Dünyanın en büyük 19 endüstri ülkesi ile AB'den oluşan G20, bu yılki zirvesini Hindistan Başkanı Narendra Modi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Devlet ya da hükümet başkanları düzeyinde katılımın sağlandığı zirveye Rusya ile Çin Devlet Başkanları katılmadı. Rusya’yı Dışişleri Bakanı, Çin’i ise Başkan temsil etti.
Modi yönetiminin şatafatlı hazırlıklar yapmasına rağmen zirve görkemli olmaktan uzaktı. Hegemonya savaşının şiddetlendiği koşullarda gerçekleşen zirveye rakip güçler ve her iki tarafla ilişkiler kuranlar katıldı. Çin’le Rusya’nın üst düzey katılımı tercih etmemeleri, “aile fotoğrafında” boşluk yarattı. Bu da zirvenin “görkemini” kısmen gölgeledi.
İddialı söylemlere, şaşalı vaatlere rağmen zirveden öyle “büyük sonuçlar” çıkmadı. Çatışan tarafları uzlaştırma ihtiyacından dolayı “orta yolu” bulan bir ortak metin yayınlandı. İnsan soyu başta olmak üzere yerküredeki bütün sakinlerin geleceğinin tehdit altında olduğu bir dönemde zirveden kayda değer bir kararın çıkmaması tesadüf değil elbette. Emperyalist kapitalist sistem, kendisi tarafından körüklenen sorunlara çözüm üretme yeteneğinden yoksunken, dahası bu sorunları günden günde derinleştirmeye devam ederken farklı bir sonuç çıkması imkansızdı.
Emperyalist şefler ve orta kuşak kapitalist devletlerin başkanları ikili görüşmeler yaptılar. İkili ve toplu pozlar verdiler. Bu yönde en çok çaba sarf eden haliyle AKP şefi Tayyip Erdoğan oldu. Hindistan, Mısır, Suudi Arabistan gibi ülkelerin başkanlarıyla görüşen AKP şefi, ikili pozlar verme imkanı yakalamaktan memnun görünüyordu. Ancak bu görüşmelerde bir gündemin olmadığı, daha çok protokol sınırlarında kaldığı da gözlerden kaçmadı.
Alınan kararlarda görülen düşük profil, ortak metnin “herkesi memnun etmek kaygısı” ile hazırlanması, ciddi hiçbir sorun hakkında göstermelik de olsa bir kararın alınmaması, zirveye bir tür “uzun seremoni” havası verdi. Göründüğü kadarıyla, verili koşullarda sistemin efendilerinin bundan daha etkili bir zirve yapmaları mümkün değil. Zira sistemin büyük güçleri hegemonya çatışmalarına angaje olmuşken, hegemonyasını koruma telaşında olan ABD (kuyrukçularıyla birlikte) giderek agresifleşmişken, zirveye katılanların temel konularda anlaşmaları imkansız gibi bir şeydi. Bundan dolayı netameli konulara girmektense G20’nin imajını korumayı tercih etmiş görünüyor.
Yenilenebilir enerji, küresel ısınmaya karşı önlemler, başka ülkelerin toprak bütünlüğünü vb. konularda dile getirilenler, öylesine edilmiş riyakarca laflar olmanın ötesinde zerre kadar bir anlam taşımıyor. Bundan çıkarılacak sonuç ise, emperyalist kapitalist sistemin efendilerinin bu ciddi sorunlarla ilgilenmek gibi dertlerinin olmadığıdır. Onlar, kendi icraatlarının bu sorunların çözülmesinin önündeki temel engel olduğunu biliyorlar elbette. Yine de G20 gibi şaşalı bir zirvede bunlara değinmemek olmazdı. Ez cümle G20 şefleri, “İnsan soyunun sorunlarıyla ilgilenmemizi hele de çözüm üretmemizi beklemeyin. Artık sahte vaatlerde bile bulanabilecek durumda değiliz” mesajı vermiş oldular.
Demek oluyor ki, silahlanma yarışı, hegemonya savaşları, nükleer silahların kullanılma riski, küresel ısınma ve bunlardan kaynaklanan sorunlar yerli yerinde kalacaktır. Sorunların çözümü insan soyunun geliştireceği enternasyonal birleşik mücadelenin zaman geçirmeden örgütlenmesine bağlıdır.