Geçtiğimiz hafta, Bali’deki G-20 toplantısının ilgi gören anlarından biri Çin Cumhurbaşkanı Xi’nin Kanada Başbakanı Trudeau’yla ayaküstü sohbetinden ayrılırken ‘ne kadar da naif’ diye mırıldanmasıydı.
Naiflik, Çinli devlet insanlarının kullandığı bir siyasi eleştiri. Jiang Zemin, Hong Kong’un 1997 yılında Çin’e devredilmesinden sonra yapılan bir genel seçimde Pekin’in bir adayı olup olmadığı soran bir gazeteciye ‘Çok genç ve naifsiniz, bazen de aptalca davranıyorsunuz’ dedi. Ama, videoda da görüleceği üzere, Jiang bu konuşmayı spontane olarak ve gazetecileri kendisine eşit bir pozisyona koyarak yapmıştı. Jiang, uluslararası toplumda deneyimi olan ve şaka kaldırabilen bir liderdi. Winnie the Pooh adlı çizgi film karakterine benzetilmesine çok kızan Xi’nin aksine, Jiang kendisinin kurbağaya benzetilmesini bir sevgi nişanesi olarak görürdü. Dolayısıyla, iki ‘naif’ yorumu arasında fark var. Xi’nin Trudeau’ya naif demesinin Jiang’ın beklenmedik patlamasının aksine, basının görmesi planlanmış bir siyasi hareket olduğu konusunda neredeyse herkes hemfikir. Xi, Ukrayna Savaşı’ndan ÇKP Kongresinde geçen zamana kadar tonunu arttırdığı ABD karşıtlığının aksine, Kongreden sonra uzlaşmacı ve uluslararası sistemi koruma hedefi olan sorumlu bir süper güç lideri izlenimi vermeye başladı. Kanada başbakanına tavrı ise, G-20 ve APEC’te birçok liderle görüşmüş olmasına rağmen uluslararası sistemi hieyerarşik bir mecra olarak gördüğü ve kendisini birçok liderden üstün görüp belki de sadece Biden’ı muhatap kabul ettiği şeklinde okundu. Nitekim, ABD’li gözlemciler, Xi-Biden buluşmasının görsel analizini de yapıp hangisinin hangi tarafta durduğu, kimin kime doğru yürüdüğü gibi sembollerden ikili ilişkilerdeki güç dengesini yorumlamaya çalıştılar.
Geçtiğimiz aylar, Çin-ABD arasındaki ticaret savaşının çip tedarik zincirine odaklanmasına tanık olmuştu. Xi, ÇKP Kongresinden, Biden da Temsilciler Meclisi seçiminden başarıyla çıkınca iki tarafın da söylemleri yumuşadı. Her iki lider de pazar kavgasına kimseyi dışlamadan çözüm bulma niyetlerine dair demeçler verdiler. G-20 görüşmeleri de iki süper gücün liderinin üçüncü ülkeleri kendi tarafına çekmek için diplomatik hamlelerine tanık oldu. Biden, üçüncü ülkeleri ticari tercihlerini insan hakları, telif hakları gibi uluslararası normları gözeterek yapmaya davet ederken, Xi, ticari tercihleri kutuplaşmaya neden olmayacak şekilde, ulusal çıkarları gözeterek yapmalarını önerdi. Biden’ın norm-temelli ittifak önerisi kalkınmış ülkeler için cazip çünkü bu normlar onların ulusal çıkarlarına da uyuyor. Örneğin, Avrupa Birliği, yeşil teknolojiler konusunda standartları belirleyici olmak istiyor çünkü standartları kendi güçlü oldukları teknolojileri koruyacak şekilde şekillendirebilecekler. Öte yandan, kalkınmakta olan ülkeler, büyük güçler arasında taraf seçmek ve yeni bir Soğuk Savaş’ın vekilleri olmak istemiyorlar. Nitekim, Xi’nin G-20’den sonra gittiği APEC’te de bu hava hakimdi. ABD içinde de, Çin’e karşı ideolojik bir savaşın kaybedilmeye mahkum olduğuna dair sesler Temsilciler Meclisi seçimlerinden sonra daha rahatlıkta duyulmaya başlandı.
Evrensel / 22.11.22