ABD Başkan yardımcısı Harris’in Meksika-Guatemala ziyaretleri

Trump yönetimi, göçmenlere karşı sert ve ağır politikalar uyguluyordu. Çocukların tutulduğu tesislerdeki kötü koşullar ve sınırı geçtikten sonra çocukların ailelerinden ayrılmasına yol açan “sıfır tolerans” gibi zalimlikler bu politikalar arasındaydı. Biden ise, Trump’ın başlattığı sınır-duvarı inşasını durdurdu ve “daha insani” olarak nitelediği göçmenlik politikalarını gündeme getirdiği iddiasında. Oysa göçmenlerle ilgili temel politikaları yürürlükte tutmaya devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 08 Haziran 2021
  • 14:08

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in ilk resmi yurtdışı ziyareti başladı. Harris’in Pazartesi-Salı günleri Guatemala ve Meksika’ya yapacağı gezinin, göç ve ekonomik işbirliği konularına odaklanacağı belirtiliyor. ABD Başkanı Joe Biden, Harris’i ABD’ye yapılan göçü engellemek için liderliği üstlenmekle görevlendirdi. Böylece Joe Biden, çözümü zor olan Meksika sınırındaki krizi Harris’in sırtına yıkmış oldu. 

Harris’in böyle bir rol üstlenmesi için önceden belirlenmiş olduğunu belirten Biden, Harris’in artan sayıda göçmeni kontrol altına almanın yollarını arayacağını söyledi. Harris ise, insanların ülkelerini farklı nedenlerden dolayı terk ettiğini ve meselenin insanları ülkelerini terk etmeye iten nedenlere odaklanmak ve bunları “ortadan kaldırmak” olduğunu söyledi.

2020 ön seçimlerinde başkan adayı olarak yarışan Harris için bu görevi, kendisini kanıtlaması için ‘bir fırsat’ olarak da değerlendirenler var. Bununla birlikte söz konusu görevin, gelecekte olası bir cumhurbaşkanlığı adaylığı durumunda kendisine zarar verebilecek birçok engeli barındırdığı da ileri sürülüyor. Kamala Harris, Sağlık Bakanı Xavier Becerra ve İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas ile görüştükten sonra Biden, yardımcısına “zor bir iş” verdiğini belirtti ve “Söylemeye gerek yok, iş kolay olmayacak. Ama önemli bir iş…” dedi. 

Harris’in seyahatine ek olarak ABD, 500 bin doz aşı ve Orta Amerika’daki göç sorununun “temel nedenleriyle mücadele” için 310 milyon dolar tutarında insani yardım taahhüdünde bulundu. Göçün önlenmesi ve ekonomik işbirliğinin yanı sıra, “yolsuzlukla mücadelenin” de ziyaretin konularından biri olacağı belirtildi.  

Pandeminin yarattığı ağır yıkım ve Biden yönetiminin Trump’ın katı göçmenlik uygulamalarını gevşettiği algısı, Meksika üzerinden ABD’ye göç etmek isteyen Orta Amerikalıların sayısında büyük bir artışa yol açtığı belirtiliyor. Biden göreve başladığından beri, güney sınırından ABD’ye daha fazla göçmenin geldiği ileri sürülüyor. Zira insanlar, Trump döneminden farklı olarak Biden yönetimi altında “daha insani” bir sığınma şansına sahip olacaklarını varsayıyorlar. 

Bundan dolayı Joe Biden yönetiminin göçmenlik politikaları ABD’de sert tartışmalara vesile oluyor. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, yaşananlardan kimin sorumlu olduğu konusunda görüş ayrılığına düşerken, her iki taraf da birbirini suçluyor. Öte yandan, sınıra tek başına gelen çocukların devlete ait tesislerde insanlık dışı koşullarda tutulduğu eleştirileri de yapılıyor.

Göçmen sayısında artış olduğu gerekçesiyle Cumhuriyetçiler, durumu yeterince ciddiye almamakla itham ettikleri Biden yönetimi üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu atmosferde Guatemala ve Meksika’ya giden Kamala Harris, soruna “çözüm” bulmaya çalışacak. Bu kapsamda Orta Amerika ülkelerinden ABD’ye göçe yol açan meselelerle ilgilenmeleri ve kendi sınırlarını daha iyi korumalarını isteyecek. Harris, göçün nedenlerine karşı uzun vadeli bir strateji uygulamak için yol haritası çizecek.

