Dünyanın gözü korona pandemisine kilitlenmişken, ABD pandemi günlerindeki icraatlarıyla ağır yaralar alan hegemonyasını yeniden tesis etme çabasına ağırlık verdi. Korona salgını karşısında İngiltere’yle birlikte en büyük hezimeti yaşayan ABD, yıkıntının faturasını “dış düşmanlara” kesmek için yoğun bir dezenformasyon çalışması yürüttü. ABD’li yetkililer olan bitenlerden Çin’i sorumlu tutma tavrından hiç vazgeçmediler. “Amerikan toplumuna bilerek zarar veren Çin”den hesap soracaklarını yüksek perdeden dillendirip durdular.
ABD emperyalizmi pandemi dönemi boyunca savaş çığırtkanlığına eşlik eden bir dizi hamle yapmaktan da geri kalmadı. Askeri birliklerin yerleri tehditvari biçimde değiştirildi. 27 Mart’ta, tüm resmi prosedürün tamamlanmasının ardından Kuzey Makedonya 30. üye olarak NATO’ya dahil edildi. Daha az askerle ama daha fazla nükleer bombardıman uçağıyla “Avrupa Savunması 2020” tatbikatı gerçekleştirildi. Nisan ayı başlarında da NATO’nun kara manevralarının yanı sıra ABD, İngiliz, Alman ve diğer ülke silahlı kuvvetlerinin katılımıyla İskoçya’da “Joint Warrior” hava-deniz tatbikatı yapıldı. Ortadoğu’da Birleşik Arap Emirlikleri ortaklığıyla, İran’a gözdağı babında askeri tatbikatlar düzenlendi. ABD’nin saldırgan hamleleri bununla da bitmedi. Yakın zamanda müttefikleriyle birlikte Venezuela’nın burnunun dibine askeri yığınak yaptı. NATO’nun Avrupalı iki üyesi Fransa ve İngiltere de savaş gemilerini Karayipler’e göndererek saldırganlığa destek verdiler. Batılı emperyalistler ayrıca Venezuela’ya verdikleri desteği kesmeleri yönünde Rusya ve Küba’yı tehdit etiler.
Ortadoğu’da da sular durulmadı. 12 Mart’ta İngiliz ve Türk savaş bakanları Ben Wallace ve Hulusi Akar, işgal altındaki İdlib’e yığılmış olan cihatçılara cephe gerisi işlevi gören Türk “gözlem noktalarını” birlikte denetlediler. 12-13 Mart tarihlerinde Suriye’de bulunan İngiliz savaş bakanı Ben Wallace, cihatçıların ailelerine 89 milyon sterlin “insani” bağış gönderilmesini sağladı. Bütün bu olup bitenlerden sonra cihatçılar, hamileri olan Türk birliklerine saldırarak, çok sayıda Türk askerini yaralayıp öldürebildiler. Buna karşın AKP-Erdoğan iktidarı, İngiltere’nin yaptığı “insani” yardıma dair tek bir kem söz dahi sarf etmedi.
Öte yandan ABD ise Afganistan’da sürdürdüğü “bitmeyen savaş”ı, şubat sonlarında Taliban’la yaptığı “barış” anlaşmasıyla yeni bir eksene doğru kaydırma sinyalleri verdi. ABD emperyalizminin SSCB’ye karşı kudurarak finanse ettiği Taliban’ın El-Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin ortaya çıkarak güç kazanmalarında önemli bir temel teşkil ettiği biliniyor. ABD’nin bölgeyi dizayn etme politikaları bakımından oldukça kullanışlı olan bu paramiliter güçler hiçbir zaman emperyalist kamp ve onların bölgesel dayanağı olan devletler için gerçek bir hedef olmadılar. Emperyalistler ve bölgesel uşakları bu paramiliter güçleri hep ellerinin altında hazır beklettiler.
ABD’nin Taliban’la “barış” anlaşması ve BAE ile askeri tatbikatını takiben Türkiye’deki gerici-faşist rejim de mart ayının başlarında eksen değişikliği tartışması yürütenleri ters köşe yaptı. Rus haber ajansı Sputnik’in çalışanlarını İstanbul’da gözaltına alarak, “yeni” bir açılıma imza attı. Nisan ayında aktife edileceği açıklanan S-400’leri de hangarlarda bekletmeyi sürdürdü. Trump tarafından “Aptal olma” diyerek aşağılanan Erdoğan, Trump’a “dostum” hitabıyla yazdığı mektubu kamuoyuyla da paylaşarak “aptal olmadığını”, emre amade olduğunu bildirdi. Görünen o ki gerici-faşist rejim, dağılan ekonominin girdabında batma tehlikesi yaşayan gemisini kurtarmak için daha büyük maceralara atılmaktan geri durmayacaktır. İran’la 400 milyar dolarlık kredi anlaşması yapan Çin’in yolunu kesmek isteyen Trump için AKP-MHP rejiminden daha kullanışlı ne olabilir!
Dünya burjuvazisinin telaşı
Doğanın kâr hırsıyla talan edilmesinin ve ekolojik dengelerin bozulmasına yol açan plansız ve amaçsız kapitalist üretimin ürünü olan korona salgını, kapitalist dünyadaki dengeleri iyice sarstı. Sorunları daha da görünür hale getirdi. Kapitalist dünyanın iç çelişki ve çatışmalarını keskinleştirdi. Karantina günlerinin kendine has zorluklarından dolayı sokaklara çıkamayan emekçilerin eylemleri daha sonra gelecektir.
“Sakin” olan ortamı elindeki olanakların sağladığı avantajlarla sonuna kadar sömürüp kullanan dünya burjuvazisi, karantina günleri sona ermeden kendi içindeki sorunları “çözüme” kavuşturma telaşı yaşıyor. Eski İngiliz Başbakanı Gordon Brown’un Financial Times’taki yazısından sonra, eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger de Wall Street Journal’de Covid-19 salgını dolayısıyla bir “Yeni Küresel Düzen” kurulması telkininde bulundu.
Pandemi sonrasında “Yeni Küresel Düzen”in kurulması kavgasının çok daha şiddetleneceğine kuşku yoktur. Her sınıf bu düzenin içeriğini kendi sınıfsal bakışına, programına göre tanımlasa da insanlık “Yeni Küresel Düzen”in kurulmasının eşiğindedir. Aslolan, bu düzeni kimin kuracağıdır.