Meksika'da 2018 yılında seçilen parlamentonun alt ve üst kanatlarında eşit sayıda erkek ve kadın milletvekilinin görev yapmaya başlaması, ülke tarihinde “büyük bir dönüm noktası” olarak görülüyordu.
Geçtiğimiz günlerde ise Meksika Federal Yargı Gücü Seçim Mahkemesi (TEPJF) tarafından alınan bir kararla, 2021 yılında yapılacak yerel seçimler öncesi adaylara cinsiyet kotası getirildi. Yasaya göre eyaletlerin en az yarısında kadın aday gösterilmesi gerekiyor. Kararda, “Siyasi partilerin seçimlerde adayları belirlerken eşitlik ilkesini gözetmek” zorunda olduğu ifade edildi. Kadınların adaylık süresine dahil edilmesinin teşvik edilmesi daha fazla kadının seçilmesine yol açabilir denildi.
Kadınların adaylık sürecine dahil edilmesi için bir dizi önlem de alındı. Mahkeme, adayların Ulusal Seçim Enstitüsü’ne bildirileceğini, seçim süresinde görev alacakların arasında da cinsiyet kotasına dikkat edileceğini açıkladı.
Sosyal demokrat Manuel Lopez Obrador hükümeti her ne kadar zorunlu cinsiyet kotası ile cinsiyet eşitliği lehine bir karar almışsa da, gerçekte neoliberal politikaları sürdürüyor ve kadınların yükselen protestolarına rağmen şiddeti önlemek için her hangi bir politika üretebilmiş değil. Kadın cinayetlerinin ardından suçlular da hiçbir ceza almadan elini kolunu sallayarak mahkeme salonundan çıkabiliyorlar.
Protesto eylemlerinde sokağa çıkanların çoğunluğunu yaşanan şiddetten bıkmış kadınlar oluşturuyor.
Meksika, dünyada en fazla kadın cinayetinin işlendiği ülkelerden biri; ülkede günde ortalama 10 kadın öldürülüyor.
Koronavirüs salgınının patlak vermesinden bu yana ülkede kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ciddi oranda yükseldi. 2019 yılında kemer sıkma politikalarının uygulandığı Meksika'da, Pandemi ile beraber Obrador hükümeti kadın haklarını korumak için mücadele eden kuruluşlara ve sığınma evlerine ayrılan bütçelerde kesinti yapmış, 2020 yılının ilk yarısında kadın cinayetlerinin yüzde 7,7 oranında arttığı tespit edilmişti. Aile içi şiddetten kaçmaya çalışan kadınların sayısında da artış kaydedildi.
Meksika'da kadınlar, cinayetler ve hükümet politikalarına karşı birçok kez eylem yaptı. Şubat ayında bir kadının beraber olduğu erkek tarafından vahşi bir şekilde öldürülmesi, 7 yaşındaki bir kızın ise kaçırılıp tecavüze uğradıktan sonra öldürülmesi üzerine öfke sokaklara taşmış, kadınlar günlerce protesto gösterileri düzenlemişti. Militan gösterilere dönüşen protesto eyleminde kadınlar anayasa mahkemesini ateşe vermişti.
Yine 8 Mart’ta milyonlar, ülkedeki kadın cinayetlerini protesto etmek amacıyla "Bizsiz bir gün" şiarı ile bir günlük greve gitmişti. Eyleme kamu ve özel sektör çalışanları ve işçiler katılmış, üniversite öğrencisi kadınlar ise derslere girmemişti.
Kasım ayında Meksika'nın Cancun şehrinde 2 kadının cinayete kurban gitmesi sonrası ülke çapında gösteriler düzenlendi. Gösterilere saldıran polis 3 kişiyi yaraladı.
Kadınların öfkesine neden olan sadece cinayetler değil, adaletin de olmamasıdır. Suç duyurusunda bulunan kadınlar ya da öldürülen kadınların yakınlarının seslerini duyurabilmeleri için çok acılı ve yorucu süreçlerden geçmeleri gerekiyor. Buna rağmen neredeyse her olayda soruşturmalar rafta kalıyor.
Protesto eylemlerinde sokağa çıkanların çoğunluğunu yaşanan şiddetten bıkmış kadınlar oluşturuyor. Kadınların büyüyen öfkesi son dönemlerde eşyaları yakmaya, anıtları boyamaya, hükümet binalarını ateşe vermeye veya işgal etmeye varan radikal biçimler alarak sürüyor.
Görünen o ki, Obrador yönetiminin seçimlerde kadınlar lehine kota uygulamasına gitmesi, ülkede gelişen militan kadın hareketinin yarattığı basınçtan kaynaklanıyor.