Şam’la barış ve Kürtlerle savaşın yeni angajman kuralları- Fehim Taştekin

Türkiye, Şam’a barış teklifine rağmen Suriye ordusunu hedef alarak 32 kilometre derinliğindeki şeritte Kürt güçleriyle dayanışmaya geçit vermeyeceğini gösteriyor. Buna karşın SDG de sınırda Türk askerlerini hedef alırken saldırıları artık gizlemiyor. İki taraf açısından da yeni angajman kurallarından bahsetmek mümkün.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 23 Ağustos 2022
  • 08:55

Türkiye bir yandan Şam’a uzlaşma teklif ederken diğer yandan Kürt güçlerine ve Suriye ordusuna yönelik artan saldırılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki 32 kilometre derinliğindeki “güvenli” bölgede yeni angajman kurallarına dair fikir veriyor. Ankara Kürt güçlerini temizleme ısrarını sürdürürken Suriye ordusunun Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) dolaylı koruma ya da destek sağlayan herhangi bir pozisyonuna göz yummak istemiyor. Buna karşın normalde Türkiye sınırlarındaki Türk askerlerini hedef almaktan kaçınan veya karşılıklı atışlar olsa da bunu deklare etmeyen SDG-YPG güçleri de sıfır noktasındaki karakol ve devriyelere saldırılar düzenleyerek oyunun kurallarını değiştirdiği izlenimi veriyor.

Erdoğan’ın 5 Ağustos’ta Soçi’de Rusya lideri Vladimir Putin’le görüşmesinden sonra Şam’la uzlaşmadan yana sözleri Rus fonlarının Türkiye Merkez Bankası’na akmasına paralel olarak daha belirgin bir istikamet aldı. 2016’da “Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik" çıkışını yapmış olan Erdoğan, şimdi "Esed'i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” diyecek noktaya geldi.

Erdoğan sorunu terör tehdidi olarak ortaya koyarken pozisyon değişikliğinin kıvrımlarını özetle şöyle dile getirdi: “Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen ABD ve koalisyon güçleridir. Rusya da rejimle bir dayanışma içinde. Kendileriyle görüştük. Bunu bir yere oturtmamız lazım dedim. Rusya ile öyle bir dayanışma yapalım ki terörle bir mücadele gerçekleştirelim (…) Süreci daha fazla uzatmayalım. Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Rejim bunun idrakinde olmalı. Temennim odur ki hem anayasa bir an önce yapılır hem de halkın sıkıntılarını giderecek adımlar atılır. 4 milyon insanı ağırlıyoruz. Bundan sonraki süreç belki çok daha hayırlı olacaktır. Devletler arasında siyasi diyalog veya diplomasi kesip atılamaz. Suriye sorununu çözmekle ilgili elimizi taşın altına koyduk. Suriye'de attığımız her adımda Rusya'yla irtibat hâlindeyiz. Gönül arzu ederdi ki İran'la da bu çalışmaları daha etkin yürütelim ama olmadı. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor. Bu adımları atmak suretiyle inşallah bölgede birçok oyunu bozarız." 

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş da "Meseleyi sanki Türkiye ile Suriye rejimi arasında bir meseleymiş gibi ortaya koymak fevkalade yanlıştır. Mesele, Suriye rejimi ile halkı arasında bir meseledir" ifadelerini kullandı. 

Söylemde mutlak bir U dönüşü var. Buna mukabil Suriye’ye askeri sevkiyatlar sürerken Tel Rıfat, Menbic, Ayn İsa, Kobani ve Tel Temir’de Kürt güçlerle kesişme noktalarına yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriye Milli Ordusu’nun eşgüdümlü saldırıları tırmanıyor. Bu saldırılar Şam’la olası barışın temeline Kürtlere karşı ortak mücadele şartının konulduğunu vurguluyor. Bunun ötesinde Suriye ile normalleşme olsa bile TSK’nın Kürt unsurlara karşı 32 kilometre derinliğindeki şeritte operasyonlar yapmaya devam edeceği ve bunun bugünden itibaren kabul edilmesi gerektiği mesajı veriliyor. 

Suriye ordusunun 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’nı durduran mutabakatların ardından SDG ile anlaşarak kuzeyde sınır hatlarına yerleşmesine göz yuman Türkiye’nin bundan sonra YPG ya da SDG’nin varlığını kamufle eden bir konuşlanmaya izin vermek istemediği anlaşılıyor. 

Bununla ilgili şok edici gösterge 16 Ağustos’ta TSK’nın Kobani’nin batısındaki Çarıklı mevkiinde yer alan Suriye askeri üssünü vurmasıydı. Şam kaynaklarına göre askerlerden üçü ölürken altısı yaralandı. Türk Milli Savunma Bakanlığı bunu bir askerin öldüğü karakol saldırısına misilleme olarak sundu. Fakat TSK noktasına atılan havan topunun hedef alınan üsten geldiğine dair bir bilgi yok. Yani misillemenin SDG’ye değil de Suriye ordusuna yapılması manidar. 

