BM onaylı Minsk anlaşmasını çöpe atıp Ukrayna iç savaşını harlayan ABD öncülüğündeki Batı blokunun yaklaşık bir yıl sonra vardığı yer; korkunç bir savaş tiyatrosu. Geçen hafta itibarıyla müttefikler arasında 20 Ocak Ramstein toplantısında görünür olan ‘tank draması’ çözülmüş durumda. Kiev’e Patriot sistemleri vermek konusunda azıcık nazlanıp rıza göstermiş olan Almanya üzerinden yaşanan krizin bitmesi için bir hafta-10 gün kafi geldi. Tahmin edileceği üzere, ‘sırada ne var’ aşamasındayız. Tank dramasında ‘sancılı’ bir durum var, Amerikan savaş cephesinde ‘bu iş uzuyor, ne yapsak’ sahnelemesi hakim.
‘Ukrayna kazanıyor’ anlatısını altüst eden gelişmeleri özetleyelim.
Tank perdesi
Almanya’daki Ramstein üssünde 20 Ocak’ta ABD ev sahipliğinde düzenlenen Ukrayna Temas Grubu toplantısı öncesinde Şansölye Olaf Scholz’un, Rusya ile ‘cepheden karşıya gelmemek’ gerekçesiyle Alman Leopard-2 tanklarını vermeye ve müttefiklerin elindekileri re-export iznine yanaşmadığı yansımıştı. Scholz’un, ‘Önce Amerikalılar M1 Abrams ana muhaberebe tanklarını versinler’ diye inat ettiği anlaşılmıştı. Scholz’un samimiyeti bir yana, ABD’deki neoconların tetiği çektiği Ukrayna çatışmasında ucuz enerjiden olan ve sanayisizleşme tehlikesi altındaki Almanya’da en azından ordu içerisinden kimilerinin kaygıları bulunduğu anlaşılıyor. Ne ki hükümleri pek yok.
Nitekim geçen haftaki yazıda tahmin ettiğim üzere ‘leopard sagası’ kısa sürede bitti. Scholz, ABD Başkanı Joe Biden’ın Kiev için ‘M1 Abrams’ları taahhüdünde’ bulunmasıyla savaşı tırmandırma potansiyeli büyük olmasına rağmen yelkenleri çabucak indirdi. ABD’deki Washington Post gazetesi işte bu dramanın perde arkasını yazmış. Hakikaten ibretlik! Biden’ın alenen Scholz’u ‘kandırdığı’ ima edilen yazıdan anlaşılan, kimse Almanların alınma riskine aldırmıyor. Açıkçası hiç şaşırtıcı değil.
Scholz’a taahhütlü kandırma
Washington Post’a göre, olay şöyle gelişmiş. 17 Ocak’ta Scholz’la telefonda konuşan Biden, yanındaki iki yardımcısı Jake Sullivan ile Antony Blinken’a dönüp ‘Buradan nasıl ilerleyeceğiz’ diye sormuş. Parlak fikir Blinken’dan gelmiş. Blinken özetle ‘yollamak yerine taahhüdünü verelim’ demiş. Velhasıl Biden 31 Abrams’ı vaad ederken, Scholz hızlıca önce 14, toplamda da 88 Leopard’ı emre amade etme kararını aldı. Tabii Washington Post senaryosunda, ‘hem zaten Pentagon Ukrayna ordusunun gelecekteki ihtiyaçlarını uzun süredir planlamaktaydı’ diye belirtiyor. M1 Abrams’lar da artık ağustosta mı gider, 2023 yılının çıkmaz hangi ayında, bilinmez. Ukraynalıların M1 Abrams’lar için kısa sürede eğitilebileceğinden kaygılı olan Pentagon şefi Lloyd Austin’in yine hassas seyreltilmiş uranyumlu zırhları dahil yüksek teknolojili bu tankın ‘sırlarının’ Rusların eline düşmesinden çekindiği, ama tabii ikna edildiği belirtiliyor. Hollywood bir gün mutlaka filmini çeker bunların.
Dramanın boyutlarını Biden’ın 11 Mart 2022’de ‘savaş uçağı veya tank tedarikinin Üçüncü Dünya Savaşı anlamına geleceğini’ söylemişliğinden kavramak mümkün. Sürekli ‘düzey atlanırken’, kelimeler kifayetsiz. Artık Anglo-Amerikan hikayeciliğinin tutarlı ve anlamlı kurgusunu beklemek zor. ABD’nin ‘süper güç’ olarak dünyada tozu dumana kattığı dönemlerdeki gibi bir ‘anlatı üstünlüğü’ yok.
