Küba’nın korona pandemisine karşı sürdürdüğü dayanışma çalışmaları, ABD emperyalizmini rahatsız etmeye devam ediyor. Karalama propagandasıyla yetinmeyen ABD, çeşitli ülkelere yardım istememeleri yönünde baskı yapıyor. Özellikle de Afrika’nın yoksul ülkeleri üzerinde baskı kurarak, Küba’dan yardım isteklerini engellemeye çalışıyor.
Korona ve değişik hastalıkların tedavisi için gelenlere kapısını açan küçücük ada ülkesi Küba ise geçtiğimiz günlerde halklarla devrimci dayanışma adımlarına yenilerini ekledi.
21 doktor, 16 hemşire ve tıbbi ekipmanlardan oluşan yeni yardım tugayı Paskalya tatili sırasında (13 Nisan) Kuzey İtalya bölgesinde Torino’ya ulaştı. Yardım isteği İtalya Sağlık Bakanı Roberto Speranza ve Bölge Başbakanı Alberto Cirio tarafından Havana’ya iletilmişti. Bu istek, daha önce Torino’ya komşu Lombardiya bölgesine gelerek çalışmalarını sürdüren Kübalı 52 sağlıkçıdan oluşan sağlıkçı kafilesinin olumlu çalışmalarının ardından gelmişti. İtalya’ya yeni gönderilen 38 sağlık emekçisinin de ülkeye gelmesiyle birlikte Küba sağlık tugayının çalışmaları daha da güçlenmiş olacak.
Aynı gün, 11 yoğun bakım hekimi, epidemiyolog ve hemşirelerden oluşan daha küçük bir sağlık ekibi de Togo’ya ulaştı. Grubun lideri Miguel Gomez Cruz, Togo’da yaptığı açıklamada, salgının yoksul Afrika’da da yayıldığına dikkat çekerek, “Dünyanın gözü öncelikle Avrupa ve ABD üzerinde ancak, salgın Afrika’da da yayılıyor ve buna karşı mücadele edilmesi gerekiyor” dedi.
Küba’nın bu adımları başta ABD olmak üzere batılı emperyalist kampı adeta zıvanadan çıkarmış görünüyor. Küba’nın dünya halkları nezdinde oluşan prestijinden rahatsız olan ABD’den akıllara durgunluk veren fakat şaşırtıcı olmayan açıklamalar geliyor. Son olarak, 10 Nisan’da ABD Dışişleri Bakanlığı Batı Yarımküre İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Michael G. Kozak, yabancı ülkeleri Havana’dan yardım kabul etmemeleri konusunda uyardı. Kozak, aniden sendika dostu kesilerek, Küba ile işbirliği içinde olan ülkelerin doktorlarına “sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkını” kullanma çağrısı yaptı. Küba Henry Reeve Sağlık Tugayları’nın gösterdiği fedakarlığın Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da örnek ve mükemmel işleyen bir dayanışma modeli olarak övülmesi, zaten uzun bir zamandır Washington’u rahatsız ediyordu.
Egoizmin zirvesi Amerikan yaşam tarzına karşı dayanışma kültürü
Koronavirüsün yayılmasıyla birlikte ABD’nin içine düştüğü çaresizliğin, aczin ve zavallılığın acısını ülkenin yoksul halkları hayatlarıyla ödüyorlar. Teknolojik üstünlük, trilyon dolarlık bütçeler, bilim ve teknolojide sağlanan gelişme, “görkemli” gökdelenler, köprüler, yollar, parıldayan vitrinler salgın karşısında para etmiyor. Egoizmin zirve yaptığı sefil Amerikan yaşam tarzının faturası giderek ağırlaşıyor. Devasa silah teknolojisi ile dünyanın dört bir yanına yayılan üslerde konumlandırılmış, dünya halklarına ölüm kusan militarist aygıt toplu mezarlar hazırlamaktan başka bir işe yaramıyor. Emperyalizmin kalesi olanca görkemiyle yerlerde sürünüyor.
