Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Haziran’da "30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz. Tel Rıfat ve Menbic'i teröristlerden temizliyoruz" açıklamasına rağmen askeri harekâtın resmen başladığı söylenemez ama Kürtlerle temas noktalarında fiili durum savaştan farksız.
Sadece kara birlikleri kontrol alanını genişletmek için ateş hattını aşmış değil. ABD daha net, Rusya daha belirsiz sinyal gönderirken Erdoğan’ın yeşil ışığı görmeden Türk askerini Menbic ve Tel Rıfat’a sokmayacağı düşünülüyor.
Türkiye’nin güvenlik kaygılarına hak veren ama bunu Adana Mutabakatı zemininde Suriye ile birlikte çalışarak gidermeyi öneren Rusya’nın olası tutumu farklı ihtimallere yol açıyor.
Türkiye’nin yeni askeri operasyon hazırlığı, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı PKK ile birlikte Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) terör örgütü listesine eklenmesi şartına paralel gelişiyor. Ankara’nın Batılı müttefikler üzerinde baskı yaratma stratejisini kıymetli bulan Rusya da olası bir Türk operasyonuna karşı eskisine oranla daha dikkatli bir dil kullanıyor. Türkiye’nin NATO içindeki veto kartı Rusya açısından bulunmaz bir fırsat. Bu dönemde Türkiye ile ABD ya da Türkiye ile Avrupa arasındaki gerilimlerin Suriye’deki gelişmeler yüzünden yön değiştirip Türk-Rus ilişkilerine çarpması Moskova’nın işine gelmez. Peki, Rus tutumundaki belirsizlik Erdoğan’ın aradığı yeşil ışığı garantiliyor mu? Tam öyle olmadığını sahadaki ayak izlerinden anlıyoruz.
2019’da Barış Pınarı Hareketi’nin ürettiği baskıyı, Fırat’ın doğusundaki güç dengesini değiştirecek şekilde kullanan Rusya benzer bir yaklaşımı tekrarlıyor. Ruslar Suriye ordusu ile birlikte bölgedeki askeri varlığını artırarak hem Amerikan nüfuz alanını daraltıyor hem de Türk askeri harekâtına karşı bir görüntü veriyor. Rusya’nın Kamışlı Havaalanı’na savaş uçağı ve helikopter göndermesi caydırıcı bir mesaj olarak okunabilir. Erdoğan’ın çıkışının ardından Rus helikopterleri hedefe konulan yerler üzerinde birkaç uçuş yaptı. Rusların 3 Haziran’da askeri kargo uçağıyla Kamışlı Havaalanı’na Pantsir-S1 hava savunma sistemi getirdiği görüldü. Rusların Ayn İsa, Tel Temir, Menbic, Kobani ve Kamışlı’daki asker sayısının artırdığı da aktarılıyor.
Suriye ordusu hem Rakka hem Halep’in kuzeyine askeri yığınak yapıyor. İran bağlantılı güçler de özellikle Tel Rıfat hattına intikal etmeye çalışıyor. İranlılar olası bir Türk askeri harekâtıyla Tel Rıfat’ın el değiştirmesini, bölgenin güneybatısında Halep’e inen yolun kenarında yer alan Şii beldeleri Zehra ve Nubul’u tehlikeye sokacağını öngörüyor. Anadolu Ajansı’nın iddiasına göre İran bağlantılı güçler 30 Mayıs’ta Tel Rıfat sahası ile Zehra ve Nubul’a Grad füzeleri sokmaya kalkıştı ama Ruslar engel oldu. Tel Rıfat’taki Rus askeri unsurları normalde kentin 3 kilometre batısında 214 numaralı otoyol üzerindeki Faysal mıntıkasında bulunuyor. Ertesi gün İran destekli güçler Tel Rıfat’ın biraz kuzeybatısında YPG’nin elindeki Minnig (Menağ) Havaalanı’na konuşlanmaya kalkıştığında da Ruslar Kürtleri ve hükümet güçlerini uyardı. Ajansa göre Rusların çıkardığı engel yüzünden İranlılar 30 Mayıs’ta YPG yetkilileri ile Şam yönetimi arasında düzenlenen toplantıya da katılamadı. Fakat Rusya’nın Tel Rıfat’taki hava gösterisinin İranlıları önleme gerekçesine indirgenmesi Ankara’da tercih edilen bir yorum da olabilir.
Şimdiye kadar Rusya’nın Erdoğan’a alan açarken temel motivasyonu Şam lehine kritik değişiklikler elde etme, Türk-Amerikan ilişkilerinde çatlak yaratma, Suriye ordusunun kuzeye çıkmasını sağlama gibi amaçlara dayanıyordu. Sözgelimi Fırat Kalkanı’na yeşil ışık yakarak doğu Halep’in muhaliflerden geri alınmasını sağladı. Şimdi acaba Halep-Lazkiye arasında M-4 yolunun açılması karşılığında sahadaki dengeyi fazla bozmayacak şekilde Tel Rıfat ya da Menbic’te kısmi bazı tavizler verilir mi? Ya da İdlib’de statükoyu tamamen değiştirme ve silahlı grupları dağıtma karşılığında Erdoğan’ın hedeflediği güvenli bölge planının önünü açar mı? Veyahut Türkiye’nin ateş gücünü bir oyun değiştirici olarak kullanıp Kürtler aleyhine bölgenin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinin önünü açacak bir uzlaşma zemini oluşur mu?