Tanklara burun kıvırma
ŞİMDİ tank perdesinde ‘burun kıvırmacaya’ geçtik. Nitekim Washington Post senaryosunda, Biden’ın Scholz’u bir an önce ‘Alman aslanlarını’ yollamaya iknaya iten ‘Batı tankları bahara kadar savaş alanında olmazsa, yaklaşan Rusya saldırısını engellemek ve karşı saldırısını başlatmak için çok geç olabileceğine’ inanması. Hem Zelenskiy ne diyordu, ağustos için “Çok geç.” Tabii o Leopard için, Abrams değil. Şimdi NYT “Tanklar tek başına Ukrayna'da gidişatı değiştirmeyecek" diyor. Gazetenin analizinde tankların Ukraynalıların ‘hızlandırılmış kursla birleşik silah manevra savaşında eğitilmesine çalışılacağı’ vurgulanıyor. Buna göre Leopard tankları, Amerikan BMP Bradley ile (Abrams'ları boşverin) birlikte saldırıya geçecek. Tanklar siperleri aşacak ve Bradley’deki piyadelerin yeniden ele geçirilen bölgeyi tutmalarının yolu açılacak.
Ancak bu sefer ‘Ya Leopardları veya Abrams'ları Ruslar ele geçirirse’ kaygıları var. Britanya Savunma Bakanlığı bilhassa ‘bizim Challenger’ların Chobham zırhlısı -kod ismi Dorchester- düşman ateşinde kalır da güvenli yere çekilemezse’ diye dertli. Sadece bir kere, Irak’ta o da ‘dost ateşine’ kurban gitmiş. Yoksa bu tankları vermek ‘iyi fikir değil miymiş’…
Tanktan sonrası savaş uçağı…
Hem Rusların eli armut toplamayacağından ‘tankları koruyacak hava savaşı’ zemini kurgulanmaya muhtaç. Kiev, hızla uzun menzilli füzelere ve savaş uçaklarına duyulan ihtiyacı gündeme taşıdı. Asıl farkı bunlar yaratacakmış; F-16 savaş jetleri ile Fransız Rafale ve İsveç’in Gripen’leri... Ukrayna ordusunun bunları nasıl uçuracağı sorusunu boşverin, (üniforma değişimi mi?) Almanya Şansölyesi Scholz, yine savaş uçakları için ‘katiyetle olmaz’ diyor. Tabii Ribbentrop’tan bu yana en militarist yeşil Bakanı Annalena Baerbock’un “Rusya ile savaştayız” sözlerini kulak arkası ediyor. Rivayet o ki, araları da açılmış. Yüzde 15’lik Yeşiller oyuyla “Rusya’yla savaştayız” demiş olan deneyimsiz diplomat Baerbock’un arkasını Almanya Dışişleri toplamaya çalışıyor. Kadın bir dışişleri bakanının ağzından çıkanların anlamanı kavramamakla kalmıyor, kendi sözlerini ‘Rus propagandası’ diye halkına pazarlamaya kalkışıyor. Ne de olsa “Almanya vatandaşları ne düşünürse düşünsün Kiev’e destek kesilmeyecek” buyurmuştu.
Almanya apayrı bir yazı konusu haline geliyor. ABD’nin Doğu Avrupa’daki gözbebeği Polonya, Berlin’den bir yandan İkinci Dünya Savaşı tazminatı talebinde ısrar ederken, diğer yandan ‘izin verseniz de vermeseniz de elimizdeki Leopardları yollarız’ resti çekmiş ülke… Şimdi şubat ortasında MiG-29’ları Kiev’e sunacaklarmış. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki de NATO ile sadece koordine olup F-16’ları transfer edebileceklerini duyurdu.
Britanya da Typhoon savaş uçağı vermek istiyormuş fakat bu ancak Rusya sahayı terk edince mümkünmüş. Tam İngiliz öykülemesi! Politico zaten Pentagon’da kimilerinin yönetimi F-16’ları vermek için zorladığını yazmaya başladı.
Hatta bunlar da bir şey mi! Almanya’daki elçiliği boyunca faşist Stepan Bandera’nın mezar ziyaretlerini eksik etmeyen ve şimdi Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcılığına terfi etmiş Andrey Melnik, twitter’da ‘yaratıcı bir fikirle’ zuhur etti. Karadeniz’den Rusya’yı atmak için Almanya ThyssenKrupp’un ürettiği dünyanın en iyi denizaltıları olan HDW sınıfı 212A’ları istedi.
