ABD Başkan Yardımcısı’nın Orta Amerika turu

Kamala Harris’in “Amerika-Meksika sınırına tehlikeli yolculuk” hakkında sarf ettiği dokunaklı laflar riyakarlık örneğidir. Göçmenler için en büyük tehlike, bizzat ABD ve öteki emperyalistlerdir. Meksika, Orta ve Güney Amerika’dan ABD’ye ulaşmak için hayatlarını tehlikeye atan yüzbinlerce işçi ve emekçinin acı kaderi ABD emperyalizmini zerrece ilgilendirmemektedir. Zaten yüzbinlerce insan ABD emperyalizminin yarattığı barbar koşullardan kaçıyorlar. Bu barbar koşulları yaratanlar, bu aynı koşulları ortadan kaldırabileceklerinden söz etme yüzsüzlüğü gösterebiliyorlar.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 14 Haziran 2021
  • 14:33

Amerika Başkanı Joe Biden, Orta Amerika’dan göçü kontrol altına almak/önlemek için yardımcısı Kamala Harris’i görevlendirdi. Biden, yaptığı açıklamada, Harris’in bölgedeki ülkelerle diplomatik çabalara öncülük etmesi ve insanların ABD’ye gelmesini engellemenin yollarını bulması gerektiğini söyledi. Harris’in Orta Amerika turu öncede de yardımcısına “zor bir iş” verdiğini, işin kolay olmadığını ama önemli olduğunu belirtmişti. Böylece Biden, çözümü zor olan göçmen krizini Harris’in omuzlarına yıkmış oldu. Amacı öncelikle göçü durdurmak olan ziyaretin ekonomik işbirliği konularını da kapsadığı belirtilmişti. 

Biden başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin, selefi Donald Trump’la aynı yöntemleri seçmese de Orta Amerika’ya yönelik politikası aynıdır. Göçün önlenmesi, söz konusu politikanın öncelikli amacı olarak öne çıkmaktadır. ABD Başkan Yardımcısı olarak Guatemala ve Meksika’ya yaptığı ilk yurtdışı gezisinde Kamala Harris, bunun böyle olduğunu ayrıca netleştirdi. Pazartesi günü Guatemala’nın sağcı Cumhurbaşkanı Alejandro Giammattei, salı günü de Meksikalı mevkidaşı Andrés Manuel López Obrador ile görüştüğü konuların yansıyan kimi içeriği, izlenecek göçmen politikasının zalimliğini yansıttı. Harris, gezinin amacının, “göçün nedenleriyle mücadele etmek olduğu”nu tekrarladı. 

ABD, göçün “temel nedenlerini ele almak” için Orta Amerika ile birlikte çalışacak. Bu çerçevede, sözüm ona yoksulluğu ve şiddeti azaltmak için kırsal kalkınmayı teşvik eden programlar uygulayacak. Bu planın, Harris’in Guatemala ve Meksika yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde somutlandığı belirtiliyor. 

ABD Kalkınma İşbirliği Ajansı (USAID), Guatemala’da genç yerli kadınlara “yardım etmek” ve onların “konumunu güçlendirmek” için 88 milyon dolar vadediyor. Harris’in söz ettiği bu para, Washington’un Guatemala güvenlik güçlerini desteklemek için verdiği miktarın yalnızca küçük bir kısmıdır. “Kadınlara yardım” amaçlı bu küçük miktarla fırsatların yaratılmasına yardımcı olmanın ve “refahı paylaşmanın” ABD’nin çıkarına olduğunu vurgulayan Harris, ayrıca Guatemala’ya yatırım yapma konusunda şirket sahipleriyle de konuşuyor. 

Ancak “halka yardım etmek için” sözü edilen miktar, nüfusunun yarısı yoksul sayılan ve dünyada yetersiz beslenme oranı en yüksek altıncı ülkesi için okyanusta bir damladır. Çocukların yüzde 70’i kronik olarak yetersiz besleniyor ve bunun dünyadaki en yüksek oran olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla birçok gözlemciye göre amaç, Orta Amerika halkına “yardımın yolda olduğuna dair bir umut duygusu” vermektir. Bunda başarılı olunması durumunda insanların ABD’ye gitmekten vazgeçeceği inancı taşınmaktadır.

Harris’in gezisinin çok konuşulan yanlarından biri, Guatemala’da kalmasıydı. Harris, Guatemala’da bir günlük kalışını burjuvazinin ve ordunun desteğiyle iktidara gelen aşırı sağcı Devlet Başkanı Alejandro Giammattei ile görüşmek için kullandı. Bu görüşme, yozlaşmış Başkan Alejandro Giammattei’yi meşrulaştırdığı eleştirilerine muhatap oldu. Guatemala Devlet Başkanı, kemer sıkma politikalarının ve zorbaca uygulamaların mimarı ve Kongre binasını ateşe veren öfkeli kitlesel protestoların-isyanın da hedefiydi. Harris, Giammattei ile yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: “Aramızda tarihi bir bağ var. Ve yeni bir çağın doğuşuyla birlikte bu komşuluk ilişkisinin önemini anlamamız önemlidir.” Harris’in sözünü ettiği “tarihi bağlar” 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor ve işçilerin, çiftçilerin ve yerli halkın acımasız sömürüsüne ve katliamlarına dayanıyor. 