Rusya, 2018’de Afrin’e karşı Zeytin Dalı Harekâtı’nı önlemek için bölgenin Suriye devletinin kontrolünü bırakılması konusunda Kürtleri ikna etmeye çalışmış ama olmamıştı. 2019’da önce ABD, sonra Rusya ile sağlanan mutabakatlarla Barış Pınarı Harekâtı, Tel Abyad ve Rasulayn’da durdurulurken Moskova, Suriye ordusunu bölgeye döndürmeyi başarmıştı. Bu sayede Suriye ordusu Menbic, Tabka, Ayn İsa ve Tel Temir’e birlik gönderirken Türkiye sınırlarına yaslanan yerlere de sembolik düzeyde sınır muhafızı konuşlandırdı. Türkiye’nin koridor senaryosu 2019’da elde edilen kazanımları tersine çeviriyor. Dahası Türkiye bölgeye Suriye, Rusya, İran ve YPG-SDG’nin ortak düşmanı sayılan Suriye Milli Ordusu (SMO) güçlerini yerleştirmeyi hedefliyor. Sahada güç dengesini bozacak bu tür bir harekâta yol vermek Rusya’nın Şam ve Tahran ile kurduğu dengeleri bozabilir. Ayrıca Kürtleri ABD’den uzaklaştırıp Şam’a itme stratejisi hepten geçersiz kılabilir.
Tel Rıfat’ın gitmesi Halep’in yeniden Türk ordusu ve SMO’nun menziline girmesi anlamına geliyor. Kürtler açısından da hassas bir durum oluşuyor: Halep’in kuzey mahalleleri Şeyh Maksud ve Eşrefiye’de Kürtler yoğunlukta. Kürtler Halep’ten Tel Rıfat ve Afrin’e uzanan koridorun açık kalmasını önemsiyor. Ayrıca YPG’nin bulunduğu bölgeler için Halep bağlantısı, El Bab’ın altından Menbic ve Fırat’ın doğusuna geçişler için önemli. Kürt yoğunluklu olmayan Menbic ise Fırat’ın iki yakasını birbirine bağlayan M-4 yolunun kontrolü açısından hayati bir yerde duruyor. Menbic ve Tel Rıfat, Suriye yönetimi için de Kobani gibi yerlerle kıyaslanamayacak kadar stratejik. Rusya, M-4’ün Halep’i Lazkiye’ye bağlayan kısmını açmak için Türkiye’ye sürekli baskı yaparken Halep’i doğuya bağlayan kısmını gözden çıkarması mantıklı gelmiyor.
Yine de Suriye’yi aşan bazı stratejik çıkarlar için Rusların sahadaki durumu altüst etmeyecek bazı tavizler vermesi bahse açık bir konu. Sözgelimi M-4 ve M-5 bağlantılarında yeni bir sıkıntı yaratmayacak ufak alanlar açma ya da Suriye’nin yanıt hakkını saklı tutarak operasyona göz yumma ihtimali tartışılabilir. Fakat bunların nerede ve ne ölçüde olabileceğini kestirmek güç.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un 8 Haziran’daki Ankara ziyareti Ukrayna odaklı olsa da Suriye pazarlığı bakımından önem kazanıyor.
Bütün sorunların mevcut mutabakatlar çerçevesinde çözülmesi gerektiğini vurgulayan Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov’a göre Savunma Bakanlığı yetkilileri de Lavrov’a eşlik edecek. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova da Ankara’dan durumu kötüleştirecek eylemlerden kaçınmasını umduklarını açıkladı.
YPG-SDG gerçekten Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit ise mantıksal olarak bölgeyi Suriye devletine bırakmak en kestirme yol olabilir. Rusya’nın 1998 Adana Mutabakatı zemininde çözüm önerisiyle varmak istediği yer de burası. Fakat Erdoğan Türk ordusunu bu bölgelere taşıyamadığı takdirde iç kamuoyu için aradığı zaferi yakalamış olmayacak. Ekim 2021’de Fırat’ın doğusuna ikinci harekât planını rafa kaldırtan Rusya bu kez Ukrayna’da elinin sıkışık olmasından dolayı Türkiye’yi karşısına almayacağı izlenimi veriyor. Bu da Erdoğan’ı risk almak için cesaretlendiriyor. Yine de Ankara buluşması öncesinde henüz bir al-ver zemininin oluştuğu söylenemez.
Al-Monitor / 06.06.22