Emperyalist-kapitalist sistem tarafından aforoz edilen, ticaret yapma olanakları bile sınırlandırılan, ambargoya tabi tutularak çökertilmeye çalışılan Küba ise, sağlık başta olmak üzere kimi alanlardaki düzeyiyle, ABD somutunda kapitalist sistemin çürümüşlüğünü gözler önüne seriyor. Dünya halklarının yardımına savaş panzerleri, uçaklar, filolar, füzeler vs. ile değil ama sağlık, eğitim vb. gibi ekipleriyle koşuyor. Üstelik bütün bunları kısıtlı imkanlarla ayakta kalma mücadelesinin yanı sıra başarıyor. Küba’nın dayanışmacı kültürü, israf ve aşırı tüketimin bir marifet olduğu, bireycilik ve egoizmin makbul sayıldığı emperyalist dünyanın haydutlarını çıldırtmaya yetiyor.
İnsan hakları mı, insanlık trajedisi mi?
ABD emperyalizminin sözcüleri, devlet propaganda kanalı Radio and TV Marta ve ABD Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) tarafından finanse edilen Contraportal Diario de Cuba aracılığıyla zehir kusuyorlar. Miami merkezli El Nuevo Herald gazetesinin aktardığına göre, aşırı sağ Cumhuriyetçi kongre üyesi Mario Daaz-Balart, hafta sonu yaptığı açıklamada, “Küba rejimi utanmadan Kovid-19 salgınını doktor ticareti yoluyla hileli tıbbi diplomasi kampanyası başlatmak için istismar ediyor.” demiş. ABD’li politikacılara göre “Havana’daki komünist rejim” sadece “uluslararası toplumu bölmek”, “yurtdışında olumlu bir imaj oluşturmak” ve dikkatleri “sistematik insan hakları ihlallerinden uzaklaştırmak” amacıyla yardım operasyonlarını yürütüyormuş. Dolayısıyla salgınla mücadelede Küba’nın “güvenilir bir ortak olamayacağını” buyurmuşlar.
Öyle ya, bu baylara göre dünya halklarına kan kusturmak, darbeler tezgahlamak, işkence merkezleri ve kontrgerilla örgütleri kurmak, yoksulları pahalı olan sağlık hizmetlerinden mahrum bırakmak, son olarak da Amerikan halklarını Covid-19 salgınına karşı çaresiz bırakarak, toplu mezarlara doldurmak insan hakları oluyor. Onların insan hakları dediği şey “kâr, daha çok kâr”dan ibarettir ve vardıkları yer insanlık trajedisinin zirvesi olmuştur.
Alman medyası da boş durmadı
Gerici Alman medyası da 21 Mart’ta İtalya’ya ulaşan Kübalı sağlık emekçilerini karalama kampanyasıyla karşılamıştı. Mannheimer Morgen halklar arası enternasyonal dayanışmayı, “tartışmalı bir yöntem” olarak nitelendirirken, Stuttgarter Zeitung yazarı Tobias Käufer daha sinsi, dolambaçlı ve sahtekarca bir yolu tercih ederek, “Kübalı muhalifler” “ülkenin kendi halkının tedarikini feda etmesini” eleştiriyorlar diye karalamıştı. Bu sahtekar muhaliflerin kimler olduğunu belirtmekten ise özenle kaçınmıştı. “Sonuçta, koronavirüs kurbanları ile dayanışma dezenformasyon için kullanılıyor” diyerek, asıl korkusunun ve kinin Küba’nın devrimci dayanışma çabaları olduğunu itiraf etmişti. Ama aynı günlerde Alman emperyalizminin İtalya’nın acilen ihtiyaç duyduğu tıbbi malzemelerin ihracına yasak getirerek, İtalya halkını ölümün kucağında yalnız bırakmasını es geçiyordu. Ne de olsa “Her at sahibine göre kişner”miş!
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözünün akıllardan çıkarılmaması gereken günlerdeyiz. Korona salgını emperyalist dünya düzeninin hiç de göründüğü kadar güçlü ve kudretli olmadığını gözler önüne serdi. En kısıtlı imkanlarla da olsa Küba’nın başardıklarını ve değerlerini de… Burjuvazinin uşakları, dünyadaki zenginliklerin insanlığın hizmetine sunulmasının yaratacağı insani yaşam kalitesini ise hayal bile edemezler.