Korona salgınına karşı toplumun sağlığı yerine kapitalist tekellerin kârlarını korumayı temel alan hükümet politikalarının sonucu olarak, her gün onbinlerce insan hastalıkla boğuşuyor, binlercesi hayatını yitiriyor. AFP haber ajansı, sadece geçen hafta dünya çapında günde ortalama 12 bin kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi. Listenin ilk sırasında 566 binden fazla can kaybı ile kapitalist dünyanın kabesi ABD yer alırken, onu Brezilya, Meksika ve Hindistan izliyor. Ocak ayında Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı iki milyon iken, son iki ayda bu sayı neredeyse yüzde elli artarak üç milyonun üzerine çıktı. Kapitalist sistemin en gelişkin ülkelerinden en yoksul ve geri bıraktırılmış ülkelerine herhangi bir yerde bu korkunç tablonun özü değişmiyor.
Kitlesel cinayetlere dönüşen pandemi politikalarının nedeni kaynak ve imkanların kısıtlı olması değil. Sorunun kaynağında üretim araçları mülkiyetinin hangi sınıflara ait olduğu, bilim ve teknolojinin, zenginlik ve imkanların ne için ve hangi sınıfların çıkarları için kullanılacağı gerçeği yatıyor.
AB’nin patronu Almanya pandemiyi idare etmeye çalışıyor
Almanya’da, Robert Koch Enstitüsü (RKI) tarafından açıklanan verilere göre bugün itibarıyla, vaka sayısı 3 milyon 332 bin 532, virüsün etkisiyle yaşamını yitirenlerin sayısı da 82 bin 280 oldu.
Berlin Charité Hastanesinde görev yapan yoğun bakım uzmanı Steffen Weber-Carstens, 15 Nisan Perşembe günü yaptığı açıklamada, bazı bölgelerdeki hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde sadece yüzde 10’luk boş kapasite kaldığını söyleyerek, içerisinde bulundukları trajik duruma işaret etti. Almanya’nın birçok kentinde yoğun bakımlarda yaşanan doluluklardan dolayı hastalara yer bulmakta zorluklar çekilmesine karşın, acil olmayan pahalı estetik ameliyatları bile ertelenmiyor.
Bu arada kapitalist tekellerin patent hakkını kutsal gören hükümetler, aşı üretimini ve aşılamayı yaygınlaştırmayarak kitlesel ölümlere yol açıyorlar. Dahası küresel bir olgu olan salgına karşı “milli” çitlerle çevrili yerel alanda çözüm bulacaklarına dair milliyetçi önyargıları körüklüyorlar.
Merkel hükümeti, daha önce vaka sayısının 100 bin kişide 100’ün üzerine çıkması durumunda kapatmayı öngörmesine rağmen, salgının yaygınlaşmasına bağlı olarak bu sınırı 200’e kadar çıkardı. Vaka sayıları iki yüze dayanmasına ve yer yer 400’lerde seyretmesine karşın, virüsün ölümcül yayılmasına karşı kapitalist tekellerin baskısından dolayı kapanmaya gidilemiyor.
“Ölmemiz gerektiği göz ardı edilmez”
Alman Sanayiciler Birliği (BDI) Başkanı Prof. Dr. Siegfried Russwurm, haftalar sürecek olası bir tam kapanma kararının 2021 yılı için kapitalist tekellerin büyüme hedeflerini tamamen heba edeceğini belirterek, tam kapanmaya karşı olduklarını açıkladı. Bazı bilim insanları, işçiler, işçi temsilcileri ve ilerici sendikacılar tarafından dile getirilen koronavirüsün tamamen sıfırlandığı güne kadar kapanmayı öngören “No Covid” prensibine saldıran Siegfried Russwurm, “Bu güzel bir hayal ancak sadece zihinsel deneylerde gerçek olabilir” diyerek, koronavirüsle yaşamanın öğrenilmesi gerektiğini buyurdu. Kurtarma fonlarından milyarlarca euroyu kapitalist tekellere peşkeş çeken devletin Federal Meclisi’nin Başkanı Wolfgang Schäuble de “Hayatların korunması karşısında her şey ikinci sırada yer almalı” görüşüne azgınca saldırmış, “Ölmemiz gerektiği de göz ardı edilmez” diyerek, emekçilere kapitalistlerin kârları uğruna ölmekten korkmamalarını salık vermişti.
Kapitalistlerin kârları gerektirdiğinde ölümün gerçekliğini göz ardı etmeyen yarasalar sürüsü, iş sermaye temerküzüne dokunmaya gelince çıldırıyorlar. Cebi olmayan kefenlerini para, para ve yine parayla doldurmaya doymuyorlar. İnsani felakete yol açan pandemiyi bile kanlı saltanatlarını güvenceye almak için kullanmaktan geri kalmıyorlar. İşçiler ve çalışanlar korona salgını karşısında korunaksız bırakılarak, üretime ve çalışmaya zorlanıyor. Onlar çocuklarının eğitimi için çırpınırlarken okulları açıp-kapatmaktan başka bir şey yapmak istemeyen hükümetler baskı yasalarını takviye ediyorlar.
Nitekim Federal Alman hükümeti, koronavirüs salgınıyla mücadeleyi bahane ederek gerçekleştirdiği yasal düzenlemelere (örneğin ordunun olağanüstü durumlarda devreye sokulmasını öngören düzenleme) bir yenisini ekledi. Bu düzenlemeye göre eyaletlerin yetkilerinden bazıları kısıtlanıyor ve yetkilerin federal hükümetin elinde toplanması sağlanıyor. Bu düzende kapitalist tekellerin kârlarının devamı için gerekli ancak yaşamın sürdürülmesi için gereksiz ve hatta zararlı olan silah üretimi türünden gereksiz üretimleri durdurmak yok. Aşı patenti hakkını lağvederek aşı üretimini arttırmak ve aşılamayı yaygınlaştırmak yok. Bunun yerine kapitalist tekelleri kurtarmayı temel alan politikalar var. Böyle bir sistemin ve kapitalist hükümetlerin pandemi politikaları, salgınlara karşı önleyici tedbirler geliştirmek yerine hastane hizmetlerinin tıkanmaması için bulaşma sürecini zamana yaymayı amaçlıyor.
Doğa ve uygarlığın yıkımı pahasına sırf kâr amacıyla gereksiz birçok üretime imza atan kapitalist sistem ve devletlerinin doğaya ve emekçi insanlar topluluğuna yıkım ve ölümden başka vereceği başka bir seçeneği kalmamıştır. İzlenen politikalar bu gerçeği bütün yalınlığıyla ortaya koyuyor.