Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin arasında Soçi’de 5 Ağustos’ta gerçekleşen kritik zirve sırasında diplomasiye yeni bir “macera sayfası” eklendi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın Çeçenya Cumhuriyeti Başkanı Ramzan Kadirov’la görüştüğü ortaya çıktı. Türk tarafının kamuoyundan kaçırdığı buluşmayı Kadirov kendi Telegram hesabından duyurdu.
Yıllardır Türkiye’de Çeçen cinayetleri ve casusluk faaliyetleri ile gündeme gelen Kadirov’un Erdoğan’a çatan sözlerinden sekiz ay sonra muhatap alınması, siyasi bir kırılmaya delalet ediyor. Bu durum, Çeçen özel kuvvetleriyle Rusya’nın Suriye ve Ukrayna’daki operasyonlarına iştirak ederek Putin’e sadakatini kanıtlayan Kadirov’un değil, patronunun başarısı olarak görülebilir. Kadirov’u Müslüman liderlerle görüşmelerinde heyetine dâhil eden Putin, Erdoğan’a sıra geldiğinde bundan sakınıyordu.
Putin, Kadirov’un askerlerini Suriye’de başta Halep olmak üzere “askeri polis gücü” olarak görevlendirmiş, yerel nüfusa Rus misyonunun “Müslüman” yüzünü göstermişti. İslam Devleti’ne (İD) katılan ya da Nusra Cephesi’yle müttefik olan Kafkasyalı savaşçılar Suriye’de berbat bir “Çeçen fotoğrafı” bıraktı. Kadirov’un Çeçenleri farklı bir fotoğraf verme misyonunun parçasıydı. Kadirov, Halep’te 900 yıllık minaresi uçurulan Emeviye Camii ile Humus’ta Halid bin Velid’in türbesinin bulunduğu camiyi onarma işini de almıştı. Kadirov’un Ukrayna savaşına tekbirler eşliğinde soktuğu savaşçılar da Suriye’de hedeflediği “sivil inşaya katkı” sunan imajın tersini yarattı. Sonuçta Erdoğan, Donbas ve Kırım’da Kiev yönetimini desteklerken Kadirov, Ukrayna’ya karşı Rus ordusunun vurucu timi vazifesi görüyor. Kadirov, Ukrayna savaşına tekbirler eşliğinde soktuğu savaşçılar da Suriye’de hedeflediği imajın tersini yarattı. Her iki misyonla da Erdoğan’ın karşısındaydı.
Soçi’deki görüşmenin içeriğine dair tek bilgi Kadirov’un paylaştıklarından ibaret. Kadirov "Türkiye ile Çeçen Cumhuriyeti arasında çeşitli konularda yakın işbirliğinin kurulması gerektiği konusunda hemfikir olduğumuz gayri resmi, doyurucu ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik” deyip ekledi: “Çavuşoğlu bu gayri resmi görüşmenin ilişkilerin geliştirilmesi ve temasların kurulması için bir başlangıç olması umudunu ifade etti. Ortak girişimlerden her iki tarafın da yararlanacağını kaydettim.” Kadirov bir de müjde verdi: “Görüşmenin sonunda seçkin konuklar beni Türkiye'ye davet etti. Tabii ki kabul ettim."
Görüşmede Türkiye dışında çatışma alanlarında operasyonel yetenekler kazanan MİT’in başındaki Fidan’ın da yer alması ister istemez olası işbirliğinin niteliği hakkında kuşkulara, hatta korkulara neden oluyor. Endişenin bir tarafında Türkiye’de eski savaşçılar barındıran Çeçen sığınmacılar, diğer tarafında Türkiyeli muhalifler var. Türkiye’nin Suriye, Libya ve Kafkasya’da Suriyeli milisleri kullanması, Çeçen savaşçıların da ötekilerin savaşlarına asker yazılmaları, hatta birbirine düşman cephelerde aynı anda yer almaları spekülasyonlara kapı açıyor.
Özellikle Kürtler Irak’ta PKK operasyonlarında, Suriye’de YPG’ye karşı Çeçenlerin kullanılacağına dair korkularını dile getiriyor. Muhalifler de 2023 seçimi minvalinde kirli bir savaş başlatılacağı, suikastlar olacağı yönünde iddiaları gündeme getirirken bu tür operasyonlarda Çeçenler kullanılır mı sorusu akla geliyor.