Neoconların fısıltıları
Genel anlatı hala ‘Ukrayna savaşı kazanıyor’. Gerçi Ramstein toplantısı sonrası Pentagon içinde ‘realist kanad’ diye sunulan ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley açıkça ‘Ukrayna’nın kazanamayacağını’ söyledi. Haliyle ‘iç tartışma’ ve neocon cepheden ‘mırıltılar’ var.
2014 Kiev darbesi ve Ukrayna iç savaşının mimarı Victoria Nuland, geçen hafta Kongre oturumunda “Rusya’nın ciddi müzakereler yürütme ve kuvvetlerini Ukrayna’dan çekme ve toprakları iade etme kararı bağlamında, yaptırımların hafifletilmesini elbette memnuniyetle karşılarım” deyiverdi. Almanya’nın Rusya ile önemli altyapı projesi olan Kuzey Akım-2'nin artık ‘denizin dibinde bir metal parçası’ olmasından yönetimin duyduğu memnuniyeti de çekinmeden ifade etti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Washington Post’un ünlü David Ignatius’uyla mesai yapmış. Alt metinde Kiev’in çatışmadan ‘sağ çıkmaması’ haline işaret eden bir görüntü, ‘askerden arındırılmış bir statü’ ve olası tavizler yer alıyor. Nihai bir savaş sonrası Ukrayna’nın NATO üyeliği yerine 5’inci maddeyi andıran güvenlik garantilerinin bulunacağı bir nevi ‘askeri denge’…
Zaman kimin lehine işlemekte?
Hemen arkasından RAND raporu geldi. RAND uzmanları artık çatışmanın uzamasının ABD için ‘faydalı olmayacağına’ hükmetmişler. Çin’e odaklanmayı etkiliyor tabii. Rusya’nın teorik olarak mümkün olsa da zayıflamasının garanti olmadığı, buna karşılık elde edilecek belirli faydaların savaşın uzaması halinde zora gireceği vurgulanıyor. Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışa karşılık küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına işaret ediliyor. Üstelik NATO ile Rusya arasında doğrudan çatışma riski ve nükleer silah kullanımı riskinin arttığı da belirtiliyor. ABD açısından gayet rasyonel bir rapor.
Wall Street Journal’e fısıldayan Batılı yetkililer de artık zamanın Rusya lehine işlediği görüşünde. Putin’in savaş planı değişirken, Batılı hükümetler bu işin uzamasının Ukrayna’ya yarayacağını düşünmüşler ancak artık emin değillermiş. Yaptırımların Rusya’yı çökerttiği yahut iç huzursuzluk yarattığının pek az işareti varmış. Artık asıl Moskova’nın yıpratma savaşına oynadığından kaygılılarmış. Şimdi AB bürokratı Von der Leyen’in 2022 sonunda kendi kendini sansürlemek zorunda kaldığı videosunda andığı 100 binden fazla Ukrayna askeri kaybının iki katına çıktığı ve Ukrayna Genelkurmay Başkanı Zalujnıy’ın bunu Pentagon’a ilettiği iddia ediliyor! BBC hesabıyla Rusya’nın askeri kayıpları 19 bin!
BM onaylı 2015 tarihli Minsk anlaşması uygulansaydı, Ukrayna’nın Ruslarının hakları garanti edilseydi, Merkel’in ifşa ettiği gibi ‘kandırmaca yapılmasaydı’, bu savaş çıkmazdı. Rusya’nın geçen yıl ABD ve NATO’ya güvenlik mimarisiyle ilgili iki önerisi reddedilmeseydi, yine çıkmazdı. Ama mevzuyu ‘Rusya mutlaka yenilmeli’ye getirdiler. Rasyonel akıl, bize nükleer silahlı bir gücü mağlup edip bir büyük savaştan kaçınmanın aynı anda mümkün olmadığını söylüyor. O zaman istenen ne? Batı toplumlarını Üçüncü Dünya Savaşı’na hazırlıyorsa eğer, dünyanın kalanı? Çin’den Hindistan ve Pakistan’a, Afrika’dan Latin Amerika’ya bakınca, Batı bloğuna karşı küresel çapta bir ‘başkaldırı’ halini görmemek mümkün değil.
BirGün / 31.01.23