Küresel ekonomiler, pandeminin yoğunluğunun azalmasına rağmen etkilerini ortadan kaldırmakta zorlanıyor. Halihazırda var olan enflasyonist etki, Ukrayna savaşı öncesinde özellikle Eylül 2021’den sonra ABD’de enflasyon artışı, Ukrayna savaşı, Rusya’nın geriletilmesine dönük sert tedbirlerin yarattığı belirsizlikle perçinleniyor. Bunun son örneği petrol fiyatlarındaki düşüşte görülüyor. Kısa vadede sevinçli gibi algılanabilecek bu durum aslında yaşanan durgunluk endişesinin düzeyini gösteriyor. Bu hafta OPEC+ toplantısını, küresel finans kuruluşlarından gelen dikkat uyarılarını ve bunların petrol piyasasına özellikle üreticilerin kararlarına etkisini ele alacağız.
OPEC+ toplantısı piyasayı niye etkilemedi?
Her ay düzenli toplanan OPEC+’ın sonuncusu 30 Haziran’da gerçekleşti. Sürpriz olmayacak şekilde toplantıda ağustos ayı için üretimin 648 bin varil artırılmasına karar verildi. Karar sürpriz değildi, zira OPEC+ asıl sürpriz kararını 2 Haziran’da vermiş ve beklenin aksine 424 bin varil artış yerine 648 binlik artışa karar vermişti. OPEC+’ın takvimine göre aslında bu üretimin 648 bin varile çıkarılması eylülde gerçekleşecekti. Ancak karar öne çekilmişti. OPEC+’ın bu üretim artışı kararında bazı üreticilerin vanaları ekstra açması gerekiyor. Şimdilik bu yük, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından sırtlanacak gibi görünüyor.
OPEC+ içindeki 23 ülke artış kararında hemfikir olsa da bu her üreticinin üretim artışına gideceği anlamına gelmiyor, zira pek çok üye OPEC’in koyduğu kotaları yerine getirmekte zorlanıyor. Dahası Rusya’nın üretimindeki kayıp burada ekstra baskıya neden oluyor. Yani toplantıdan bu karar çıkmış olsa da aslında Suudi Arabistan dışında üretimde artışa gidecek pek kimse yok. BAE bir miktar katkı sunabilir ancak bu da sınırlı olacaktır. Tam da bu nedenle kararın etkisi piyasada dikkat çekici bir düşüşe neden olmadı. Ancak petrol fiyatlarında 118 dolardan 105 dolara uzanan bir düşüş de var. Neden peki?
Petrol fiyatlarında düşüşe neden olan korku ne?
Petrol fiyatları hafta başından itibaren düşüş eğilimine girdi ve 118’ler seviyesinden 105 dolarla kadar geriledi. Oysa OPEC+ toplantısı 30 Haziran’da yapılmıştı. Etkisinin hemen hissedilmesi beklenmeliydi. Yukarıda söylendiği gibi karar piyasa tarafından zaten satın alınmıştı, kaldı ki alınan kararın uygulanma potansiyeliyle durum birleşmiş ve etki sınırlı kalmıştı. Bu durumda ne oldu da fiyatlar bir anda düşmeye başladı? Öyle ki, Citibank 65 dolarlara gerileme ihtimalinden bahsetti? Bunun nedeni, beklenen ekonomik durgunluk.
Amerikan Merkez Bankası (Fed), haziran toplantısında enflasyonist eğilime dikkat çekerek 28 yılın en yüksek faiz artışını (75 baz puan) gerçekleştirmişti. Kararın yanında Fed Başkanı Jerome Powell’in 26-27 Temmuz’daki toplantıda 50-75 baz puanlık artışın masada olduğunu söylemesi kritikti. Pandemi sonrasında toparlamanın başlamasının ardından Fed’in para politikasının tonu değişmeye başladı. Banka önce varlık alımlarında azaltmaya gitti, ardından Mart 2022 itibarıyla da faiz artırımları varlık alımlarının azaltılmasına eşlik etti. Mayıs 2022’de ABD’de TÜFE’nin 1981’den bu yana ilk defa yüzde 8,6’a çıkması Fed’in sıkılaştırma tedbirlerini artırdı. Üstelik bu konuda Fed yalnız değil.
Powell’in Fed’in temmuz kararını duyururken yapacağı açıklama kararın kendisi kadar önemli, zira bu noktada ekonomik görünüm ve küresel gidişat konusunda önemli ipuçları sunuluyor. Amerikan dolarının küresel işlemlerde ağırlığının hâlâ yüzde 75-70 olduğu dikkate alındığında doların durumu, ABD tahvillerinin geleceği diğer tüm ekonomilerde domino etkisi yaratıyor. Ancak Powell’in olası cümlelerine dönük ilk ipucu İngiltere Merkez Bankası'ndan (BoE) geldi.
İngiltere Merkez Bankası: Fırtınaya hazır olun!