Harris, gezi turu süresince “potansiyel göçmenlere” karşı tavrını sertleştirdi. Guatemala’da “potansiyel göçmenlere” seslenerek onları kararlı bir tonla uyardı: “ABD sınırına tehlikeli bir yolculuk yapmayı düşünen insanlara açıkça söylüyorum: Gelmeyin, Gelmeyin!” Buna tepki duyan Demokrat Parti Kongre üyesi ve Harris’in parti arkadaşı New Yorklu politikacı Alexandria Ocasio-Cortez, Twitter’da şu paylaşımı yaptı: “Birincisi, herhangi bir ABD sınırında sığınma başvurusunda bulunmak yüzde 100 yasal bir giriş yöntemidir. … İkincisi, ABD on yıllardır Latin Amerika’da rejim değişikliğine ve istikrarsızlaşmaya katkıda bulundu. Birinin evini ateşe vermekten ve sonra kaçış için onları suçlamaktan vazgeçin.”

Kamala Harris’in Guatemala ve Meksika’ya yaptığı üç günlük ziyaret, Orta Amerika’dan gelen göçmen akışını zora dayalı tedbirlerle bastırmak için ilgili ülkelerdeki güvenlik güçleriyle kirli planlar yapmak ve onları güçlendirmeye hizmet etme amacı taşımaktadır. Ülkelerinde yoksulluktan, polisten ve çete suçlarından kaçıp ABD’deki ailelerine ulaşmak isteyen binlerce-onbinlerce insanının önüne aşılmaz duvarlar örmektir. “Göçün nedenlerine karşı mücadele etmek” gibi büyük iddiaların aksine, kendisi de bir göçmen çocuğu olan Harris’e, gerçekten de sefil, kirli ve kanlı bir görev verilmiştir.

Masal ve gerçek

İnsanları ülkelerini terk etmeye iten nedenlerle mücadele etmek ve bu nedenleri “ortadan kaldırmak” için muhataplarıyla birlikte çalışacağını söyleyen ABD, nüfusun durumunu iyileştirmek ve böylece ABD’ye göçmen akışını azaltmak istiyor. Bunun için sunduğunu iddia ettiği “yardım”ın çoğu, “girişimciler” için bir destek paketinden ve bölgeye yatırım yapan ABD şirketlerinin “bölgeye yatırım yapma” vaadinden oluşuyor. ABD şirketleri için sermaye akışı üzerindeki her türlü kısıtlamanın kaldırmasını hedefliyor. Yerli ve yabancı sermaye tarafından özel yatırıma elverişli bir siyasi ve ekonomik iklimin yaratılması için çalışılıyor.

Salı günü Harris, Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel Lopez Obrador ile yaptığı görüşmelerde de aynı konulara işaret etti ve Meksika’yı “güçlendirmek ve yabancı yatırımlar için daha çekici hale getirmek” istediğini belirtti. Onlara göre burada da sınırlar bankalara ve çok uluslu şirketlere açılmalı, ancak açlıktan, yoksulluktan ve şiddetten kaçan emekçi kitlelere karşı militarize edilmelidir. Nisan ayında Beyaz Saray’ın 10 bin askerin Meksika üzerinden, 7 bin askerin Guatemala üzerinden ve 1.500 güvenlik görevlisinin de kuzey sınırında Honduras üzerinden konuşlandırılacağını duyurması, sınırlardaki militarizisyona örnek adımlardır. Bu silahlı kuvvetler insansız hava araçları ve diğer gözetleme ekipmanlarıyla donatılmıştır ve ABD danışmanları tarafından eğitilip donatılarak desteklenmektedirler.

Bu yılın ilk birkaç ayında, güney sınırını geçerek Amerika Birleşik Devletleri’ne girmeye çalışan mültecilerin sayısı önemli ölçüde arttı. Yalnızca nisan ayında, ABD sınır ajansı CBP, 178 bin 622 kişinin sınırı geçmesini engelledi. Mart ayında da refakatçisi olmayan mülteci çocukların sayısı rekor sayıda kaydedildi. Sebepler arasında, Orta Amerika nüfusunun büyük bir bölümünün yoksulluğu, yaygın çete suçları ve bazen yıkıcı çevresel felaketler ve salgının etkileri sayılabilir. ABD sınırındaki yüzbinlerce göçmen acımasız yollarla geri gönderiliyor. Göçmenler için kamp koşulları da insanlık dışıdır. Binlerce kişi suya, yiyeceğe ve tıbbi bakıma ulaşma imkanı olmayan çadır kamplarda sefil bir yaşam sürdürüyor. Her gün şiddet ve çeteler tarafından kaçırılma tehdidine maruz kalıyorlar. Çocuklar da dahil olmak üzere göçmenler aşırı kalabalık barınaklarda yaşıyor, aşırı soğuğa maruz kalıyor ve yenmeyen yiyecekler veriliyor. Pandeminin de hızla yayıldığı bildiriliyor. 

Kamala Harris’in “Amerika-Meksika sınırına tehlikeli yolculuk” hakkında sarf ettiği dokunaklı laflar riyakarlık örneğidir. Göçmenler için en büyük tehlike, bizzat ABD ve öteki emperyalistlerdir. Meksika, Orta ve Güney Amerika’dan ABD’ye ulaşmak için hayatlarını tehlikeye atan yüzbinlerce işçi ve emekçinin acı kaderi ABD emperyalizmini zerrece ilgilendirmemektedir. Zaten yüzbinlerce insan ABD emperyalizminin yarattığı barbar koşullardan kaçıyorlar. Bu barbar koşulları yaratanlar, bu aynı koşulları ortadan kaldırabileceklerinden söz etme yüzsüzlüğü gösterebiliyorlar. Emperyalist ve kapitalist hükümetlerin görevi, içte kapitalist düzenin ve dışta emperyalist sistemin çıkarlarını savunmak ve korumaktır. Emekçiler ve ezilen halklar payına iyilik olarak sundukları her şey buna hizmet ettiği ölçüde mümkündür.