, tüp gazı ve ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerinde hem kıtlık var hem fiyatlar artıyor, ülke dış borç batağına saplanmış, IMF’den kredi alabilmek için emekçilerin boğazını daha çok sıkmaya hazır olan bir rejim var.
Giderek derinleşen ekonomik/sosyal krizin yarattığı yıkımlara karşı mart ayının sonunda başlayan gösteriler devam ediyor. Ekonomik taleplerle eyleme geçen kitleler artık devlet başkanı, başbakan ve bakanlık gibi üst düzey mevkileri işgal eden ‘Rajapaksa Kalnı’na mensup kişilerin istifa etmelerini istiyor. Adı geçen klana mensup üç bakan istifa etti. Protestoların devam etmesi üzerine cumhurbaşkanının abisi olan başbakan da istifa etmek zorunda kaldı. Klanın başı ise, ‘saltanat koltuğunu’ koruyabilmek için halen ayak diriyor.
***
İşçilerin, emekçilerin, gençliğin, kamu emekçilerinin ve kır yoksullarının protestolarını “terör eylemi” diye nitelendiren ve yaşananlardan “aşırılıkçı güçleri” sorumlu tutan çürümüş rejimin başı Gotabaya Rajapaksa, polis şiddetiyle kitle hareketini bastırmak için 1 Nisan'da OHAL ilan etti. Ancak rejimin şiddetine rağmen direnişe devam eden emekçiler karşısında geri adım atmak zorunda kaldı ve 5 Nisan'da OHAL’i kaldırdı.
Kitlelerin taleplerini karşılamaktan uzak duran dikta rejimin emekçileri daha da öfkelendirdiği gözleniyor. Başkent Kolombo’nun merkezindeki ana protesto meydanında 9 Nisan’dan bu yana binlerce kişinin katıldığı direniş gece-gündüz devam ederken işçi sınıfı ile kamu emekçilerinin devreye girmesiyle genel grev de ilan edildi. İlkinde bütün eğitim emekçileri greve katılırken, geçen 7 Mayıs günü gerçekleştirilen genel greve ise işçi sınıfı başta olmak üzere geniş emekçi yığınlar da katıldı. Grevden dolayı ülkede yaşam durma noktasına geldi. Farklı protesto biçimleri kullanan işçi ve emekçiler, talepleri karşılanana kadar direnişe devam edeceklerini beyan ediyorlar.
***
Yansıyan bilgiler, kitle hareketinin kararlı ancak devrimci önderlikten yoksun olduğuna işaret ediyor. Muhalefetteki düzen partileri de sendika konfederasyonları da işçi sınıfı başta olmak üzere toplumun geniş kesimlerinin taşan öfkesini kontrol altında tutabilmek için manevralar yapıyor. Muhalefet partileri tek adama ve onun klanına dayalı sistemi revize ederek kitlelerin enerjisinin devrimci bir kanala akmasını önlemeye çalışıyor. Yansıyan haberlere göre Rajapaksa Klanı iktidarı diğer düzen partileriyle paylaşmak için koalisyon hükümeti kurulması için çalışıyor.
Emekçilerin ortaya koyduğu direnme kararlılığı rejimin korkularını büyütmüş görünüyor. 6 Mayıs’ta ikinci kez OHAL ilan eden Gotabaya Rajapaksa rejimi, kitleleri devlet şiddetiyle korkutmaya çalışıyor. Ancak biriken öfke, devlet şiddetinin ters tepme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Nitekim rejim ilk OHAL ilan ettiğinde kitleleri polise kurşunlattırıp bir işçiyi katletmiş onlarcasını yaralamıştı. Buna karşın direniş aynı kararlılıkla devam etmiş ve iktidar OHAL kararını geri almak zorunda kalmıştı.
Bir kez daha toplumun çoğunluğunu ‘OHAL silahı’ ile tehdit etmeye başlayan ‘Rajapaksa Klanı’, belli ki emekçi kitlelerin taleplerini karşılamaktan acizdir. İşçi sınıfı ve gençlik başta olmak üzere toplumun dinamik kesimlerini sindirmek ise artık kolay değil. Devrimci alandaki önderlik boşluğuna rağmen kitle hareketinin dinamik ve uzun soluklu olması, emekçilerin belli kazanımlara ulaşmadan geri çekilme ihtimalinin düşük olduğuna işaret ediyor.