İngiltere Merkez Bankası, 5 Temmuz’da "Küresel ekonomik görünüm belirgin şekilde kötüleşti, bir bütün olarak küresel finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaştı" açıklamasını yaptı. Banka açıklamasında özellikle hane halkları ve şirketlerin bu durumdan olumsuz etkilenme ihtimalinin olduğunu ve finansal havanın fırtınalı olma ihtimalinin güçlendiğini belirtti. İngiltere’nin dünyanın en büyük finans merkezlerinden birine ev sahipliği yaptığı dikkate alındığında yapılan açıklama bir alarm etkisi yaratıyor.
Benzer biçimde Avrupa Merkez Bankası haziran toplantısında varlık alımlarını 1 Temmuz itibarıyla sonlandırma kararı aldı. Banka her ne kadar geçtiğimiz ay faiz artırımına gitmese de Temmuz’da 25 baz puanlık artışa kesin gözüyle bakmak mümkün, benzer bir eğilimin eylüldeki toplantıda da süreceğini söylemek de. Dahası eylül ayında enflasyondaki artış, beklenin üzerinde olmaya devam ederse artık artışların 50 baz puanlık olması muhtemel. Peki bu ne demek?
ABD, İngiltere ve Avrupa’dan gelen faiz artışı karar ve eğilimi, sıkılaştırıcı tedbirler anlamına geliyor. Buysa iş dünyası açısından yatırım iştahının azalması olarak yorumlanabilir. Dahası borç döngüsü içindeki bazı işletmelerin artan faiz oranlarına karşı uyguladığı tedbirlerden biri küçülme, buysa işsizlik demek. Küresel olarak yatırımların azalacağı bir dönem kapıda diyerek durum özetlenebilir. Bu durumun ülkelerin büyüme oranlarına kısa sürede yansıyacağını tahmin etmek zor değil. Nitekim iki çeyrek boyunca devam eden negatif büyüme/küçülme ekonomik durgunluk olarak tanımlanıyor. Küresel ekonomilerde bu durum yaşanırsa petrol fiyatları ne olacak?
Petrol düşecek üreticiler bakacak mı?
Citibank Grubu yukarıda özetlenen sıkılaştırma tedbirlerinin ardından küresel talepte olası bir düşüşe dikkat çekti ve tam da buradan petrol fiyatlarına dönük bir öngörüde bulundu. Öncelikle bankaların tahminleri önemli olmakla beraber, gerçekle hiç uyuşmadığı da görüldü. Örneğin 2014’te önemli bir banka grubu petrol fiyatlarının 140 dolarlara kadar çıkacağını söylemişti ancak 2014’te petrol fiyatları ivmeli bir düşüş yaşamış ve Ocak 2016’da 29 dolara kadar gerilemişti. Bunu akılda tutmak kaydıyla duruma bakıldığında Citibank’ın küresel talebe ilişkin projeksiyonunda sorun olmadığı söylenmeli. Yukarıda özetlendiği üzere talepteki gerileme eğilimi uyarınca petrol fiyatları 105 dolara kadar geriledi zaten.
Tarihsel örnekler de küresel daralma döneminde, petrole dönük talebin azaldığını zaten söylüyor. Ancak burada üreticilerin, hiçbir şey yapmadan durumu izleyip izlemeyecekleri önem taşıyor. Hele ki bütçesinin yüzde 80’ini petrol gelirlerine bağlı olan Suudi Arabistan gibi ana üreticiler dikkate alındığında. Bu noktada petrol üreticileri, çifte riskle karşı karşıya. Öncelikle onların bankaları da daralma tedbirleri alıyor, yani onlar da durgunluk kaygısı yaşıyor. Bir de buna gelirlerindeki azalma ihtimali eşlik ediyor. İşte bu noktada üreticiler, kendilerini koruyabilmek için en kötü senaryoyu gözeterek üretim tedbiri alacaktır. Bu tedbir de vanaların kısılması ihtimalini içeriyor.
OPEC+ gelen baskı nedeniyle üretimi artırmış olmakla beraber kotaları yerine getirmekte zaten zorlanıyor. Üstelik OPEC, pandemi sonrası toparlamaya şüpheyle yaklaşmayı hiç elden bırakmadı. Şimdi dünyanın en önemli merkez bankalarından gelen çıkışları da hesap ederek üretimde değişikliğe gitme ihtimalleri muhtemel.
Unutmamak gerekir ki OPEC+ 2014’te başlayan petrol krizi nedeniyle 2017’den itibaren sert bir üretim kesintisine gitmişti. Hatta tedbiri elden yeni bıraktığını söylemek gerekiyor. Bu nedenle zaten ihtiyatlı davranan örgütün ağustos ve eylül toplantıları özenle izlenmeli. Üreticiler petrol fiyatlarının özellikle bütçelerini hazırlarken baz aldıkları birimin altına düşme ihtimalini gördüklerine frene basacaktır. Buysa Citi’nin öngördüğü gibi 65 dolarlar inilmeme senaryosuna da hazırlıklı olmayı gerektiriyor, özellikle petrol ithalatçısı ülkelerin buna güvenmemesi kritik. Dahası şayet OPEC+ gibi üreticiler aşırı paniğe kapılırsa aşırı kesintiye giderek fiyatları da daha da tırmandırabilir. Bu nedenle eylül ayının hem ekonomi hem de petrol açısından tüm dünya için zor geçeceğini şimdiden söylemek gerekiyor.
Kısa Dalga / 07.07.22