Ancak bazı siyasi bilimciler, Kamala Harris’in Guatemala ve Meksika ziyaretlerinden mucize beklenemeyeceğini söylüyor. Zira kendilerinin de itiraf ettikleri üzere yoksulluk, işsizlik, açlık, yolsuzluk ve çetelerin şiddeti, Orta Amerika ülkelerindeki insanları evlerini terk etmeye iten temel nedenlerdir. Salgın ise kitlelerin yaşadığı bu sorunları daha da derinleştirdi.

***

Emperyalistlerin ve kapitalist devletlerin kendi yarattıkları sorunları çözmeleri beklenemez. Onların çözüm dedikleri sınır kontrollerinin daha da sıkılaştırılması, aşılamaz duvarların örülmesidir. Oysa bu ülkelerin kimi yöneticileri de şu gerçeği dile getiriyor: “Ayrıca bildiğimiz şey, sınırdaki kontroller sıkılaştırılırsa kaçakçıların fiyatlarının da yükseldiğidir. Sonuç olarak göçmenler daha tehlikeli yolları kabul ediyor.” 

Yani önlemlerin sıkılaştırılması, organize suç örgütleri tarafından kaçırılan, çölde susuzluktan ölüme terk edilen veya kaçakçılar tarafından fuhuşa zorlanan insanları daha büyük tehlikelerle yüz yüze bırakacak.   

***

Trump yönetimi, göçmenlere karşı sert ve ağır politikalar uyguluyordu. Çocukların tutulduğu tesislerdeki kötü koşullar ve sınırı geçtikten sonra çocukların ailelerinden ayrılmasına yol açan “sıfır tolerans” gibi zalimlikler bu politikalar arasındaydı. Biden ise, Trump’ın başlattığı sınır-duvarı inşasını durdurdu ve “daha insani” olarak nitelediği göçmenlik politikalarını gündeme getirdiği iddiasında. Oysa göçmenlerle ilgili temel politikaları yürürlükte tutmaya devam ediyor. Farklı olarak sadece çocukların kalmasına izin verildiği belirtiliyor.

Sol demokratik kanadın “göçmenler için genel af ve yasadışı sınır geçişlerinin suç olmaktan çıkarılması” gibi taleplerinin Biden yönetimi tarafından karşılanması olası görünmüyor. Ancak sınırda iltica davalarının daha kolay işlenmesi ve ailelerin birbirinden ayrılması gibi acımasız önlemlerden vazgeçilmesinin mümkün olabileceği söyleniyor. Bu arada ABD’de yaşayan yaklaşık onbir milyon “yasadışı göçmen” için bir çözüm bulunması da sol demokrat kanadın istekleri arasında yer alıyor. 

UNICEF’in raporlarında her ay binlerce çocuğun acımasız çetelerden ve derin yoksulluktan kurtulmak için Orta Amerika’dan ABD’ye kaçmak için yollara düştüğü, bu yolculukta ise kaçırılma, alınıp satılma, tecavüz ya da ölüm gibi risklere maruz kaldıkları ve bu yönelimin sona ereceğine ilişkin herhangi bir işaret görülmediği belirtiliyor. 

El Salvador, Guatemala ve Honduras gibi ülkeler, halen dünyada cinayet oranlarının en yüksek olduğu, açlık, sefalet ve işsizliğin derin olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Hal böyleyken Harris ya da bir başkasının bu soruna gerçek çözüm üretmesi mümkün görünmüyor.   

UNICEF Genel Direktör Yardımcısı Justin Forsyth konuya ilişkin yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti. “Bu çocukların durumu gerçekten yürekleri sızlatıyor. Çoğu ergenlik döneminde olsa da, içlerinde daha küçük yaşta olanlar da var. Hepsi güvenlik ve daha iyi bir yaşam umuduyla bu tüketici, yıpratıcı ve son derece tehlikeli yolculuğa çıkıyor. Genç mülteci ve göçmenlerin oluşturdukları bu akış, kendi ülkelerindeki şiddet ve sosyo-ekonomik koşullar gibi sorunların ele alınmasının önemine işaret etmektedir.”