TSK’nın Suriye askerlerini vurmak için bir nedensellik bağına ihtiyaç duymadığını, bir gün sonra Halep’in kuzeyindeki Menağ (Minnig) Hava Üssü’nde Suriye askerlerini hedef alan SİHA saldırısından da anlıyoruz. Bu saldırıda kayıp olup olmadığı bilinmiyor. 18 Ağustos’ta ise Haseke’nin kuzeyinde Tel Temir’deki Rus üssüne yakın Dardara köyünde SİHA saldırısında biri teğmen iki Suriye askeri yaralandı. 12 Ağustos’ta yine Tel Temir’in kuzeyindeki Şeyh Ali köyünde iki asker top atışında yaralanmıştı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Kürt güçleriyle Suriye ordusunun birlikte bulunduğu noktalara yönelik saldırıların sayısını yedi olarak veriyor.

Kürtlerin kontrolündeki alanlardaki saldırılar ise savaştan farksız. Tabloda alan hâkimiyetine dönük bir kara harekâtı eksik. El Vatan gazetesinin 18 Ağustos tarihli haberine göre bu yıl sadece SİHA’larla düzenlenen 52 saldırıda 5’i sivil 53 kişi ölürken en az 86 kişi yaralandı. Buna ilaveten 18 Ağustos akşamı Haseke’ye bağlı Şimoke köyünde voleybol oynayan kız çocukları hedef oldu; 4 kişi öldü, 11 kişi yaralandı. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi saldırının SİHA ile yapıldığını açıklarken Birleşik Müşterek Görev Gücü - Doğal Kararlılık Operasyonu (CJTF-OIR) Komutanı Tümgeneral John Brennan saldırıyı kınadı. 

Bu saldırılar karşısında SDG, menzilini Türkiye sınırlarına uzatıyor. SDG Basın Merkezi, 8 Ağustos’ta Mardin sınırında üç saldırıda 23 Türk askerinin öldüğünü iddia etti. Türk tarafında kayıp ya da yaralı bilgisi geçilmedi. Sınırda daha önce de karşılıklı atışlar olmasına rağmen ilk kez SDG bir saldırıyı üsleniyordu. 

SDG Basın Merkezi 18 Ağustos’ta dikkat çekici bir açıklama daha yaptı:
“Saldırılara cevap vermek için güçlerimiz tarafından işgalci Türk ordusuna karşı bir dizi etkili eylem gerçekleştirildi. İlk eylemde, Urfa’nın Birecik ilçesinin Çiçekalan Karakolu’na yakın bir noktada, T-155 tipi bir obüsün etrafında toplanan işgalci Türk ordusunun 6 askeri hedef alındı. İşgalci 6 asker öldürüldü. İkinci eylemde, Antep’in Karkamış ilçesine bağlı Köprübatı Karakolu hedef alındı. Üçüncü eylem, Mardin sınırında gerçekleşti. Eylemde Kirpi tipi bir araç hedef alındı. Bir asker öldürüldü, 3 asker de yaralandı. İşgalci Türk devletinin her türlü saldırısına karşı cevap verme eylemlerimiz devam edecek.” 

Urfa Valiliği, Çiçekalan’da 16 Ağustos’ta gerçekleşen saldırıyla ilgili "Bir askerimiz şehit düştü, dört askerimiz yaralandı” demişti. Çarıklı’daki üsse hava bombardımanı bu saldırıdan sonra gerçekleşmişti. Karkamış’a atılan havanlar ise boş araziye düşmüştü. Sonuncusu 10 Ağustosta gerçekleşen Mardin sınırındaki saldırılarda ise ölen ya da yaralanan olduğuna dair bilgi geçilmedi. 12 Mayıs’ta Karkamış-Köprübatı karakoluna düzenlenen havan saldırısında ise 1 asker yaşamını yitirirken 3 asker yaralanmıştı. 

Bu değişimi Al-Monitor’a yorumlayan bir Kürt kaynak, “SDG ilk kez misilleme eylemlerini üstleniyor. Daha önce karşılıklı ateş açma olayları oluyordu ama Rusya ve uluslararası koalisyondan gelen talepler üzerine bunlara son veriliyordu. SDG, 2019’daki mutabakatların garantörü ABD ve Rusya Türkiye’nin saldırılarını önlemediği için angajman kurallarını değiştirdi. Yaklaşık son bir aydır durum böyle” dedi. 

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, 2019’da Barış Pınarı Harekâtı’ndan önce Haseke’de benim de aralarında olduğum bir grup gazeteciye olası saldırılar karşısında bütün sınırlarda topyekûn savaşın yaşanacağını söylemiş fakat 2018’de Afrin’de olduğu gibi çatışmalar hedeflenen bölgeyle sınırlı tutulmuştu. Bu yaklaşımda Türkiye’ye topyekûn işgal gerekçesi sunmama kaygısının yanı sıra ABD’nin frenleyici etkisi belirleyiciydi.

Al-Monitor / 22.03.22