OPEC üyeleri 1 Temmuz’da Avusturya’nın Başkenti Viyana’da bir araya geldi. Toplantı “üretimde kesintiye devam mı” sorusuna gebeydi. Tam da bu nedenle toplantı medyanın yakın markajındaydı. Ancak süreci yakından izleyenler için OPEC toplantısı açısından bir sürpriz yoktu. Zira Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 29 Haziran’da yaptığı açıklamada “Suudi Arabistan ile kesinti konusunda anlaştık” demişti zaten. Putin’in açıklaması OPEC’in kendi toplantısından daha önemliydi, zira sır olmayacak şekilde uzun süredir, Riyad’ın Moskova’yı kesintiye ikna etmeye çalıştığı biliniyor.
İRAN’A DÖNÜK ŞÜPHE NEDEN KAYNAKLANIYOR
Toplantı öncesinde İran itiraz etmezse OPEC’in kesinti kararına varacağına kesin gözüyle bakılıyordu. İran itirazının son günde gündem olmasının nedeni biraz da OPEC’in kendisine dikkat çekmekti. Zira son günlerde enerjisini Rusya’yı ikna etmeye harcayan OPEC, kendisinin etkisini de göstermek istiyor. Duruma bakacak olursak, İran kuruluşundan bu yana OPEC şemsiyesi altında. Ne İran İslam Devrimi ne İran-Irak Savaşı ne de Suudi Arabistan İran anlaşmazlığı İran’ı OPEC’ten ayrılmaya itti. Durum böyleyse İran itiraz edebilir iddiası neden kaynaklanıyor?
Riyad’ın Tahran endişesinin kaynağı, çok değil, Nisan 2016’ya gidildiğinde görülecektir. Şöyle ki OPEC ve bugünkü şekliyle OPEC+ grubu ilk defa Nisan 2016’da Katar’ın başkenti Doha’da bir araya geldi. Söz konusu toplantıda kesinti ana gündemdi. Ancak Nükleer Anlaşma sonucunda BM yaptırımlarından kurutulan Tahran, olabildiğince fazla petrol satarak gelirini artırmak istiyordu. Bu nedenle üretimde kesintiye gidilmesi fikrine şerh koydu, buna karşın şaşırtıcı bir şekilde toplantının mimarı Suudi Arabistan, “İran kesintiye gitmezse ben de gitmem” dedi ve toplantı bu restleşmeyle bir fiyaskoya dönüştü.
İran’ın 2016’daki bu toplantıda “ben üretirim, gelire ihtiyacım var” demesinin bir nedeni zamanında Suudi Arabistan’dan gerekli desteği görememiş olmasıydı. Şöyle ki petrol fiyatları Haziran 2014’ten itibaren düşeşe geçti. İran ve Venezuela bu düşüş eğilimi karşısında hem Aralık 2014’teki OPEC toplantısında hem de öncesinde ısrarla Suudi Arabistan’dan üretim kesintisi talep etti. Suudi Arabistan, söz konusu dönemde pazar payını korumayı önceliyordu “Benim için sorun değil, 30 dolara kadar inene kadar üretimimi sürdürebilirim” dedi.
İran ve Venezuela ekonomisi, 2014-2016’da çökme noktasına geldi. Benzer bir ekonomik alarm Rusya’da da yaşandı ve Rusya ekonomisi 2014, 2015 ve 2016’da ciddi oranda küçüldü. Suudi Arabistan’ı 2019’daki toplantıda İran konusunda endişelendiren, pazar payından olmuş, yaptırımla mücadele eden İran’ın ben yokum demesiydi.
SUUDİ ARABİSTAN’I NASIL ELE ALMALI?
OPEC lideri Suudi Arabistan’ın hızla Moskova yollarına düşmesi, 2017, 2018 ve 2019’da ısrarla önce Rusya politikası gözetmesi tarihsel olarak ABD müttefiki olarak görülen krallığı anlamayı zorlaştırıyor. Rusya ile Suudi Arabistan’ın sınırlı ilişkilerinin 2014’ten sonra hız kazanması bu anlamda dikkat çekici. Suudi Arabistan’ı basit bir ABD müttefiki ve bölge ülkesi olarak ele almak bu anlamda doyurucu bir yanıt sunmuyor. Burada dikkate alınması gereken bir faktör daha var. Suudi Arabistan’ın OPEC’in lideri ı ve dünyanın en büyük üreticilerinden biri olması. Riyad öyle bir üretici ki 1990’da Irak Kuveyt’i işgal ettiğinde Kuveyt’in üretiminin durmasının piyasada yarattığı sarsıntıyı öngörmüş söz konusu dönemde 5 milyon varil olan üretimini 90 gün boyunca 8 milyon varile çıkarmıştı. Suudi Arabistan’ın bu esnekliği ona swing üretici, yani piyasanın ihtiyacına göre üretimi azaltıp artırarak sistemi koruyan güç unvanını kazandırdı.
RUSYA’NIN VAZGEÇİLMEZLİĞİ
Riyad’ın üretimden gelen bu gücü aynı zamanda OPEC’in liderliğini üstlenmesinin de kapısını açtı. 2016’da fiyatların tepe aşağı çakılması karşısında kolları sıvamasının ardında da bu gerçek var. Üstelik bu defa fiyat mekanizması OPEC dışı üreticilerin ve finansallaşmanın etkisinde olduğu için OPEC dışı üreticilerin Riyad’ın yanında durması önem kazanıyor.
Rusya, OPEC dışı üreticiler içerisinde Suudi Arabistan ile yarışır düzeyde üretim yapan en büyük üretici. Her ne kadar ABD üretim açısından iki ülkeyi geçmiş olsa da ABD ihraç konusunda o kadar iddialı değil. Ürettiği daha çok iç tüketime gidiyor. Bu nedenle ABD için fiyatların belirli bir seviyede olması, iç piyasada tüketicilerin ses çıkarmaması için elzem. Ancak Rusya ve OPEC için çok elzem değil, zira bu ülkeler ihracat yapıyor ve çoğunun ekonomisi en azından dolar geliri ihracat kazançlarına bağlı. Riyad kendisiyle benzer koşullarda olan Moskova’nın durumunu bildiği içinde bu konuda onun yanında duruyor, dahası ABD’nin tepkisine rağmen bu konuda geri adım atmıyor. Tekrar altını çizmek gerekirse Suudi Arabistan’a bu bağlamda dünyanın en büyük petrol ihracatçısı ve OPEC lideri gözüyle bakmak gerekiyor. En azından analizlerde bunu gözetmek şart.
Riyad-Moskova hattında görüşmelerden bir türlü sonuç çıkmaması, gözlerin haziran sonunda gerçekleşen G20 toplantısına dönmesine neden oldu. Zira Putin ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman burada özel bir görüşme gerçekleştirdi. Krallığın Moskova’yı yanında tutmak için yatırımdan ticarete önemli sözlerin verildiği söylenmeli, zira Putin’in eli gerek bütçelerini 40 dolara göre ayarlamaları gerek Hürmüz’deki gerilim sebebiyle Asya’da artacak payları açısından güçlüydü. Kıdemli siyasetçinin bunu tüm gücüyle kullandığını tahmin etmek güç değil.
Sonuç olarak OPEC toplantısından 2020’ Mart ayına kadar uzaması muhtemel üretim kesintisi kararı çıktı. Toplantının kendisi bir yana lider koltuğunda oturan ülkenin anlaşılması ittifakları, düşmanlıkları, pragmatik ortaklıklarının görülmesi açısından önemli ipuçları sundu.
Gazete Duvar / 04.07.19