Çeçenler ise bu güne kadar işlenen dokuz suikasta rağmen görece “güvenli liman” olarak yaşamlarını sürdürdükleri Türkiye’de durumun aleyhlerine dönmesinden korkuyor. Ancak Ankara açısından Kadirov’la temasların başlaması Türkiye’deki gizli takip ve hedef alma faaliyetlerinin bitirilmesi koşulunu da içerebilir. Buna karşın Kadirov yönetimini hedef alan sığınmacı ve diaspora faaliyetleri de baskı altına girebilir. Geçen yıl Türkiye Kadirov’un adamları ile Çeçenler arasındaki hesaplaşmalara bir kez daha sahne olmuştu.
Mart 2021’de Antalya’da Kadirov’la bağlantılı oldukları öne sürülen Hamzat Dokuyev ve Badruddin Kımayev adlı kişiler istihbaratın takibi sonucu yakalanmıştı. 8 Ekim 2021’de Antalya ve İstanbul’da “siyasi ve askeri casusluk” suçlamasıyla yakalanan altı kişi de Kadirov’un adamlarıyla bağlantılıydı. Türk medyası bu operasyonu “Rus casusluk şebekesi çökertildi” başlıklarıyla duyurmuştu.
Tutuklanan Rusya Federasyonu vatandaşı Abdula Abdulayev, Ravşan Ahmedov, Bislan Rasayev ve Aslanbek Abdulmuslimov, Ukrayna uyruklu Ihor Yefrim ile Özbekistan uyruklu Amir Yusupov, Türkiye’deki muhalif Çeçenlere yönelik eylem hazırlığı yapmakla suçlanıyordu. Ravşan Ahmedov’un savcılıktaki ifadesine göre suikast talimatı Kadirov'un kuzeni Adam Delimhanov ile Kazbek Dukuzov’dan gelmişti. Zanlıların birinin evinde lazer ve susturucu takılı ruhsatsız tabanca bulunmuştu.
Hedefteki Çeçenlerden biri, Al-Monitor’a, Kadirov’un Çeçenya’da işlediği suçları afişe eden çalışmaların bu casusluk faaliyetlerini tetiklediğini söylemişti. “1ADAT” ve “Security Turkey” gibi online ağlar Kadirov’un adamlarının eski direnişçiler ve aile fertlerine yönelik kaçırma, işkence, öldürme, şantaj ve istismar suçlarını ifşa ediyordu. Hedefte bu tür çalışmalarda yer alan kişiler vardı. Ayrıca Çeçenlere göre MİT ve Emniyet son zamanlarda Kadirov’un Türkiye’deki gizli faaliyetlerini daha fazla ciddiye alan bir tutum içindeydi.
Perde arkasındaki gerilim kendisini siyasi bir nedenle ele verdi. Bağımsızlık yanlısı Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin lideri Cahar Dudayev’in adının Kocaeli-Körfez’de bir parka verilmesi üzerine Kadirov da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın adını Grozni’de bir parka verme tehdidinde bulunmuştu. Çeçen lider Erdoğan'ı hedef alarak “Kararını ver! Ya açıkça teröristleri destekleyen bir devlet olursun ya da Rusya ile dürüst ilişkileri desteklersin. Karşılık verme hakkımız var” dedi. Kremlin de Kadirov’a arka çıkan bir tutum sergilemişti.
Kadirov, Türkiye’de istenmeyen hatta örtülü olarak ambargolu bir isim olsa da kendisine atfedilen suçlar geçiştiriliyordu. Bunda Rusya’nın etkisi vardı. Türk güvenlik birimleri Rus istihbaratı ve Kadirov’un adamlarına göz yummak ya da soruşturmaları derinleştirmek yerine yakalanan kişileri hızlıca Rusya’ya iade etmekle eleştiriliyordu. Yine de Kadirov Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Bahreyn gibi İslam ülkelerinden gördüğü ihtiramı Türkiye’den de bekliyordu.
Al- Monitor / 11.08.22