Lozan 8 Mart etkinliği üzerine kısa notlar

3 Mart’ta İsviçre’nin Lozan kentinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği gerçekleştirdik. Bu vesileyle önemli gördüğümüz bazı hususları aktarıyoruz…

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Mart 2024
  • 19:50

3 Mart’ta İsviçre’nin Lozan kentinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği gerçekleştirdik. Bu vesileyle önemli gördüğümüz bazı hususları aktarmak istiyoruz.

2020 yılında başlayan Covid-19 pandemisi tüm dünyada insanlık için ağır sonuçlar yarattı. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan pandemi süreci, günlük sosyal yaşamda da büyük tahribatlar yarattı. Soruna kolektif çözüm bulma konusundaki yeteneksizliğini gösteren kapitalizm toplumlarda bencillik, umutsuzluk, yalnızlaşma, olup biten her şeyi kendi dışında görmek gibi geri eğilimleri beslemiş, apolitik kitlenin sayısını arttırmıştır.  

O süreçte yayılan olumsuz iklim, sosyal yaşam alanlarına yansıdığı gibi, devrimci siyasal etkinlikler yapmayı da zorlaştırdı. Ekinliği gerçekleştirdiğimiz Lozan, başka pek çok yer gibi apolitizmin yaygın olduğu bir kent. Bırakalım devrimci siyasal faaliyeti seçimlerden bu yana doğru/dürüst bir siyasal çalışma bile yapılmadı. Dolaysıyla bu koşullarda 8 Mart etkinliği yapama kararı alırken katılım konusunda kaygılar vardı. Öte yandan iyi bir ön çalışma ile bu sorunu aşabilecek potansiyelimiz de var. Katılımda asgari bir başarı, devrimci şiarlar ve buna uygun görsellerle birleştirilmiş güçlü bir program hazırlayarak 8 Mart’a yakışan bir ekinlik yapabilirdik.

Nitekim bunu esas alarak etkinliğin ön hazırlık faaliyetlerini iki hafta gibi kısa bir sürede tamamladık. Yereldeki imkanlarımızla hazırlayıp sunduğumuz müzik ve şiir dinletisi programımızı güçlendirdi, katılımcılar tarafından heyecanla karşılandı. Sonuç olarak, devrimci siyasal faaliyetin dibe vurduğu kentte 60 kişilik katılımla düzenlediğimiz etkinliğin iki saat süren programımı her anı dinamik, coşkulu ve devrimci bir ortamda tamamlandı.  

***

Etkinlik sürecinde önemli gördüğümüz bazı noktaları aktarmak istiyoruz: 

Birincisi, söz konusu 8 Mart etkinlikleri olunca çalışmada mutlaka kadın yoldaşların ağırlıkta olması gerekir. “Kadınların enerjisinin ortaya çıkarılması” denen olgunun çok açık bir örneğini biz de yerelimizde gördük. Öyle ki, çalışmaya katılan bazı kadın yoldaşların sağlık sorunları olmasına rağmen üstelendikleri sorumlulukları büyük bir içtenlikle yerine getirdiler. Yanı sıra etkinlik için evlerde yemekler de hazırladılar ve tüm katılımcıların memnun kalmasına ciddi bir katkı sundular. Hem katılımcıların üçte ikisinin kadınlardan oluşmasında hem etkinliğin toplam başarısında çok önemli bir rol oynadılar.      

İkinci önemli nokta ise, ön çalışmada etkinliğe katılım için konuşulan kişilerle net, doğru ve militan bir çağırı dili tutturabilmek. Toplumda yaygın olan gerici ortamlara asla uyum sağlanmamalı. Bildirimizi alsın, etkinliğimize katılsın, katkı sunsun kaygısıyla devrimci dilin kullanılmasından taviz verilmemeli. Zira içinde bulunduğumuz konjonktür, siyasal yaşamın bütün alanlarında dosdoğru devrimci bir dil kullanmayı gerektiriyor. Burada şunu vurgulamakta fayda var: Eğer, partinin birikimi kavranır, buna dayanarak yerinde, zamanında ve uygun bir üslup yakalanabilirse eğer, bunun getirisi olur ve siyasal yaşamın akışı içinde mutlaka karşınıza çıkar.  

***

14-28 Mayıs seçimlerinde umutsuzluğa kapılan bir dostumuzu etkinliğe çağırırken şunu dedi:

“Sen yıllar önce bir sohbetimizde, ‘devrim ve sosyalizm yolunda sabırla işimizi yapacağız ve sıra bize gelecek’ demiştin. Herhalde şimdi sizin sıranız yavaş yavaş geliyor”

Dikkatle yüzüne bakınca şunları ekledi:

“Biz bu alanlarda tümüyle umutlarımızı yitirdik. Türkiye’nin durumu çok kötü aman sen sakın bu işleri (devrimci mücadeleyi) bırakma.”

Bu kısacık sohbet, VII. Parti kongremizin “Devrimi ve devrimci birikimimizi savunuyoruz” şiarının ne kadar isabetli olduğunu, kendi pratiğimizde somut olarak görme fırsatı sağladı.

Bu dönemde insanların önemli bir kesimi arayış içinde değil. Devrimci fikirler çoğuna halen cazip gelmiyor. Buna karşın siyasal gelişmelere duyarlı bütün samimi insanlar büyük bir içtenlikle devrimci fikirler konusunda, “keşke bu dedikleriniz olsa” diyorlar. Demek ki işçi ve emekçilerin sorunu devrimci fikirlere karşı olmak değil, bunların hayata geçirilebileceğinden emin olmamalarında yatıyor. Onlara bunu anlatmayı ise partinin ideolojik ve programatik çizgisinden gücünü alan sınıf devrimcileri başarabilir.

Lozan’dan bir sınıf devrimcisi